İstanbul Sözleşmesi'nin uygulandığı tek madde yok

Kadın Haberleri —

.

.

  • Türkiye'de bir kadın saldırıya uğradığında emniyete mi, sağlık kuruluşuna mı, psikologa mı yoksa avukatına mı koşsun. Bu kadın için çok ciddi zorlayıcı bir süreç. Onun için bir kriz merkezinin oluşturulması şart. Şu an Türkiye'de öyle bir mekanizma yok.

YILMAZ KAYA
AMED

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet konusunda çalışmaları ile öne çıkan Diyarbakır Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Aslı Pasinli, zaman zaman tartışmaya açılan ve Türkiye'nin 2011 yılında çekincesiz imzaladığı İstanbul Sözleşmesi'nin hiçbir maddesinin uygulanmadığını söyledi. Türkiye'nin en önemli sorununun kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olduğunu belirten Pasinli, "Üç yıl önce günde bir kadın öldürülüyordu, bugün günde 3 kadın öldürülüyor. Bunun adı cins kırımıdır. Cins kırımının bu kadar yaygın olduğu bir ülkede bunu görmezden gelme, atıl bırakma ve ikincilleştirme gibi bir durumumuz var. O yüzden de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin artmaması için bir gerekçe de yok zaten" dedi.

Türkiye dahil 46 ülkenin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi'nin Avrupa Konseyi bünyesinde uluslararası sözleşme olduğunu belirten Diyarbakır Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Aslı Pasinli, Türkiye'nin imza attığı bu sözleşme ile kadına dair şiddetin önlenmesi ve ev içi şiddetin önlenmesi konusunda taahhütte bulunduğunu ve iç hukukta bunun yürürlüğe sokulması ve yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin imzasını geri çekmesi yönünde bazı politikacıların bunu gündeme getirdiğini belirten Pasinli, İstanbul Sözleşmesi'nin hiçbir maddesinin uygulanmadığını söyledi. Sözleşmenin imzalanmasından bir yıl sonra 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girdiğini ve tedbir kararlarının bu kanun sayesinde alındığını kaydeden Pasinli, bu kanunun dayanağının İstanbul Sözleşmesi olduğunu ifade etti.

Sözleşme kalem kalem ortaya koyuyor

Sözleşmenin hayata geçirilmesi ile ilgili problem olduğunu belirten Pasinli şunları söyledi: "Bu sözleşme ev içi şiddeti esas alan uluslararası ilk sözleşme. Bu anlamda çok çok önemli ve kıymetli. İkincisi bu sözleşmede şiddetle mücadelede sıfır tolerans var. Sıfır tolerans ne demek? Taraf devletlere kadına yönelik şiddet söz konusu olduğu zaman şiddete karşı hiçbir gerekçeyi kabul etmeyeceksiniz diyor. Bu sözleşme aslında şiddetle mücadelede yol haritasıdır taraf devletler için. Yani siz kadına yönelik şiddetle mücadele etmek istiyorsanız nasıl bir ağ örmenizi anlatır bu sözleşme. Tek tek, kalem kalem sayar. İşte 'STK'larla işbirliği içinde olmanız lazımdır' der. Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan bütün kurumlarla işbirliği içinde olmanız gerektiğini izah eder. Özel şiddet biçimlerini tek tek açıklar. 'Faili etkili bir şekilde soruştur, mağduru koru, mağdura yönelik destek mekanizmalarını oluştur ve etkili bir yargılama yap' der. Yani bu sözleşme 'cezasızlık politikasının önüne geç, mevzuatı yeterli bir şekilde uygula' der taraf devletlere."

Kadına şiddetin Türkiye'nin en büyük problemi haline geldiğini belirten Pasinli, "Eskiden 3. sayfa haberleri diye okurduk, şimdi manşet haber niteliği kazanmış. Özellikle sosyal medya aracılığı ile sesini duyurmak isteyen kadınları görüyoruz. Dolayısıyla bu kadar zirve yapıldığı, kadın cinayetlerinin bu kadar arttığı bir dönemde sözleşme bizim için daha kıymetli bir hale geldi ve uygulanması daha elzem bir noktaya ulaştı" dedi.

  • Aileyi İstanbul Sözleşmesi değil, şiddetin kendisi yıkıyor. Siz aileyi korumak ve aile kurumunu korumak istiyorsanız toplumdaki bu şiddeti ortadan kaldırmak zorundasınız. Çünkü insanlar bu yüzden boşanıyor. Şu anda boşanma davalarının yüzde 95'i kadınların şiddet görmesinden kaynaklı. 

Kriz merkezinin oluşturulması şart

Sözleşmeye marjinal bir kesimin karşı çıktığını ve sözleşmenin bilinirliği ile ilgili bir problem olduğunu kaydeden Avukat Aslı Pasinli, "Bu sözleşme nedir, ne getiriyor konusunda bilinmezlik meselesi var. Bu sözleşme sadece kadın örgütlerinin sahipleneceği bir şey değil. Bu ülkede şiddete maruz kalan ya da kalmayan, şiddetin bitmesini isteyen, insan haklarına duyarlı herkesin sahip çıkması gereken bir sözleşme" diye konuştu.

Sözleşmede toplumsal cinsiyet konusunun eğitim müfredatına alınması ve özel dersler verilmesini işaret ettiğini ancak bunun gerçekleşmediğini, aynı şekilde cinsel şiddet kriz merkezlerinin oluşturulması şartı getirildiğini ve bunun da uygulanmadığını kaydeden Pasinli şunları söyledi: "Cinsel saldırı dosyalarında yani ‘bir kadın tecavüz ya da tacize uğradığı zaman gidebileceği tek bir merkez olsun’ der sözleşme. Türkiye'de bir kadın saldırıya uğradığında emniyete mi, sağlık kuruluşuna mı, psikologa mı yoksa avukatına mı koşsun. Bu kadın için çok ciddi zorlayıcı bir süreç. Onun için bir kriz merkezinin oluşturulması şart. Şu an Türkiye'de öyle bir mekanizma yok. Kadın örgütleri bunun açılması gerektiğini ifade eder. Çünkü cinsel saldırı dosyalarında ciddi bir artış söz konusu."

