Topladığı odunlara kıyamadık

Hediye Encü

Hediye Encü

  •   Şivan Encü, Türk savaş uçaklarının bombardımanda 33 Roboskîliyle birlikte katledilğinde 16 yaşındaydı. Katledildikten sonra hatıraları dağılır denilmiş ve her eşyası saklanmış Şivan’ın. 
  •  Kardeşi Jiyan, Şivan’ın Aralık başlarında kışlık odun topladığını anlatıyor. O odunlar dışında yakacakları olmadığı halde uzunca bir dönem odunları yakmaya kıyamamışlar. Çalı çırpı toplayıp yakmışlar. 
  •  Jiyan, “İçimiz el vermiyordu. Onun elleriyle topladığı her odunda bile o vardı. Ona dair anıların yok olmasını istemiyorduk, yaksak sanki Şivan’a ihanet ediyormuşuz gibiydi. Kıyamıyorduk hiçbir anıya” diyor.

BARIŞ BALSEÇER/STRASBOURG

Türk savaş uçaklarının 16 yaşındaki katlettiği Şivan Encü’nün kardeşi Jiyan Encü, Roboskî’de 10 yıldır bitmeyen mateme işaret ederek, şunları ifade ediyor: “Kıyafetimiz, düğünümüz, sabahımız, günümüz kocaman bir siyahtan ibaret. Yaşım 26 ama inanın 100 yaşımda hissediyorum. Sürekli ağlıyorum. İyileşmiyor içimdeki yara.”

Çoğu çocuk 34 kişinin katledildiği Roboskî’deki, katledilenlerden birisi de Şivan Encü’ydü. Şivan (16) ailenin en büyük erkek çocuğuydu. Daha çocuk yaşlarda baba aileyi terketmiş, anne ise binbir zorlukla 5 çocuğunu büyütmüştü. Şivan okurken aynı zamanda çobanlık yapıyor, arada sınır ticaretine gidiyordu. 28 Aralık 2011'de Türk uçaklarının bombardımanında katledilen Şivan, ardından ailenin sorumluluğunu üstlenen kardeşi Sinan ise henüz 19’undayken, 18 Aralık 2018’de geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi. Art arda iki çocuğunu kaybeden Hediye Encü, 11. yılına girmesine rağmen adaletin uğramadığı Roboskî’nin yıllara yayılan matemini anlattı. 

Çaresizdik, ne yapsın çocuk!

Çocuklarını büyük bir emekle büyüttüğünü belirten Hediye Encü, “Yokluğu, yoksulluğu çok gördüm. Fakirliği yaşadım hep. Çocukları sefalet içerisinde büyüttüm. Pantolon alıyordum, gömlek yoktu; gömlek alıyordum pantolon yoktu. Türlü sefalet  içinde, bir öğün tok bir öğün aç büyüttüm onları”diyerek, çocuklarına yıllarca hem annelik hem de babalık yapmış. Şivan’ın her zaman “Anne merak etme. Size ben bakacağım” dediğini belirterek, bir dönem sonra ise sınır ticaretine başlamak istediğini söylüyor. “Oğlum gitme diyordum ama dinlemiyordu” diyerek ekliyor: “Çaresizdik, ne yapsın çocuk! O da gidip şeker çay getirip kalemini, defterini alıyordu. Okuluna devam ediyordu.”

İçime ateş düştü

Katliam günü aslında oğlunun katırları hastalandığı için sınır ticaretine gitmeyeceğini kaydeden Hediye Encü, “Katır ölecek diye bekliyorduk. O günün sabahı ayağa kalktı. Şivan da gitmeye karar verdi. Akşam saatlerinde komşuların, çocukları bombalamışlar haberi üzerine naylon ayakkabılarla kendimi yollara attım. Ah oğlum, bu soğukta ellerinizde katırların ipleri nasıl gidiyordunuz bu yolu’ diyordum. Yaklaştıkça içime bir ateş düştü” diye anlatıyor. 

