Özgür basın geri adım atmaz

  •  Yaptıkları haberler, haber paylaşımları ve seyahatleri suçlama konusu yapılan gazetecilerin tutuklanmasına, kendi beyanları değil, savcının yorumları gerekçe yapıldı. 
  •  DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), özgür basının geri adım atmadan çalışmalarına devam edeceğini vurguladı. 

Ankara’da 25 Ekim’de gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, muhabirleri Deniz Nazlım, Berivan Altan, Selman Güzelyüz, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli ile JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer, gece yarısı çıkarıldıkları mahkemece “Örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan MA muhabiri Zemo Ağgöz ve MA’nın Ankara bürosunda bir süre stajyer olarak çalışan Mehmet Günhan ise adli kontrol ve ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı.

Ev baskınlarında uygulanan işkencenin Ankara Emniyeti’nde devam etmesi nedeniyle gazeteciler savcılıkta ifade verdi. Savcılık sorgusunda, gazetecilere yaptıkları haberler, haber kaynaklarıyla görüşmeleri, sosyal medya paylaşımları, çalışma arkadaşlarının kim oldukları ve seyahatleri soruldu. Gazeteciler, savcılık ifadesinde polis işkencesi nedeniyle Emniyet'te ifade vermediklerini söyledi. 

JINNEWS muhabiri Öznur Değer’e, Konya’nın Meram ilçesinde katledilen Dedeoğulları Ailesi'yle ilgili haberleri hangi gerekçeyle paylaştığı soruldu. Öznur Değer’in Kurdistan’da orman talanına ilişkin yaptığı paylaşımlar tutuklanma gerekçesi yapıldı. 

Canlı bağlantılar da suç

Mezopotamya Ajansı’nın (MA) yasal statüsünün suçlama konusu edilmesine karşı ajansın Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA’nın hukuki ve yasal çerçevede kurulan bir ajans olduğunu hatırlattı. Yurtsever’e, çalışma arkadaşları olan ve kendisiyle birlikte gözaltına alınarak tutuklanan Deniz Nazlım ve Emrullah Acar’ı nereden tanıdığı soruldu. Diren Yurtsever’in, MA için yaptığı canlı haber bağlantılarının suçlama konusu yapılması dikkat çekti.

Ajansta çalışma talimatı!

JINNEWS muhabiri Habibe Eren’e, ajansta çalışmak için kimden talimat aldığı soruldu. Kadın odaklı habercilik yaptığını belirten Eren, suçlama konusu yapılan sosyal medya paylaşımlarının da ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında olduğunu kaydetti. Jineoloji Akademi Merkezi üyesi ve gazeteci Nagihan Akarsel’in katledilmesiyle ilgili televizyon bağlantılarını suç sayan savcı, Eren’e bunun için kimden talimat aldığını sordu. Eren, ifadesinde kullanmadığı terimlerin tutanaklara geçirilmesini kabul etmemesi üzerine, savcı ifadeyi sonlandırdı ve tutanağı da imzalatmadı.

Savcılık ifadelerinin ardından mahkemeye çıkarılan gazeteciler, kendi beyanları değil, savcının yorumları esas alınarak tutuklandı.

İktidarın tahammülü yok

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) Sözcüsü Roza Metîna, tutuklamaları değerlendirdi.  Müftüoğlu, "İktidarın söylemleri dışında söz söyleyen tek kişiye dahi tahammül yok. Ülkedeki baskı her geçen gün daha da artıyor. Bunu ekonomik krizden, İmralı’da devam eden tecridin ağırlaşmasından, savaş halinden, Federe Kürdistan'da kimyasal kullanımdan görebiliyoruz” dedi.

DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu

Kürt gazeteciler olarak uzun bir süredir sansür altında çalıştıklarını vurgulayan Müftüoğlu, “Biz Kürt gazeteciler olarak Sansür Yasası’nın ne demek olduğunu kendi yaşamımızda görüyorduk, çünkü böylesi bir yasa yokken de Kürt gazeteciler toplumun bilgilendirdikleri için ne yazık ki çok daha fazla hedef alınıyorlardı. Bunun aslında yaşanmasıyla birlikte bu baskıların daha çok artacağını söylemiştik ve bunun bir örneğini bir kez daha yaşamış olduk. Bunun katmerleşerek süreceğini söyleyebiliriz” diye konuştu.

