10 yıl sonra açılıp kapanan dava

19 Aralık 2000 Cezaevi Katliamı
- Katliam sonrasında yalnızca cezaevlerinin bir kısmı hakkında adli soruşturmalar yürütüldü ve davalar açıldı. Bu davaların da çok azı, operasyonda görev alan askerlerin yargılandığı dosyalardı. Bu davalardan birinin Bayrampaşa Cezaevi'nde 12 siyasi tutsağın katledilmesine ilişkindi
2010'da açılan bu davada yalnızca er rütbesindeki 39 asker sanık olarak yer aldı. Savcılığın 2015’te hazırladığı ikinci iddianameyle 157 rütbeli asker de sanık olarak dosyaya dahil edildi. Bu iddianame ilk dosya ile birleştirildi. 17 Kasım 2025’te Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tüm sanıklar hakkında zaman aşımı kararı verdi. Dosya önce istinafa, ardından Yargıtay'a gidecek. Oradan da bir sonuç çıkmadığında, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınacak. Dosyanın yıllarca sürüncemede bırakıldığını hatırlatan davanın avukatlarından Güçlü Sevimli, şunları söyledi: “Aradan 25 yıl geçmiş. Bu davanın sadece savcılık aşaması 10 yıl sürdü. Bu, kabul edilemez bir süredir. Mahkeme yılda sadece iki duruşma yaptı. 6 ayda bir duruşma görüldü. Sanık sorguları bilinçli şekilde çok uzun bir zamana yayıldı ve bu durum zaman aşımının tartışılabilir hale gelmesine yol açıyor. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçesi de Ümraniye Cezaevi'ne ilişkin başka bir dosyada verilen zaman aşımı kararına gerekçe yapıldı. Bu son derece hatalı ve hukuka aykırı bir gerekçedir. Ümraniye ve Bayrampaşa dosyaları aynı değildir. Olaylar farklıdır, fiiller farklıdır, sanıklar ve müştekiler farklıdır. Bu kararla, kamu görevlilerinin yargılandığı dosyalarda yıllardır sürdürülen cezasızlık politikasına bir yenisi daha eklendi."
* * *
Katliam, tecridin önünü açtı
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Metin Bakkalcı, herkesin gözü önünde gerçekleşen bu katliamın faillerinin 25 yıldır ortaya çıkarılmaması ve davanın zaman aşımıyla kapatılmak istenmesinin açık bir irade meselesi olduğunu söyledi.
Bakkalcı, BirGün'e şunları söyledi: “19 Aralık, yalnızca bir cezaevi operasyonu değil; tecride dayalı cezaevlerinin önünü açan, topluma da mesaj veren bir kırılma noktasıydı. ‘Ölümleri engellemek’ gerekçesiyle yapılan operasyona kadar açlık grevlerinde tek bir ölüm yaşanmamıştı ama bu müdahaleyle birlikte ölümler ve ağır hak ihlalleri başladı. Binlerce kişi kalıcı fiziksel ve ruhsal zarar gördü. Katliam, canlı yayınlarla kayda geçti, buna rağmen etkili bir soruşturma yürütülmedi ve gerçeğin ortaya çıkarılmaması, siyasi bir tercihtir. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz. Bu karar doğrudan failleri koruyan bir cezasızlık politikasıdır.”
Bakkalcı, F le başlayıp ve bugün S, Y Ttipi ile ‘yüksek güvenlikli’ olarak adlandırılan cezaevlerinin tamamının tecride dayalı olduğuna işaret ederek, “Harflerle yapılan bu sınıflandırmalarla tecrit sıradanlaştırılmak isteniyor. Tecrit insan sağlığına aykırıdır. İnsanı dış uyaranlardan yoksun bırakmak işkence kapsamında değerlendirilmeli” diye konuştu.
* * *
Cezasızlığa son verin
DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, 19 Aralık 2000’deki katliamın 25. yılında yaptığı açıklamada, cezasızlık politikasına son verilmesi çağrısında bulundu.
Açıklamada, operasyonlarda kimyasal gazların kullanıldığı, insan yaşamının gözetilmediği ve ağır hak ihlallerinin yaşandığı hatırlatıldı. Aradan geçen 25 yıla rağmen kamu görevlileri hakkında etkin bir soruşturma yürütülmediğine dikkat çekilen açıklamada, cezaevleriyle ilgili sorunların Y Tipi, S Tipi ve yüksek güvenlikli hapishanelerle birlikte kronik bir hâl aldığı belirtildi. DEM Parti, cezaevi operasyonlarının yarattığı travmaların hâlâ canlı olduğunu, ancak davaların cezasızlıkla kapatıldığını ifade etti. Devletin cezaevlerinde bulunan mahpusların yaşam hakkından sorumlu olduğu hatırlatılarak, yaşam hakkı ihlallerinde zamanaşımının uygulanamayacağının uluslararası hukukta açık bir ilke olduğu vurgulandı.
Açıklamada ayrıca, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından belirlenen asgari standartlara göre mahpusların yaşam hakkının korunması, işkence ve kötü muamele yasağına eksiksiz uyulması gerektiği belirtildi. “Kapatılma başlı başına bir cezadır, ek yaptırımlarla ağırlaştırılamaz” denilen açıklamada, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerin pratikte karşılık bulmadığı ifade edildi.
DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, cezasızlık politikasına son verilmesini, cezaevlerinde hukuk kurallarına ve insan onuruna uygun uygulamaların hayata geçirilmesini, infaz rejimindeki ayrımcı yapının kaldırılmasını ve insan onuruna aykırı tecrit sisteminden vazgeçilmesini talep etti.








