Parçalanmış bir toplumu bir araya getirmek

  • Çok geçmeden MED TV izlediği için gecenin bir vakti evi basılıp gözaltına alınanları da duymaya başladık haliyle. İnsanlar çanak antenin etrafını sac ve tahtalarla örtüyor, gizlemeye çalışıyorlardı. Aynı sokakta oturduğumuz kuş sevdalısı Hecî Omer, güvercinleri için evinin damında yaptığı kümese kurmuştu çanak anteni.
MED TV' nin kapatılmasını konu edinen Mem Kaya imzalı bir çizim  (10-16 Nisan 1999, Azadiya Welat) 

 

MIHEME PORGEBOL

Kuruluş temellerini Türk kimliği dışında kalan diğer tüm kimlikleri reddetmek üzerine atan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ülke sınırları içerisindeki en kalabalık nüfuslardan birini oluşturan Kürtlere dönük ret ve inkar politikaları herkesin malumu. Katliamlar, yasaklar, sürgünler, işkenceler, köy baskınları, kültürel hırsızlık ve manipülasyonlar ise bu politikaların uygulama biçimlerinin başında gelir. Bu uygulama biçimlerinin yürürlüğe konduğu mekanlar ise yine devletin inşa ettiği yapı ve organizasyonlar oldu. Bunların başında ise askeriye, hapishaneler, okullar ve özellikle de medya geldi.

90'lı yıllara kadar resmi ideolojik söylemlerin dışına çıkabilen televizyon, gazete, radyo vb. hiçbir medya organının yaşam alanı bulamadığı Türkiye'de ilk özel televizyon yayını Star TV'yle başladı. 1 Mart 1989'da Turgut Özal'ın büyük oğlu Ahmet Özal ve sermaye sahiplerinden Cem Uzan'ın ortaklığıyla kurulan bu kanal test yayınını 7 Mayıs 1990 yılında gerçekleştirdi. Star TV egemen ideoloji ve medya arasındaki kopmaz ilişkinin bir örneği olarak yayın hayatına hâlâ devam ediyor. Söz konusu inkar, ret ve imha uygulamalarının hiçbir şekilde gösterilmediği, devletin tekelinde bir yayın politikasıyla hareket eden Star TV ve ardıllarının bugünkü performansı ile o yıllardaki performansları arasında neredeyse hiç fark yok.

Henüz yoksul mahallelerimizin daracık sokaklarında annemizden saklanarak gömleklerimizin önünü açıp rüzgara karşı koşturduğumuz çocukluğumuzun o yıllarında elbette ki modern insanın dünyada kendi hükmünü yaşamaya başladığından haberdar değildik. Gelişen teknoloji ve iletişim olanaklarının hayatımıza henüz tam anlamıyla girmemiş olması, hakikati kendi doğrularımızla yorumlamamıza olanak sunmuyordu. Zira içinde yaşadığımız gerçeklik ile medya aracılığıyla önümüze sunulan gerçeklik bir değildi. Bizim yaşamımızın yasalarını başkaları koyuyor, hükmünü de televizyondan veriyorlardı. Bu yüzden de tüm sohbetleri aktüel politika üzerine olan hanemiz yetişkinlerinin ana haber bültenlerinin ilk on dakikasından fazlasını izlemediğini hatırlarım. Ardından babamın hemen her akşam o on dakika içerisinde defalarca tekrarladığı "Hey la li we û virên we!" (Hay size de, yalanlarınıza da!) cümlesi. Kendini hayatta tutma serüvenine atılan bütün Kürtler gibi babam da bazı şeylerin farkındaydı sanırım. Eagleton'un da dikkat çektiği üzere, medyanın sistem için bir faaliyet merkezi olduğunu biliyor ve buna itiraz ediyordu. Televizyondaki her şey yalandı. En azından bizim için.

