PolitikART’ın yolculuğu

  • İlk zamanlar gazete çalışanları olarak iş çıkışı cümbür cemaat matbaaya gidip PolitikART’ı elden gazetenin arasına yerleştirmemiz, bu şekilde de ekin ilk sayfasına hep parmak izimizi bulaştırmamız... 

MERAL ÇİÇEK

 

PolitikART, Özgür Kürt Basını’nın çıkardığı ilk ek değil elbette ama şimdiden en uzun ömürlüsü olmayı başardı. Bir geleneğin içinde kendi geleneğini oluşturabilmiş olması bu yönüyle, özellikle emek verenler açısından, sevindirici ve anlamlı. Tabii bugün itibariyle 13 yıllık yolculuğunda sabit kalmadı, ilk çıktığı gibi değil. Ama değişim de yolculuğa dahildir. Mühim olan, hep daha iyi, güzel, doğru olanı bulma arayışının canlı tutulmasıdır. Bu yönüyle de PolitikART kendi özünü korumakla birlikte bazı değişimler ve yenilikler yaşadı. Bunlar içerisinde en güzel, anlamlı ve mutluluk verici olan, Kürtçe de çıkmasıdır.

300. sayı vesilesiyle PolitikART’ı anlatan bir yazı yazmam istendiğinde bu yolculuğa başlarkenki süreç, onun ilk adımları ve bir de süreç içinde yaşadıklarımız bir bir hafızamda canlandı. Gündem belirleme tartışmalarımız, mizanpaj akşamlarımız, Cuma sabahları manşet belirlemek için yaptığımız beyin jimnastiği, ve bir de ilk zamanlar gazete çalışanları olarak iş çıkışı cümbür cemaat matbaaya gidip PolitikART’ı elden gazetenin arasına yerleştirmemiz, bu şekilde de ekin ilk sayfasına hep parmak izimizi bulaştırmamız... Ne çok anı biriktirmişiz meğer. Bunların bir kısmını paylaşmak isterim. 

Özgür Politika zamanında Ek Politika vardı. Bir süreden sonra Ek Politika mecburiyetten format değiştirdi ve haftada bir kez, gazetenin içinde dört büyük sayfa olarak çıktı. 2006 Ocak ayında Yeni Özgür Politika da yayın hayatına başladığında cumartesi günleri okurlarına dört sayfalık ek sundu. Yeni Özgür Politika’nın ekinde farklı olarak her sayıda, o hafta içinde ölüm yıldönümü olan bir şahsiyetin portresine yer veriliyordu. Bu portrelerin çoğunu ben hazırlıyordum ve bu görevin bana çok şey kazandırdığını da söylemeliyim. 

Bir gün Halil Cibran’ın portresini hazırlamak üzere araştırma yaparken, Lübnanlı yazarın Mısırlı May Ziyade ile yaşadığı ilişkiye rastladım ve doğrusu çok etkilendim. O zaman içimde, bu aşkın hikayesini yazma istemi gelişti ama portre köşesinin formatı buna uygun değildi. Okurlarımızın hatırlayacağı ‘hikaye’ sayfasının fikri işte böyle ortaya çıktı. Ve ilk sayının hikayesi de Halil ile May’in aşkının hikayesi oldu. Böylece 16 sayfalık PolitikART yayın hayatına başlarken iki sabit sayfası vardı; portre ve hikaye. 

Sonra buna bir sabit sayfa daha eklendi: “İçeriden”.  Onun da ayrı bir hikayesi var. Daha sonra, gerilla yazılarının yer aldığı Dağın Dili sayfası da sabitlendi.  Biz o zamanlar Türkiye ve Bakur’da yayın yapan Gündem gazetesi ile paslaşıyorduk. Gündem gazetesinin eki yoktu ve dolayısıyla kendisine gönderilen öyküleri yayımlayamıyordu. Hüseyin Aykol hoca o nedenle PolitikART’ta belki yer verebiliriz diye bazen bize cezaevinden gelen öyküler gönderiyordu. O öykülerden biri, şimdilerde Elazığ zindanında tutulan 25 yıllık siyasi tutsak Zeynep Avcı tarafından yazılmıştı. Zeynep’in muhtemelen Avrupa’da yaşayan bir akrabası ya da arkadaşı, öyküsünün yer aldığı sayıyı bir şekilde, ya elden ya da posta yoluyla, kendisine ulaştırmış. 

