Türkiye'yi İmralı'ya dönüştürüyor

HDP Mûş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit

HDP Mûş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit

  • HDP Mûş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, seçimleri kaybedecek olan AKP-MHP iktidarının, tüm Türkiye’yi İmralı Adası’na dönüştürmek istediğini söyledi.

Kürtlere kölelik koşullarını dayatan ve soykırım savaşını yürüten derin aklın, sadece AKP-MHP ile sınırlı olmadığını belirten HDP Mûş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Bu, bir devlet konsepti ve sistem içi bütün güçlerin ortaklaştığını görüyoruz" dedi.

HDP Eşbaşkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, HDP Sözcüsü Ebru Günay ve Riha Milletvekili Ömer Öcalan, 20 Ekim 2022’de; Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanı Saliha Aydeniz ile HDP milletvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit, Nuran İmir ve Erdal Aydemir, 30 Kasım 2022’de; Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP milletvekilleri Sezai Temelli, Remziye Tosun, Abdullah Koç, Dilan Dirayet Taşdemir ve Şevin Coşkun ise 22 Aralık 2022’de Öcalan ile görüşme talebiyle Adalet Bakanlığına başvurdu. Abdullah Öcalan’dan 22 aydır haber alınamaması, başvurulara 100 gündür cevap verilmemesini değerlendiren HDP Mûş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, AKP-MHP iktidarının Kürt halkının tüm kazanımlarını hedef haline getirdiğine ve tüm demokratik taleplerini görmezden geldiğini söyledi.

Bu bir devlet konsepti

Dört parça Kurdistan’da Kürtlerin mevcut kölelik koşullarının devam etmesini sağlayan daha derin bir aklın varlığına işaret eden Koçyiğit, şunları söyledi: "Bu, sadece AKP-MHP ile sınırlı değil. Bu, bir devlet konsepti ve bu konsept üzerine konsensüs var. Burada sistem içi bütün güçlerin ortaklaştığını görüyoruz. Aslında uluslararası güçlerin de bu konuda taraf olduklarını ve Kürt halkının bir yüz yıl daha kölelik koşullarında yaşaması için herkesin iş birliği yaptığını da söylemek gerek.”  

Koçyiğit, marjinalize etmeye çalışan anlayışa karşı Kürtlerin, Öcalan’ın demokratik ulus, demokratik konfederal sistem ve Demokratik Cumhuriyet tezleriyle birlikte bambaşka bir ufka kavuştuğunu belirterek, "Şimdi ise çok daha evrensel çok daha kapsayıcı bir zeminde ortak mücadelenin araçlarını yarattılar ve çok daha demokratik bir anlayışın öncü gücü haline geldiler” dedi.

Aynı zamanda bir yönetme biçimi

Devam eden savaş, HDP kapatma davası ya da Kobanê kumpas davasıyla ne yapılmak istendiğini çok iyi bildiklerini vurgulayan Koçyiğit, şöyle devam etti: "AKP-MHP, 2023 seçimlerinde kazanamayacak. ‘Ben kaybediyorsam tüm ülke kaybeder’ aklını devreye koymuş durumdalar. Tecritle beraber bütün demokratik mücadele alanlarına hiza vermeye çalışan bir iktidar var. Bu, bir yönetme biçimi. En temel insan haklarının dahi askıya alındığı, hukuksuzluğun temel norm olduğu bir sistemi, bütün Türkiye halklarına dayatmaya çalışıyor. Tecride hayır demeden, diğer itiraz ettiğimiz her şeyin bir detaya dönüşeceğini görmek gerek. İktidar, tüm Türkiye’yi İmralı Adası’na dönüştürmek istiyor. İmralı’daki tecride ses çıkaramıyorsak, yarın tüm ülkenin İmralı cezaevine dönüştüğünü göreceğiz.”

*****

Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri

 

Vekillerin nöbeti 27. gününde

Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesi için başlattıkları Adalet Nöbeti, 27. gününde devam ediyor.

Milletvekilleri Şevin Coşkun, Celadet Gaydalı, Muazzez Orhan, Kemal Peköz, İmam Taşçıer ve Hasan Özgüneş, dün “Tecrit insanlık suçudur”, “İmralı’da görüşme sağlansın” yazılı dövizlerle, Meclis önünde açıklama yaptı.

Meclis önünde konuşan Coşkun, “Avukatların, ailelerin başvuruları yanıtsız bırakılıyor. Eşbaşkanlarımız ve milletvekillerimizin başvuruları yanıtsız bırakılıyor. İmralı Cezaevi, Türkiye sınırları içerisinde bir cezaevi değil midir? Bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz. Zamana yayarak, oyalayarak, bu hukuksuzluğun üstünü örtemezsiniz” dedi.