Yaptıkları haberler soruldu

Arkadaşları gözaltına alınırken iktidar medyası ve Emniyet tarafından kriminalize edilmeye, başlarının eğilmeye çalışıldığını anımsatan Müftüoğlu, "Dava sırasında görülene baktığımızda ise çok trajikomik bir tabloyla karşılaştık, çünkü arkadaşlarımıza yaptığı haberler soruldu. Gerçekler açığa çıkartılırsa nasıl hedef alınacakları belirtildi” dedi.

DFG yasa dışı değil

Soruşturma dosyasında suçlama konusu yapılan DFG’nin prosedürlere uygun kurulan, her yıl düzenli mali ve idari beyannameleri hazırlanıp İçişleri Bakanlığına sunulan bir dernek olduğuna dikkat çeken Müftüoğlu, “Dolayısıyla yasal bir dernek, bizzat savcılık ve Emniyet tarafından yasa dışı gösterilmeye çalışıldı. Aslında bunun suç olduğunun altını çizmeye ihtiyaç var. Yasalara göre kurulmuş bir derneği yasa dışı göstermek suçtur. Emniyet ve savcılık suç işliyor ve bunun üzerinden de arkadaşlarımızı tutukluyor. Bu bile başlı başına davanın ne kadar boş olduğunu bize gösteriyor. Ne kadar meselenin Kürt halkının sesini kısmaya yönelik olduğunu açığa çıkarıyor” diye konuştu.

30 yıldır baş eğmedi

Özgür basın geleneğinin 30 yıldır baş eğmediğinin altını çizen Müftüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu gelenek, katletmelere, bombalamalara baş eğmedi, bundan sonra da baş eğmeyecek. Hem arkadaşlarımızın serbest bırakılması için mücadele edeceğiz hem de tıpkı onlar gibi sözümüzü söylemeye devam edeceğiz.”

Roza Metîna

Çalışmalarımızı durduramazlar

MKGP sözcüsü Roza Metîna ise ajansların çalışmalarını sürdüreceğini vurgulayarak, şunları dile getirdi: "Tutuklama, gözaltı ve işkencelerle özgür basın geri adım atmaz. Bundan daha güçlü çıkar. Çalışmalarımıza devam edeceğiz. Baskılarla çalışmalarımızı durduramazlar.” AMED

 

Çıkışın yolu dayanışmada

Basın İş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren

İktidarın Kürt gazetecileri tutuklayarak herkese gözdağı verdiğini belirten Basın İş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren, bu karanlıktan dayanışmayla çıkılacağını söyledi.

Gazetecilerin tutuklanmasına tepki gösteren Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (Basın İş) Genel Başkanı Faruk Eren, yeteri tepki gösterilmezse sıranın herkese geleceğini söyledi. Tutuklanan 9 gazeteci ile ifade özgürlüğünün ortadan kaldırıldığını belirten Eren, “İktidar belli ki gazetecilere ve aydınlara yönelik baskılarını artırarak iktidarını sürdüreceğini düşünüyor ama yanılıyor, hep birlikte dayanışarak bu karanlıktan çıkacağız” dedi.  

Yeteri kadar ses yok

Baskılara karşı yeteri kadar ses çıkarılmamasını eleştiren Eren, şunları söyledi: “Özgür basına geleneği oraya çıktığı andan itibaren hep baskı altında. 90’lı yıllarda özgür basının çalışanlarına karşı kanlı cinayetler işlendi. Gazetelerin genel merkezi bombalandı. En son gazeteci Kadir Bağdu katledildi ve cinayetle ilgili henüz hiçbir gelişme yok. Özgür basın geleneği böyle bir baskı sürecinden geldi ama son yıllarda tutuklama ve gözaltlılarla yıldırılmaya çalışıyorlar. Özellikle Irak ve Suriye’de yapılan askeri hareketlilik bu son operasyonun nedeni olduğunu düşünüyorum. İktidar, orada yaşanan bazı şeylerin duyulmasını istemiyor. Mezopotamya Ajansı veya özgür basın geleneğini sürdüren yayın organları, orada neler olduğuna dair kamuoyunu bilgilendiriyor. Bu yüzden özgür basın hep hedefte ama tüm baskıya rağmen bu gelenek yıllardır yoluna devam etti.” 