Batman'da, 19 Mayıs Mahallesi'nde yaşıyorduk. Kaç yılında olduğunu tam olarak hatırlamadığım (1995 veya 1996) bir gün sokağımızı garip bir heyecan sardı. Sarı gömleğimin önünü açıp rüzgara karşı koştururken Mehtap Caddesi'nde tavukçu dükkanı işleten komşumuz Metin abinin yanında bir adamla evin önünde arabadan indiklerini hatırlıyorum. Ellerinde bir makine ve ufoyu andıran yuvarlak bir teneke parçası vardı. Metin abi yurtsever bir adam, arkadaşım Resul'ün öz abisiydi. Her akşam bizim evin bahçesinde buluşup sohbetler eden yetişkinler o akşam Metin abinin hemen bizimkine bitişik evinde toplandılar. Geç saate kadar eve dönmediler. Bu da biz çocuklar açısından akşam dışarı çıkabilmek ve karanlıkta oyun oynayabilmek anlamına geliyordu. Çocukların karanlık çöktükten sonra dışarı çıkması yasaktı çünkü. Yetişkinler Metin abinin evinde bir şeylere dalıp bizi unutmuştu belli ki. Biz de bu durumdan memnunduk.

Sonraki gün babam işten erken geldi eve; henüz akşamüstü bile sayılmazdı. Bu benim için de eve erken kapanmak anlamına geliyordu. Evin damına çıkan, bahçedeki merdivenlerde oturmuş babamın bahçede attığı voltaları izliyordum. Ara ara işten gelirken yanında getirdiği uzun kablonun ucundaki metal parçalara bakıyor, kabloyu defalarca tekrar tekrar soyup o metal aparatı tekrar tekrar takıyordu kablonun ucuna. Resul'lerin evinden bizim eve kadar olan mesafeyi gözleriyle ölçüyordu. Çok geçmeden Metin abi de işten geldi. Babamın getirdiği kablonun bir ucunu bizim televizyona diğer ucunu da dün sokağımızda beliren heyecanın sebebi, Resul'lerin evindeki makineye bağladılar. Birkaç ayar ve denemeden sonra ekrana görüntü gelebildi. Ekrandaki birkaç kişi daha önce duymadığım bir şarkıyı söylüyorlardı. Metin abi işini bitirip evine döndükten sonra annemin ilk defa bir şarkıya eşlik ettiğini duydum. Bu şarkı seneler sonra Bahar Kültür Merkezi'nde sanat eğitimime başladığımda önüme konacak olan ilk şarkıydı. 2003 yılında da on binlerce kişinin karşısında söyleyecektim bu şarkıyı: 

"Xecokê xecîcokê

Hop yeman yeman yeman

Xecokê xecîcokê

Reşkilê çavên te me"

 

Aile büyüklerinin senelerdir haber alamadıkları yakınlarımızı görme umuduyla sık sık kilitlenip kaldığı MED TV ekranları, çocuklar için haber saatinde sıkıcı, haber aralarında dönen şarkı ve kliplerle eğlenceli bir oyuncak gibiydi. Biz çocuklara kalsa haber saatinde izlenmesine gerek yoktu, sadece şarkılar ve video klipler yeterdi. Babama sorarsanız o da bunun tam tersini düşünüyordu. Sanki anlıyormuş gibi aynı haberleri 18.00'da Arapça, 19.00'da Kürtçe, 20.00'da Türkçe izliyordu. Kürtçesini izlediği için 20.00'da Türkçe haberleri beklemeyip kanal değiştiren Metin abinin kapısını babam istediği için defalarca çaldığımı hatırlarım: “Bavê min got bila Med TV'yê vekin.” (Babam MED TV'yi açsınlar dedi.)

Çok kısa bir süre içerisinde sokaktaki, mahalledeki, şehirdeki çanak anten sayılarının ne kadar hızlı bir şekilde arttığını hatırlayabiliyorum. Televizyonun kendisi bile dünyanın hiçbir yerinde bu kadar hızlı yayılmamıştır. Çok geçmeden MED TV izlediği için gecenin bir vakti evi basılıp gözaltına alınanları da duymaya başladık haliyle. İnsanlar çanak antenin etrafını sac ve tahtalarla örtüyor, gizlemeye çalışıyorlardı. Aynı sokakta oturduğumuz kuş sevdalısı Hecî Omer, güvercinleri için evinin damında yaptığı kümese kurmuştu çanak anteni. Hecî Omer her sabah antenin topladığı sinyalleri kablolarla uydu alıcısına ileten LNB'nin üzerindeki kuş pisliğini temizlerken “Heya serê me di nav g* de be, bila destê me di nav de be.” (Başımız b*kta olacağına elimiz olsun) derdi.

MED TV’nin ardıllarından bir farkı da Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın canlı telefon bağlantılarıydı. Öcalan, Kürtçe ve Türkçe olarak telefon yoluyla Kürtlerin evine misafir oluyordu.