Boyundan, saçından tanıdık

Katliam yerine ulaştıklarında aileler, çocuklarının, sevdiklerinin parçalanmış bedenleriyle karşılaşır. “Çığlıklarımız göğe yükseldi” diyen anne Hediye Encü, gecenin karanlığında çocuklarını teşhis etmeye çalıştıklarını belirterek, devam ediyor: “Birimiz ‘Oğlum uzun boyluydu. Bu onun bedeni’, diğerimiz ‘Oğlum sarışındı. Bu onun bedeni’ diyorduk. Saçlarından, saç renklerinden, eldivenlerinden, ayakkabılarından çocuklarımızın parçalanmış bedenlerini bulmaya çalıştık.” 

Oğlunun yola çıkarken yanına aldığı el fenerinin elinde ve yanar halde olduğunu belirten Hediye Encü oğlunu geriye kalan ayakkabısının tekinden tanımış. “Çocuklarımızın parçalanmış bedenlerini çuvallara, katırların üzerine koyduk. Battaniyelere sardık. Bedenleri traktörden sarktı çocuklarımızın” diyen Hediye Encü, önlerinin askerler tarafından kesildiğini kaydederek, “Çocuklarımız bunu haketmedi. Hepsi sadece geçinmeye çalışıyordu. Hepsinin bir hayali vardı” diye ekliyor.

Elbiselerini hala saklıyoruz

Oğlundan geriye kalan ayakkabıyı hem mahkemeye hem Meclis'e götüren Hediye Encü, “Oğluma bunu neden yaptınız? İşlediği suçsa neden yakalamadınız da katlettiniz?” diyerek yanıt istemiş. Katliamda çocuklarını yitiren annelerin, evlatlarının yeni yıl için aldığı ve hiç giyemedikleri kıyafetlerini de hala sakladıklarını söylüyor: “Çocuklarımızın eşyalarını saklıyoruz. Şivan’ın o gün üstünde olan yanık ayakkabısını, atkısını, eldivenini, çoraplarını hala saklıyoruz. Alıp giymeye bile zaman bulamadığı elbiselerini hala saklıyoruz. Aklımda binlerce anı var. Silinmiyor ki, unutulmuyor ki! Çocuklarımızın geçtiği yollara bakıyoruz, ağlıyoruz. Başka ne yapalım ki!” 

Hala adalet bekliyor

Şivan’dan 7 yıl sonra diğer oğlu Sinan’ı kaybettiğini, sağlık problemlerinin giderek arttığını, haftada bir hastaneye gitmek zorunda olduğunu söyleyen Hediye Encü, Roboskî’de ise bitmeyen bir matem olduğunun altını çiziyor: “Katliamdan önce düğün olduğunda evde durmazdık. 10 yıl geçti. Ne bir düğüne, ne de bir bayramlaşmaya gittim. Sanki dün olmuş gibi hatırlıyorum. O günden beri üstümüze yeni bir şey giymedik, gönül rahatlığıyla yemek yemedik. Devlet bize her şeyi yaptı. Köyümüzü darmadağın etti.” 

Jiyan Encü

Katil devletin okuluna gitmem

Şivan’ın kızkardeşi Jiyan Encü (26) geçmişten beri köylerinden birçok insanın sınır ticareti yaptığını hatırlatarak, “Öleceğimizi düşünürdük belki ama sevdiklerimizin uçaklarla bombalanarak katledileceklerini aklımızdan geçmiyordu” diyor. Şivan katledildiğinde 11 yaşında olan kardeşi Sinan’ın karnesini yıkıp okulu bıraktığını belirten Jiyan, “Abimi katleden devletin okuluna gitmem demişti. Sinan’ın yaşı küçüktü belki ama yüreği çok büyüktü” diyor.

Anılarının yok olmasını istemiyorduk

Katledildikten sonra hatıraları dağılır denilmiş ve her eşyası saklanmış Şivan’ın. Jiyan, Şivan’ın Aralık başlarında kışlık odun topladığını anlatıyor. O odunlar dışında yakacakları olmadığı halde uzunca bir dönem odunları yakmaya kıyamamışlar. Çalı çırpı toplayıp yakmışlar. Jiyan, “İçimiz el vermiyordu. Onun elleriyle topladığı her odunda bile o vardı. Ona dair anıların yok olmasını istemiyorduk, yaksak sanki Şivan’a ihanet ediyormuşuz gibiydi. Kıyamıyorduk hiçbir anıya.” 

