Statükocular değişmemekte ısrarcı

Demir ÇELİK yazdı —

  • Yüzyıllık rejim toplumsal histeriye neden olmuş, halkların geleceğini karartıyor. Toplumsal kırımda, siyasal kırımda, ekolojik ve kadın kırımında sınır tanımıyor, ölüm ve kan kusuyor bu köhnemiş zihniyet.

Kadim sorunlarını çözememiş, sorunu inkâr ederek unutturacağını sanan, hatırlatanı ve talep edeni asan, katleden, coğrafyasından ve kutsal mekanlarından süren yüzyıllık rejim çoklu krize neden olmakla kalmamış, toplumsal histeriye neden olmuş, halkların geleceğini karartıyor. Toplumsal histeri cinnet haline dönüşmüş, herkesi ve her kesimi esaretine almış dolu dizgin gidiyor. Toplumsal kırımda, siyasal kırımda, ekolojik ve kadın kırımında sınır tanımıyor, ölüm ve kan kusuyor bu köhnemiş zihniyet.

Her gün kadınların katledildiği, özgürlüklerin çalındığı, mafya ve çetelerin mantar gibi türediği ülkeden binlerce genç yollara düşmüş, ülke dışında umuda yolculukta. Açlık, sefalet ve yoksulluk cenderesinde hayata tutunmaya çalışan anne babalar, çocukları kendileri gibi zulüm görmesinler diye varını yoğunu satıyor, edindikleri mali kaynağı kaçakçılara vererek çocuklarını ‘iyi gelecek’ umuduyla sürgüne gönderirken, devlet bunu fırsata çevirmekten geri durmuyor. Siyasilere yurt dışı yasağı koyarak esareti dayatıyor, ülkeyi terk etsinler diye gençlere de leblebi dağıtır gibi pasaport veriyor.

Yıllardır Kurdistan’ı insansızlaştıran, Kürtleri kutsal mekanlarından koparan devlet, Kürt çocukları siyasetle uğraşmasın diye ilkokul bahçelerine dadanmış, çocuklarımızı uyuşturucuyla zehirliyor. ÇEDES projesi ile çocuklara dinci eğitimi dayatıyor, anadilini yasaklıyor, anadilinde şarkı söyleyeni linç ediyor. 4500 köyü boşaltan, 17.500 faili meçhul cinayeti işleyen inkârcı zihniyet yine devrede. Siyasi, sosyal, kültürel ve kimliksel boyutlarıyla Kürt sorununa yaklaşacağına dün şaki, eşkıya, bölücü ve hain diyerek Kürt’ e ferman yazanlar, şimdi de ‘terör’ diyerek halkın üzerine ölüm bombalarını kusuyor. Köyleri boşaltıyor, siyasi soykırım operasyonlarıyla insanları tutukluyor, halkın seçme seçilme hakkını gasp ediyor, halkın iradesini tutukluyor, yerine kayyum atıyor, utanmadan da adil ve demokratik seçimden bahsediyor.

3 Mart 1924’te Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurarak halklara devlet dinini dayatanlar, 12 Eylül faşist askeri darbesi sonrasında Kurdistan’ın her yerine FETÖ üzerinden Işık Evleri, Sevgi Evleri, Dershaneler açtırarak, din kardeşliği söylemi ile Kürtlerin Kürt davasına mesafeli olmalarını sağlamaya çalıştı. Toplumun içine nüfuz ettiği bu kurumlar üzerinden toplumun aklını çelenler, görsel medya üzerinden vaazlar verdirerek, tarikatlar ve cemaatler örgütlenmesini yaygınlaştırarak toplumu siyasetsiz ve seçeneksiz bırakmış, kendi ırkçı, milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi siyasetlerine mahkûm bırakmışlardır.

Din kardeşiyiz dediği Kürt’ün dilini, kimliğini, kültürünü yasakladı. Anayasasında, ‘Herkes din ve vicdan hürriyetine sahiptir.’ ibaresine rağmen Êzîdî ve Alevi inancını yasakladı, çocuklarına zorunlu din derslerini dayattı. 12 Eylül 1980 darbesi ile iktidara taşıdığı siyasal İslam üzerinden toplumu dizayn etmek isteyen devlet, şimdi de herhangi bir aracı kuruma ihtiyaç duymaksızın, kendisi, dinci, bilim dışı hurafelerle toplum mühendisliği üzerinden herkesi Türk, herkesi Sünni İslam yapmaya çalışıyor.

Osmanlı devletinin yıkılışı sürecinde, İslam ve İslam halifesi esaret altındadır diyerek Kürt’ün aklını çelen İttihat Terakki zihniyeti, Kürt’ün desteğini alarak kurduğu ulus- devlet üzerinden Kürtlere ve Alevilere katliam ve soykırımları yaşatmaktan geri durmaz. Lozan Antlaşması’nda bu her iki toplumsallığı “ben temsil ediyorum, Kürtler Türk’tür, Aleviler Müslümandır” diyerek azınlık statüsünde kabul görmelerini engeller. Yetinmez; ‘Bu ülkede Türk olmayanların tek bir hakkı vardır. O da Türk’e hizmet etmektir’ diyerek köle olmayı halklara ve inançlara dayatır. O nedenle Kürt’ün, Alevi’nin dili, kimliği, kültürü, inancını yasaklamış, asimilasyonla onları Türkleştirmeye, Sünni Hanefi mezhebine intikal etmeye çalışmıştır. "Kimliksiz, kişiliksiz ve ruhsuz birer biyolojik varlık olarak bize hizmet etmekle mükellefsiniz" diyen zihniyet sahipleri "düşünce üretemez, fikir beyan edemez, kültürel aydınlanmadan bahsedemez, inanç ve siyaset hakkını dile getiremezsin, kendi kendinizi yönetme hakkını aklınızdan bile geçiremezsin" demektedirler. Kendisine bağladığı devşirmelerle bu inkârcı, katliamcı zihniyetinde dur durak bilmeden, Kürtlerin duyarlılıklarını sömürmede sınır tanımıyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.