Adalet Bakanlığına çağrı

İmralı tecridini her yerde teşhir etmeye devam edeceklerini belirten Coşkun, "Adalet Bakanlığına görev ve sorumluluklarının buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. İnsanlık suçu olan bu tecride son verin. Eğer orada farklı bir hukuk ve sistem uygulanıyorsa çıkıp bunu açıklaması gerekiyor. Avukatların önündeki engeller kaldırılmalı. Bir an önce görüşmeler sağlanmalıdır. Tecrit, insanlık suçudur” şeklinde konuştu.

*****

Tecride karşı açlık grevindeler

ESP ve SGDF, İmralı tecridi ve cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı birçok kentte açlık grevinde.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Gençlik Dernekler Federasyonu (SGDF), Öcalan'a dönük ağırlaştırılmış tecrit ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı açlık grevi eylemlerini sürdürüyor. İzmir ve İstanbul’un ardından eylem Adana'ya taşındı. Hem açlık grevi yapan hem de taleplerine dair farklı sivil toplum örgütlerini ziyaret eden eylemcilerin, önümüzdeki günlerde eylemlerini Kurdistan kentlerine taşıyacağı öğrenildi.

Biz de tutsak adayıyız

Açlık grevine giren ESP İstanbul İl Örgütü üyesi Züleyha Müldür, eylemlerine dair konuştu.  Müldür, "Garibe Gezer'e, siyasi tutsaklara yapılan insanlık dışı tecrit, işkenceler, hak gaspları, çıplak aramalar, ağız içi aramaların dayatması, ayakta sayımların yapılması, sağlık güvencelerinin kısıtlanmasından dolayı eyleme başladık. Biz de sonuç olarak politik birer birey olarak, potansiyel birer tutsak adayıyız” dedi.  

Tecrit kırılana kadar

Tecridi kırana kadar grevi sürdüreceklerini vurgulayan Müldür, dayanışmayla tecridin kırılabileceğinin altını çizdi. Müldür, "Bunu sadece açlık grevleriyle değil, farklı alanlarda farklı eylemlerle tecridi kırana kadar eylemimiz sürecek. Açlık grevi bir semboldür. İçerideki tutsakların yaptıklarını dışarıdakiler olarak artık devr aldık. Biz bu şekilde insanların ilgisini kendimize yönlendirmek istiyoruz. Bu bakımdan da dayanışmayı büyütüp, birleşik bir zeminde daha geniş çaplı çalışmalar yürüteceğiz” şeklinde konuştu.

Söz ve eylem hakkı

Greve dair olumlu tepkiler aldıklarını aktaran Müldür, eylem boyunca görüştükleri kurum ve kuruluş temsilcileriyle “tecridi kırmak için neler yapabiliriz” tartışması yürüttüklerini ifade etti. Müldür, şunları söyledi: “Grev boyunca kurumları gezip kendi amacımızı, eylem niteliğimizi, yapacaklarımızı onlara ilettik. Onlar da bundan etkilendiler. Çünkü normalde açlık grevleri belli bir yerde, belli bir zamanda yapılır. Kurumlar da gelip ziyaret eder ve dayanışma mesajları verir. Biz burada hem açlık grevi yapıp hem de kurumları ziyaret edip kendi amaçlarımızı söyledik. Biraz da bu sorumluluğu kurumlara, aydınlara, gazetecilere, tutsak ailelerine iletmek ve onların da bu konuda bir söz ve eylem hakkına sahip olmalarını istedik."

Tecrit herkesin sorunu

Tecridin herkesin sorunu olduğunu vurgulayan Müldür, "Burada sadece bir parti çalışma yapmıyor. Bu, bütün partilerin, tutsak potansiyeli taşıyan tüm insanların sorunudur. Dışarıda bir sosyal medya paylaşımı yapan insan da bugün yargılanıp politik bir tutsak haline gelebilir. Sadece bir parti üyesi ya da bir parti çalışanı olmak zorunda değil ya da bir aydın da olmak zorunda değil. Sadece içerideki insanlar birer tutsak değil, biz de birer tutsağız aslında. Çünkü düşüncelerimiz ifade edemiyoruz. Beyan ettiğimiz zaman kısıtlama geliyor, gözaltı oluyor. Ondan sonra da tutsaklık başlıyor” şeklinde konuştu.  

*****

Öcalan’ın avukatları başvurdu

Asrın Hukuk Bürosu, 22 aydır haber alamadıkları müvekkilleri Öcalan ile görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi Müdürlüğüne başvurdu.

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, Newroz Uysal, Mazlum Dinç ve Cengiz Yürekli, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında rehin tutulan ve 22 aydır haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmek için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne başvurdu.

Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Rezan Sarıca ve Nevroz Uysal, müvekkilleriyle 8 yıl aradan sonra en son 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019 tarihlerinde görüşebilmişti. Avukatlar o tarihten bu yana müvekkilleriyle görüştürülmüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.