 

O dönemi Kürdistan'da geçiren neredeyse bütün çocukların anılarının benzeştiğini tahmin etmek hiç zor değil. 4 yıllık yayın hayatında resmi ideolojinin inkar, ret ve imha politikalarına karşı Kürt halkının direnişine taptaze bir soluk veren ve halkın varlık mücadelesine yeni anlamlar katan MED TV, aynı zamanda kendisine dönük saldırılara karşı bir halkın farklı biçimlerde nasıl direnebileceğini de gösteriyordu. Şarkılar, oyunlar, renkler... Hareket halindeki bir araçtan Kürdistan'ın farklı bölgelerine ait görüntülerin üzerine eklenen dengbêj kilamları her yönüyle parçalanmış bir toplumu zaman ve mekan düzleminde bir araya getiriyordu. Çocuk aklımızla Türk denince üniformalı insanlardan, Kürt denince de yanımızdaki yöremizdeki insanlardan başka birilerini düşünemediğimiz zamanlarda hayatımıza giren MED TV'yle Kürdistan'ın büyük ve kadim bir ülke olduğunu anlamaya başlamıştık. Bu yönüyle de Kürtlerin şarkıları, renkleri, oyunları ve çağın getirdiği olanaklarla gelişen diğer birçok alanda da varlıklarını koruyabileceklerini, saldırılara karşı her yer ve koşulda direnebileceklerini gösterdi. 

Her zaman Kürtlerin en kalabalık yaşadığı merkezlerden biri olan İstanbul'da yaşayan Kürtler için de MED TV'nin önemi en az Kürdistan'daki kadardı. Kürt sanat camiasının yoğunluklu olarak mesken tuttuğu İstanbul'da MED TV'nin sosyal yaşam içerisinde yaygınlaşması Kürdistan'dan farksız değildi. Ancak bir fark vardı. Sanatsal üretimin en önemli merkezlerinden biri olan İstanbul'daki sanatçılar, MED TV'nin sunduğu yayım ve görünürlük olanaklarıyla üretimlerini çeşitlendirdi, arttırdı. 

Her ne kadar Kürt toplumunun geçmişinde birçok açıdan ciddi etkisi olsa da MED TV'nin etkisi elbette ki geçmişle sınırlı değil. 4 yıllık yayın hayatında etkinlik ve programlarla dönemin Kürt toplumunu motive eden kanal, aynı zamanda Kürtlerin teknoloji ve iletişim dünyasıyla da ilk kontaklarından sayılabilir. 

MED TV üzerine yazmaya karar verdikten sonra birçok kişiye Kürtlerin ilk televizyon kanalıyla ilgili anılarını, onların gözünde MED TV'nin neden önemli olduğunu da sordum. Aldığım yanıtlar elbette ki şaşırtıcı değildi. Ancak görüşlerine başvurduğum insanların kimlikleri, MED TV'nin Kürt halkı için ne denli bir öneme sahip olduğunu bir daha ortaya koyuyor. Tamamı sanatçı olan bu isimlerin MED TV'den bahsederkenki heyecanları bile Kürtlerin ilk televizyon kanalının önemini katbekat arttırıyor. 

 

Kürt müziğine altın çağını yaşattı

Müzikolog Mustafa Demir: MED TV denince Nusaybin’den Diyarbakır’a mecburi göçümüzün ilk yazında, 35 derece sıcakta saatlerce sokakta oynadıktan sonra annemin bereketli ve bir o kadar da mütevazi akşam yemeğinin verdiği huzurla komşularımızın bizde toplandığı bir akşam gelir aklıma ilk. Büyüklerin evdeki iki kanepeye tıkış tıkış oturduğu, çocukların yün halı kaşındırdığı için beton zemini tercih ettiği bir ortamdı. Yazını okuyacak olan neredeyse bütün akranlarımızın benzer duygular taşıdığına, benzer anılar yaşadığına o kadar eminim ki bu kadarını söylemek bile yeterli olabilir onlar için. 