Sözleşmenin çarpıtılan 4. maddesi

Avukat Pasinli, sık sık bazı çevrelerce çarpıtılan, 'toplumu yozlaştıracağı, aile kurumunu yıkacağı' ileri sürülen sözleşmenin 4. maddesine de açıklık getirerek, şunları söyledi: "Oysa 4. madde bir sürü şey sıralar. Kişilerin etnik kimliğinden kaynaklı, engelli olup olmamasından kaynaklı, dilinden, renginden, cinsiyetinden kaynaklı diye uzunca bir madde sıralar ve bunlardan kaynaklı da kişi şiddete maruz kalıyorsa bunun nasıl önlenmesi gerektiği konusuna açıklık getirir. Ancak bir kesimin dile getirdiği şey, aslında LGBTİ+ hareketine yönelik. Sözleşme, kişi cinsel yöneliminden ya da cinsiyetinden dolayı da şiddete maruz kalıyorsa bunun önlenmesinin devletin sorumluluğu olduğunu söyler. Yine bu harekete gönderme yapılarak, sözleşmenin aile kurumunu yıkacağı iddia edilir aynı kesim tarafından. Oysa aileyi İstanbul Sözleşmesi değil, şiddetin kendisi yıkıyor. Siz aileyi korumak ve aile kurumunu korumak istiyorsanız toplumdaki bu şiddeti ortadan kaldırmak zorundasınız. Çünkü insanlar bu yüzden boşanıyor. Şu anda boşanma davalarının yüzde 95'i kadınların şiddet görmesinden kaynaklı. Ve kadınlar şiddet gördükleri için mahkemelere gidiyor."

  • Şu anda sözleşmenin uygulandığı tek bir maddesi yok. İstihdamda eşitlik deniyor mesela, Türkiye'de istihdamda eşitlik var mı? Cinsel kriz merkezi diyor, Türkiye'de böyle bir şey yok. Yargıda cinsiyetçilik olmayacak diyor, ama Türkiye'de bu yok. Sözleşmenin uygulanmasına yönelik bir adım yok iken, bazı

    çevrelerce bu kıyametler niçin koparılıyor sormak gerekiyor.

Sözleşmenin uygulanan tek maddesi yok

İstanbul Sözleşmesi’nin şiddetle mücadelede bir çatı olduğunu ve devletin yol alması gereken her türlü yol haritasını belgelendirdiğini belirten Pasinli, "Şu anda sözleşmenin uygulandığı tek bir maddesi yok. İstihdamda eşitlik deniyor mesela, Türkiye'de istihdamda eşitlik var mı? Cinsel kriz merkezi diyor, Türkiye'de böyle bir şey yok. Yargıda cinsiyetçilik olmayacak diyor, ama Türkiye'de bu yok. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasına yönelik bir adım yok iken, hayata geçirilmemiş iken zaman zaman bazı çevrelerce bu kıyametler niçin koparılıyor sormak gerekiyor” dedi.

"Şiddetle mücadele sanki çok zor aşılması gereken zor bir şeymiş gibi yansıtılıyor" diyen Pasinli, şiddetle mücadelenin medya, STK, sağlık, yargı ayaklarının olduğunu ve şiddetle mücadelede siyasi kararlılığın olmadığında bu konuda kadın örgütlerinin çok güçlük çektiğini söyledi.

Bunun adı cins kırımıdır

Türkiye'nin şu anda en önemli konusunun kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olduğunu kaydeden Pasinli, "Üç yıl önce günde 1 kadın öldürülüyor diyorduk, şu anda günde 3 kadın öldürülüyor. Yani iki yıl sonra çok daha korkunç bir yere ulaşabilir. Hakikatten de bunun adı cins kırımıdır. Cins kırımının bu kadar yaygın olduğu bir ülkede en önemli mesele kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet olması gerekirken, halen bir görmemezlik, bu meseleyi çok atıl bulma, ardıl bırakma, ikincilleştirme gibi bir durumumuz var. O yüzden de bana göre artmaması için bir gerekçe yok zaten" şeklinde konuştu.

Kadınlar hiçbir zaman geri adım atmadı

Diyarbakır Barosu Kadın Merkezi olarak hakları ihlal edilen kadınların davalarını gönüllü olarak takip ettiklerini ve şu anda ellerinde 100’ü aşkın ceza dosyası bulunduğunu belirten Pasinli şunları söyledi: "Keşke kadınlar uğradıkları şiddetle, cinayetlerle gündeme gelmese. Kadın mücadelesi evrensel bir mücadele. Kadınlar bütün farklılıklarıyla kadın paydasında buluşabiliyor. Dünyanın en kapsayıcı düşünce örgütü, kadın mücadelesinin kendisidir. Her renkten, her dilden her farklılıktan kadınları bir araya getirebiliyor. Türkiye'de de halen aktif muhalefet yapan bir iki basamaktan bir tanesi de bence kadın örgütlülüğüdür. Kadınlar ciddi olarak muhalefet yapmakta ve sesini yükseltmektedir. Ve kadınlar sözünü söylemekte hiçbir dönem geri adım atmadı. Halen, kadınlar yürüttükleri mücadeleden dolayı baskıya, şiddete, gözaltılara, tutuklamalara uğruyor. Ama buna rağmen her şart altında kadınlar mücadeleden vazgeçmiyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.