Emniyet itiraf etti

Gazetecilere ait görüntülerin bizzat Emniyet tarafından servis edildiğini vurgulayan Eren, “Gözaltında olan arkadaşlarımız ifadeye çağrılırsa gidecek arkadaşlardır. Ama buna rağmen evleri basıldı, kitaplarına, bilgisayarlarına el konuldu. Gazetecilere ters kelepçe yapılarak, başlarının eğilmeye çalışılması bir insan hakkı ihlalidir. Ankara Emniyeti, ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk edecek haberler yapmak’ açıklaması yaparak gazetecilerin yaptıkları haberler için gözaltına alındıklarını itiraf etmiş oldu” şeklinde konuştu. 

Gözdağı verilmek isteniyor

'Sansür yasası'na dikkat çeken Eren, “Daha önce Diyarbakır'da 16 arkadaşlarımızın tutuklanması ve akabinde Ankara merkezli 11 arkadaşımızın gözaltına alınması tesadüf değil. Bu operasyonlar ile sadece Kürt gazetecilere değil, bütün gazetecilere gözdağı verilmek isteniyor. Üstelik sansür yasası uygulanmaya başlanmadan bunlar oluyor. Bu yasa uygulanmaya başladığında çok daha vahim olaylarla karşılaşacağımızdan endişe ediyorum” dedi.

Bu, bir demokrasi sorunu

Gazetecilere yönelik baskıları durdurmak için ellerinden geleni yapacaklarını kaydeden Eren, şunları ekledi: “Ama bu, sadece meslek örgütlerinin sorunu değil. Bu, bir demokrasi sorunudur ve ülkenin demokratik ortamıyla alakalıdır. Demokrasinin kalitesini yükseltecek olan şey de birlikte mücadeledir. Sonuçta bir mesleğe saldırı var. Bazı meslek örgütleri ve gazeteciler, Kürt gazetecilere yönelik baskılarda sessiz kalmayı tercih ediyor ama ünlü sloganda denildiği gibi susma sustukça sıra sana gelecek.”

Haber alma hakkı hedefte

Amed Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, Kürt basınının halkın haber alma hakkını önceleyen bir pozisyonda olduğu için hedef alındığını ve faaliyetlerinin suç olarak gösterildiğini belirtti.

Kürt medyasına yönelik süreklileşen gözaltı ve tutuklamaları değerlendiren Av. Mehdi Özdemir, suçlama ve iddianamelerdeki hukuksuzluklara dikkat çekti. Özdemir, “Gazeteci arkadaşların cezalandırılmaları suretiyle basın faaliyetleri engellenmektedir” dedi. Özgür basının her geçen gün engellendiği, halkın bilgi alma hakkının yok sayıldığı bir sistemin içinde olunduğunu kaydeden Özdemir, şöyle devam etti: “Türkiye’de yargı pratiğinde 'örgüt üyeliği' suçlamasına maruz kalmayan neredeyse hiç kimse kalmadı. Kendi düşüncesini ifade eden veya çalışma yürüten herkes bu suçlamaya maruz bırakılıyor. Kürt basın emekçilerinin tutuklu olarak yargılandığı soruşturma dosyasında, mesleki faaliyetleri içeren çalışmalar suçlama konusu yapılmakta. Hukuksuz bir şekilde özgürlük ve güvenlik hakları, düşünce ve ifade hürriyetinin engellenmesinden dolayı 16 Kürt basın emekçisi tutuklu. Henüz iddianameleri bile hazırlanmış değil.”

Kürt basının halkın haber alma hakkını öncelikli kılan bir pozisyonda faaliyet yürüttüğünü ifade eden Özdemir, buna ket vurulmaya çalışıldığını söyledi. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.