MED TV büyükleri büyük bir ciddiyet ortamına sokarken biz çocuklar için yeni bir dünya ve şahane müziklerin çalındığı bir yerdi. Herkesin saatlerce anlattığı Şivan Perwer efsanelerinin gerçeğe dönüştüğü, perküsyoncusu transa geçerken onu izleyip hafif bir tebessümle kendinden geçen Ciwan Haco idi. Sabah okula gidip önceki akşam izlediğimiz canlı konseri abarta abarta arkadaşlarımıza anlattığımız bir çocuk efsanesiydi diyebiliriz MED TV için. O yaşlarda okula giden her Kürt çocuğunun defterine amblemini çizdiği, her yerde, her şeyde olması gereken bir şeydi sanki. Bir kimlik, bir aidiyet, bir kendini ifade etme yöntemiydi. Newroz’da sokakta yaktığımız ateşi ilk kayda alandı MED TV. Kendi yaktığımız ateşi sonraki gün televizyonda görebiliyorduk onun sayesinde. Dünyanın ücra köşelerindeki Kürtleri bulan, onlara mikrofon uzatan ve izleyenleri her akşam şaşkına çeviren büyülü bir alandı.

MED TV, Kürt müziğinin gelmiş geçmiş en büyük arşivini yapan, politik görüş veya inançlar fark etmeksizin herkesi, her şeyi kayda alırdı.  Böyle bir oluşum doğal olarak 4 parça Kürdistan’da müziğe doğrudan bir etkide bulundu. Yıllarca evinde hiçbir imkanı olmayan yoksul Kürt sanatçılar destekleniyor dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar onlara ulaşılıp Avrupa’daki merkez stüdyoda konuk ediliyorlardı. Böylelikle sanatçılara görünürlük sağlandı ve Kürt müzisyenler müthiş bir üretime geçmeye başladı. 90’ların müzik rüzgarı Kürtlerin de yelkenlerini dolduruyordu artık. Bazen sohbetlerde 90’larda Kürt müziğinin bugünden çok daha iyi olduğu iddia edilir. Bu iddia yanlış bir iddia değil ancak bu iddiayı savunurken MED TV’nin buradaki rolünü ve nasıl bir tetikleyici olduğunu unutmamak gerek. Düşünün dünyada milyonlarca Kürt var, Kürtçe yasak ve müthiş bir özveriyle Kürtçe yayın yapan bir Kürt televizyon kanalı var. Televizyon sanatçı görünürlüğünün büyük aracıydı o zamanlar. Bu durum doğal olarak 4 parça Kürdistan’da korsan ya da yasal onlarca albüm çıkmasını sağladı. Sanatçılar için bir motivasyon kaynağına dönüştü MED TV. Bu sayede Kürt müziği altın çağını yaşadı diyebiliriz. Yeni isimler ve gruplar artık milyonlara hitap ediyordu. Bir müzisyenin MED TV ekranlarına çıkması artık onu sanatsal ve toplumsal değeri açısından üst sınıfa çıkarıyordu. Oradan gördüğümüz müzisyenlerin etkisiyle müziğe başlayan biri olarak ben de MED TV'ye teşekkür borçluyum. 

MED TV denince karnımda kelebekler uçuşuyor

Müzisyen Harun Elki: O dönemler çanak antenin kutsal bir meta olduğunu düşündüğüm zamanlardı. Beytüşşebap'taydım. Ergen arkadaşlarımla Berojk dediğimiz tepe yamaçlarında üst üste yığılmış gibi görünen evlerin damlarına bakar, hangi evin damında çanak anten görürsek o eve kutsallık atfederdik. MED TV'nin yeri bambaşka. Hepimiz için bir okul gibiydi.

MED TV, dil ve kültürel olarak değişim ve gelişimim için bana çok ciddi bir kaynak verdi. Hayatıma yurtsever ve yenilikçi bir bakış açısı sundu. Kendimi keşfetmemi sağladı. Bugün bile MED TV denince karnımda kelebekler uçuşuyor. Yasaklıydı ve çok değerliydi. Her yönüyle ezilmiş bir toplumun kendine güvenmesini sağlayan bir kurum olmanın ötesinde kalbimde yeri apayrı. Günümüzde bunu dillendirmekten imtina eden kesimler ideolojik kısır döngülerinin esiridir. Çünkü MED TV bana göre yalnızca bir ideolojinin kanalı şeklinde değerlendirilemez. Bu çok kısır bir değerlendirme olur. Bu kanal biz ölümün eşiğindeyken bize suni teneffüs oldu, bizi hayata döndürdü. MED TV televizyon kanallarının annesi gibidir benim için.

 

Her türlü potansiyelin önünü açtı

Ressam Serdar Mutlu: MED TV ulusal ve kültürel varoluşumuzun modern bir yansımasıydı. Kanal açıldığında çok küçük bir çocuktum. Çocukken Türk televizyonlarını izlemekten kaçınırdık, çünkü hem dilini anlamazdık hem de Kürtler oralarda yok sayılıyordu. 

