3. Yol ve muktedirin mutsuzluğu

Hasan KILIÇ Haberleri —

  • DEM Parti’nin 3 Yol’da ısrarına devam etmesi, iktidar-devlet ortaklığının stratejik hamlesini belli ölçülerde boşa düşürme, Türkiye’de faşizmin toplumsallaşarak çoklu krizleri örtbas etme ve Kürt coğrafyasında yaratılmak istenen “Kürt sağı” stratejisini akamete uğratma potansiyelini taşıyor.

AKP-MHP ittifakı 2019 yılından bu yana DEM Parti geleneğinin muhalefetle ortak zemini genişletme ve güçlendirme politikasını siyasi söyleme tahvil etti. Bu söyleme göre AKP-MHP “yerli ve milli” idi. DEM Parti geleneğiyle iş birliği yapan muhalefet ise “düşman” ve “güvenlik tehdidi” idi. Bu söylem hattı etrafında tahkimat ekonomik kriz, Kürt sorununda çözümsüzlük, adaletsizlikler ve benzer birçok birincil meselenin arka plana itilmesine yardımcı oldu.

2024 yerel seçimleri yaklaşırken İyi Parti başta olmak üzere Deva Partisi, Gelecek Partisi gibi partilerin muhalefet blokundan ayrılması, söz konusu söylem hattını güçlendirecek etki ihtimalini ortaya çıkardı. İyi Parti gibi aşırı sağ bir partinin bu bloktan ayrılmasıyla CHP-DEM Parti iş birliği muhafazakâr-sağ-devletçi seçmenin söz konusu söylem hattına daha fazla ikna olması zeminini güçlendirme potansiyelini ortaya çıkardı.

Bu söylem hattının kullanışlı ve 14 Mayıs’ta gördüğümüz gibi siyasal olarak kazandıran niteliği yeterince görülmedi. Hele ki, muhalefet blokunun dağılmasından sonra faşizmin toplumsallaşması açısından söz konusu söylemin barındırdığı riskler yeterince tartışılmıyor.

Siyaseti aritmetikle birlikte düşünen, sokakta örgütlenmeyi, iknayı ve siyasal söylemin gücünü önemsemeyen birçok kişi önümüzdeki seçimde DEM Parti’nin CHP’ye destek vermesinin iktidar ve devlet tarafından istenmeyeceğini iddia ediyordu. Oysa gerçekte İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere tüm belediyeler mevcut siyasal konjonktürde ikincil hedeftir.

Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, devlet koalisyonu siyasetin kurucu denklemi olan Kürt meselesinde seçimsiz dört yıla bu karşıtlık üzerinden hazırlık yapıyor. Dört yıl boyunca CHP-DEM ortaklık algısı canlı tutulacak ve toplumsal kesimler bu karşıtlıkta motive edilecekti. İkincisi, seçimden sonra baş gösterecek iktisadi kaosta ekonominin gündemleşmemesi için söz konusu algı kullanışlı bir aparat olarak elde tutulacaktı. Üçüncüsü, Kürt halkının ve bölgesel dinamiklerin Kürt sorununda çözümü gündemleştirme ihtimaline karşı içeride çözümsüzlük tahkim edilecekti. Dördüncüsü ise, zaten iktidara muhalif herhangi bir belediye sınırları içinde hemen hemen her şeyi yapma gücü veren yasal düzen halihazırda yerinde duruyor. Bu sebeplerle asıl hedef ve birincil amaç DEM Parti’yi CHP’ye eklemlenmiş gösterecek bir siyasal iklimin devamını sağlamaktı.

Ayrıca CHP ile iş birliği özellikle Kürt kentlerinde yaratılmak istenen “Kürt sağı” çabasına su taşıyacaktı. Bu da Kürt Özgürlük Hareketi için orta-uzun vadede stratejik bir riskti. DEM Parti’nin Üçüncü Yol’da ısrarı, aritmetik bakış açısından kurtulup siyasal olarak bakıldığında oldukça stratejik bir hamle oldu.

Oyun kurucu bu hamle iktidar cephesinde şaşkınlık yarattı. DEM Parti’nin Üçüncü Yol’da ısrarcı olan siyasi pozisyonu ve söylemini seçim stratejisine taşıması, iktidarın 2019 yılından beri kurduğu ve tekrarlayarak, propaganda aygıtlarıyla işleyerek yerleşikleştirdiği “yerli ve milli” versus “güvenlik tehdidi” karşıt söylemini bir anda boşa düşürdü. Nitekim “yerli ve milli” beka savunucusu rolünü en canhıraş şekilde savunan Bahçeli’nin DEM Parti’nin özellikle İstanbul’da aday çıkarmasıyla bir kafa karışıklığı yaşadığını, yeni söylem üretmekte zorlandığı için elle tutulur bir açıklama yapamadığını gördük. Ona göre DEM Parti’nin İstanbul’da kendi adayını çıkarması “sinsi bir oyun”. Elbette Bahçeli ortada bir oyun olmadığını çok iyi biliyor. Ezberi bozulan siyasetçilerin yaptığı gibi “sinsi oyun” diyerek gerçek üstücü bir yerden zevahiri kurtarmaya çalışıyor. Çünkü devlet ve iktidar içinde bazı hiziplerin beklediği şey, CHP-DEM Parti iş birliğinin olması, böylece Türkiye’de seçim dönemiyle başlayarak faşizmin toplumsallaşması zemininin güçlenmesiydi.

DEM Parti’nin Üçüncü Yol’da ısrarına devam etmesi, iktidar-devlet ortaklığının stratejik hamlesini belli ölçülerde boşa düşürme, Türkiye’de faşizmin toplumsallaşarak çoklu krizleri örtbas etme ve Kürt coğrafyasında yaratılmak istenen “Kürt sağı” stratejisini akamete uğratma potansiyelini taşıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.