Bir gün baktık ki bize Türkiye’den, üstelik de zindandan bir zarf gelmiş. Heyecanla açtık. Baktık içinde bir mektup, bir fotoğraf ve 2-3 yazı. PolitikART ile zindanlar arasındaki pencere işte böyle açıldı. Zeynep’e cevap yazıp bize, kalemi güçlü olup yazı isteyebileceğimiz siyasi tutsakların isim ve adreslerini bize iletmesini istedik. Cevap gecikmedi ve verdiği isimler arasında Murat Türk de yer alıyordu. Verdiği isimlere tek tek mektup yazdık ve Murat Türk’ün Böğürtlen Zamanı adlı romanının kitap olarak basılmasının hikayesi de burada başladı. Birkaç gün önce Silêmanî Film Festivali’nde Böğürtlen Zamanı’nın sinemaya uyarlanışını beyaz ekrandan izlerken, artık kitap olarak basılacağına dair umudunu yitirmiş haldeki Murat’ın “Kavalın Ezgisi tadında bir roman çalışmam var, göndersem acaba bölüm bölüm PolitikART’ta yayımlar mısınız?” sözleri geldi. O romanın fotokopisini nerden, nasıl bulduğumuz kendi başına bol gülümsemeli bir hikaye konusu. Yaklaşık 100 A4 sayfalık Böğürtlen Zamanı’nı PolitikART’ta yayımlayamadık ama kitap olarak basılmasını ve böylece sonunda okurla buluşmasını sağlayabildik.  

Zeynep’in açtığı pencere giderek genişledi ve artık onlarca siyasi tutsaktan yazı almaya başladık. Hatta Dünya Siyasi Tutsaklar Günü vesilesiyle sadece zindandaki arkadaşların yazı ve şiirlerinden oluşan özel bir sayı çıkardık. PolitikART’ın 4’er sayısını biriktirip A4 zarflarına yerleştiriyor ve 2 ayda bir toplu bir şekilde zindanlara gönderiyorduk. Doğrusunu söylemek gerekirse benim PolitikART yolculuğu boyunca duygu boyutuyla en çok etkilendiğim, en çok şey kazandığım husus zindanlarla kurduğumuz ilişki oldu. Maalesef ki faşist TC rejiminin zindanlara dönük tecrit politikası doğrultusunda 15 Temmuz 2016’dan sonra PolitikART’ın içerideki arkadaşlara ulaşması engellendi, gönderdiğimiz sayılar arkadaşlara verilmez oldu. 

Cumartesi günleri çıkan 4 sayfalık ek yerine, 15 günde bir 16 sayfalık dergi tadında bir ek çıkarma kararı çıktığında çok heyecanlanmıştık. (Şimdi o 15 günlük periyod bazı mecburiyetlerden kaynaklı bir aya çıktı) İsimden tutalım içeriğine, biçimden formatına kadar yaptığımız ilk tartışmalar gözümün önüne geliyor. O günden bu yana geçen zaman içinde bazı şeyler değişmiş olsa da değişmeyen temel şey PolitikART’ın ardındaki kolektif emektir. Elbette ki ekibi hep vardı ama bu ekibi de aşan bir emek sonucu hazırlandı bütün sayılar. Yazının başında uzunca bir dönem PolitikART’ları elden gazetenin arasına yerleştirmemizden bahsettim. Bazen misafirlerimiz bile bizimle matbaaya gelip gazeteleri dağıtıma yetiştirmemize yardım ederdi. Bir de ekimizin birçok kapağındaki resimler özel çizildi. Bu konuda da özellikle Doğan Güzel, Serpil Odabaşı, Ercan Altuntaş ve Halil İncesu’nun isimlerini anmak gerekiyor. Sayı gündemlerimiz doğrultusunda özel çalışmalar geliştirip büyük katkı sundular. 

Şimdi geriye bakınca 300 sayının hazırlanmış olması, PolitikART’ın 13 yılı aşkın bir zamandır bütün zorluklara rağmen kesintisiz bir şekilde çıkması mutluluk verici. Mutluluğun kaynağında kolektif üretim var. Dilerim ki bu kolektif emek ve üretim daha nice ürün verir ve PolitikART’ın yolculuğu hiç bitmez. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.