Bugünden o güne baktığımda MED TV’yi dönemin çağdaş bir hamlesi olarak görüyorum. 2020li yıllarda bile henüz birçok alanda -örneğin çağdaş sanatta- MED TV klasında gelişmelere şahit olamıyoruz maalesef. Yine de MED TV’yi veya milyonlarca kişinin katıldığı festivalleri organize edebilen hafıza odaklı bu bilincin, toplumu modern dünyanın sosyo-kültürel trendi konumuna getirebildiğini görebiliyoruz. Kürtlerin tarihindeki MED TV olgusu, her türlü üretim potansiyelinin önünü de açıyor.

Ekran toplumsal bir bellek haline dönüştü

Sinema yazarı Güney Birtek: 90’larda İstanbul’da yaşayan Kürt çocukları için MED TV’nin Kürt kimliğini tanıtması önemli bir etkendir. İnsan haklarını, demokratikleşmeyi, eşitliği, kadın haklarını, işçi-emekçi haklarının temelini oluşturan politik bilincin inşasını MED TV gibi kanallar sayesinde öğrendim. Kürt halkına karşı yıllardır yapılan sistematik ırkçılığa karşı barışın, çoğulcu demokrasinin ne denli önemli olduğunu bu kanal sayesinde anladım. Kürt halkını temsil eden bir kanalın varlığı dönem için olumlu bir gelişmeydi. Bölgede olup biten her şeyden anbean haberdar olmak, tartışma programlarını izlemek, Kürt sanatçıları, müzisyenleri, tiyatrocuları, sinemacıları tanımak entelektüel birikim için de evrensel bir nitelik taşıyordu. Televizyon ekseninde kurulan bu temel yapının gidişatı Kürt sinemasının dünyada duyulmasına da zemin hazırladı. Bir sinemacı olarak arşiv görüntülerinin, belgesellerin, filmlerin görüntü ekseninde izlenebiliyor olması önemli bir etken. Çünkü insan belleği gördüğünü kolay kolay unutmaz. Televizyon kanalının artısı burada devreye giriyor. Yaşanmış bir olayı yazıyla anlamak başka, görüntüyle izlemek, görüntüler üzerinden tartışmaları takip etmek başka. 

 

 

Tutkuya dönüşen bir arşivleme işi

Hollanda'da yaşayan 54 yaşındaki Pîrmûs, kendi imkanları ile bir MED TV arşivi yapmış. Şimdilerde ara ara VHS kasetlere çektiği MED TV yayınlarını sosyal medyada paylaşıyor. MED TV açıldığı günden itibaren adeta onun için bir tutku haline gelmiş. Bu tutkusunu zamanla bir hobiye dönüştürmüş. Hatta Belçika polisi MED TV arşivine el koyduğu vakit arşivin tekrardan bir araya getirilmesinde ondan yardım istenmiş. ’’Arkadaşlara yardım ettim’’ diyor. 

Pirmûs, bu arşivi nasıl bir yöntemle biriktirdiğini şöyle anlatıyor: "Evde bulunduğum sürede yayınları kayda çekiyordum. VHS’lerin otomatik kayıt yapma özeliği vardı. VHS'lerin saat ayarı var. İş yerinde olduğum saatlerdeki programları zaman ayarlı kaydediyor, eve geldikten sonra bu kayıtları inceleyip kasetlere yazdırıyordum

Birçok insan evinde nasıl ki kitaplar biriktiriyor ve kişisel kütüphanesini oluşturuyorsa bu kayıtlar da benim için öyle. Ben kendimi MED TV'de bulabiliyordum. MED TV ben ve halkımız için bir hayaldi. En sonunda da hayallerimiz gerçekleşmişti. Çünkü dünyadaki bütün halklar kendi dilinde TV izlerken bizler mahrum bırakılmıştık. Yani MED TV'nin varlığıyla halkım gibi ben de çok mutlu oldum. Kürtçemi MED TV sayesinde ilerlettim. Soranî ve Kirmanckî lehçelerini anlamaya başladım. Tarihimi daha iyi anladım. Coğrafyamı daha iyi tanıdım. Kürt ve TC siyasetini daha iyi anladım. En çok da Rêber Apo ve gerillayı da iyi tanıma fırsatım oldu. Ben Kendimi MED TV'de bulabiliyordum". 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.