Odunlar ancak annelerinin bir gece rüyasında görmesiyle yakılabilmiş. Annesinin Şivan’ın rüyasında kendisine “anne odunları yak” dediğini söylüyor Jiyan Encü. 

Matemimle evlendim

Katledilmeseydi Şivan’ın 26 yaşında olacağını hatırlatan Jiyan, evlerinden iki fidanın eksildiğini söylerken sesi titriyor. “Gençliğimizin baharında düğün olduğunda rengarenk giyinir giderdik” diyen Jiyan, kendi düğününde bile ellerine kına sürmediğini söylüyor. Jiyan, “Gelinlik giymedim. Çeyiz sandığım bile olmadı, hazırlamadım. Siyahlar içerisinde evlendim. Düğün dahi yapmadım. Düğünümde bile matem vardı, matemimle evlendim sanki” diyor.

Devletin hediyesi siyah renk

Katliamdan sonra Roboskî’de her şeyin kendileri için siyah olduğunu söyleyen Jiyan, “Gülmeyi unuttuk” diyerek şöyle devam ediyor: “Kıyafetimiz, düğünümüz, sabahımız, günümüz kocaman bir siyahtan ibaret. Yaşım 26 ama inanın 100 yaşımda hissediyorum. Sürekli ağlıyorum. İyileşmiyor içimdeki yara. O günden beridir hastanelerdeyim. Tedavi görüyorum.”

Şivan gibi diğer kardeşi Sinan’ın da Aralık’ta hayatını kaybettiğini hatırlatan Jiyan, şunları ekliyor: “Aralık ayı yas ayımız şimdi. Aralık ayı yaklaştığında annemle birbirimize bakıp, dona kalıyoruz. Matem her tarafı sarıyor. Katliamın üzerin üzerinden 10 yıl geçti. İstiyoruz ki suçlular açığa çıkarılsın. Elbette acımız dinmeyecek ama faillerden hesap sorulmalı.” 

 

10 yıldır ne yılbaşı ne bayram ne de düğün

Azime Alma

Roboskî Katliamı’nda 25 yaşındaki oğlu Nadir’i kaybeden Azime Alma, “10 yıldır adalet arıyoruz. Roboskî’ye adalet gelmedi. Recep Tayyip Erdoğan iktidarda oldukça da gelmeyecek” diyor. 

“Tayyip Erdoğan emir verdi. Genelkurmay Başkanı Necdet özel emir verdi. Bu sadece bizim değil, bütün dünyanın bildiği, gördüğü gerçek” diyen Azime Alma, “Kimse hesap vermedi. Onların uçakları, askerleri, tankları, topları var. Allah onların yanına bırakmasın. Belalarını versin” diyerek tepkisini dile getirdi. Azime Ana, “Bunu bize yaşatmaya hakları yoktu. Çocuklarımızın getireceği 150 TL’lik mazottu. Hepsi öğrenciydi. Yılbaşı gecesi belki o parayla eğleneceklerdi. Bırakmadılar. Çocuklarımızı paramparça ederek bize teslim ettiler” diyor. 

O günden bugüne Roboskî’de hiç kimsenin dilinin “yılbaşı” demeye varmadığını vurgulayan Alma, şunlarısöylüyor: “O günden bugüne ne yılbaşı, ne bayram ne de düğün gördük. Her Perşembe mezarlıktayız, her bayram mezarlıktayız. Çocuklarımız şehit düştüğünden bu yana ne gece biliyoruz, ne gündüz.” 

Katliamın üstü kapatılsa da aileler olarak mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Azime Alma, şunları ekliyor: “Ama biz de sağ olduğumuz müddetçe davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Bir adım bile geri atmayacağız. Yaşadığımız sürece, adalet sağlanıncaya kadar bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.