2025 Barış Raporu: ABD otoriter bir rejime dönüştü

Dünya Haberleri —

Elon Musk ve Donald Trump / foto:AFP

Elon Musk ve Donald Trump / foto:AFP

  • 2025 Barış Raporu’nda, ABD’nin çok kısa sürede ve hiçbir direnişle karşılaşmadan ülke demokrasisini otoriter bir rejime dönüştürdüğüne işaret edildi. NATO’nun bir geleceğinin olmadığı belirtilirken, İsrail’e silah sevkiyatının acilen durdurulması çağrısı yapıldı.
  • Türk devletinin Rojava ve Başûrê Kurdistan’a yönelik saldırıları görmezden gelindi. Almanya'ya "şeffaf, aşamalı bir planla Avrupa savunma yapılarının geliştirilmesi ve entegrasyonu" önerildi. Avrupa’da silahlanmanın artmasının "küresel çapta silah ihracatı için bir serbest bilet" olmaması gerektiği belirtildi.

Almanya'nın önde gelen barış ve çatışma araştırmacıları 2025 Barış Raporu'nda "Barış nasıl kurtarılabilir?" sorusunu yöneltiyor. Ukrayna-Rusya savaşı, Gazze, Sudan, dünya genelinde 122 milyonu aşkın mülteci ve onlarca şiddetli çatışma. 1987'den bu yana dört araştırma enstitüsünden bilim insanları, her yıl küresel çatışmaları analiz ediyor ve siyasete yönelik öneriler geliştiriyor. Ancak bu yılki rapor oldukça karamsar.

Leibniz Barış ve Çatışma Araştırmaları Enstitüsü'nden Christopher Daase, Berlin'deki rapor tanıtımında "Son yıllarda analizimizin odağında, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı ile Avrupa barış ve güvenlik düzeninin kasıtlı şekilde yıkılması vardı" dedi. Ancak güvenlik durumu daha da kötüleşmiş durumda: "Artık bir diğer belirsizlik unsuru da ABD."

Demokrasiye otoriterlik bulaştı

ABD’deki siyasi değişimlere ilişkin net analizler yapan araştırmacılar, özellikle ABD Başkanı Donald Trump ve "MAGA (Make America Great Again/ Amerika'yı Yeniden Harika Yap) hareketinin, çok kısa sürede ve neredeyse hiçbir direnişle karşılaşmadan dünyanın en eski demokrasisini otoriter bir rejime dönüştürmesini" eleştiriyor.

Uluslararası düzeyde ise Washington'un "liberal kurum ve kazanımların yıkımını" teşvik ettiği belirtiliyor ve "Otoriter liderler ve diktatörlerle yakın ilişkiler kurulurken liberal demokrasilerde aşırı sağcı popülist hareketler destekleniyor" deniliyor.

Daase, Avrupa'da da uluslararası yargının zayıflatılması, akademik özgürlüğün sorgulanması ve kiliseler gibi toplumsal aktörlerin özerkliğine müdahaleler başta olmak üzere, ciddi bir "otoriterlik bulaşma" tehlikesinin görüldüğünü söylüyor.

Artık geleceği yok!

Rapor, "Bugün bildiğimiz haliyle ABD ile transatlantik ortaklık sona ermiştir" tespitinde bulunuyor. Bu durumun, askerî iş birliği için de geçerli olduğuna vurgu yapılıyor: "NATO'nun karşılıklı savunma taahhüdünün inandırıcılığı sarsılmış durumda. ABD-Rusya yakınlaşması yalnızca Ukrayna'nın değil, Avrupa'nın çıkarlarının da zararına olabilir."

Daase, "Şu anda NATO olmadan hiçbir şey yapılamadığı için kimse NATO'nun sonunu açıkça konuşmak istemiyor. Oysa NATO'nun temeli çoktan çöktü" diyor. NATO'nun sonunu kabul etmese de "NATO ile çalışmaya devam ederken aynı zamanda Avrupa'nın kendi kapasitesini güçlendirmesi" gerektiğini vurguluyor.

Avrupa'ya etkili kalkınma önerisi

Almanya'ya ise "şeffaf, aşamalı bir planla Avrupa savunma yapılarının geliştirilmesi ve entegrasyonu" öneriliyor. Ancak şu anda AB'nin bu hedeften uzak olduğu ifade ediliyor. Hamburg Üniversitesi Barış Araştırmaları ve Güvenlik Politikası Enstitüsü'nden Ursula Schröder, "Şu anda AB'de gördüğümüz şey, Avrupa'nın siyasi çerçevede ortak savunma kapasitesinin güçlenmesi değil, üye devletlerin ulusal savunmalarının güçlenmesidir" diyor.

Güvenliğin yalnızca askerî olarak tanımlanmaması gerektiğini vurgulayan Bonn Uluslararası Çatışma Çalışmaları Merkezi'nden Conrad Schetter, "Güvenlik mimarisine silahlanma kontrolü, güven artırıcı önlemler ve diplomasinin de dahil olduğunu" söylüyor. Etkili bir kalkınma politikasının şart olduğunu da belirten Schetter, silahlanmanın artmasının "küresel çapta silah ihracatı için bir serbest bilet" olmaması gerektiğini vurguluyor.

İsrail'e silah gönderilmesin

Rapor, uluslararası hukukun dünya genelinde erozyona uğramasından özellikle endişe duyuyor. Sivil nüfusun korunmasının ihlal edildiği, hastane ve okulların askerî hedef haline geldiği ve insani yardımın engellendiği ya da siyasi amaçlarla kullanıldığı bir "savaşta insanlıktan çıkma" süreci yaşandığı ifade ediliyor. Bu durumun, bilhassa Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısında ve İsrail-Hamas savaşında açık biçimde görüldüğü belirtiliyor.

Gazze'deki savaşın 53 binden fazla can kaybına yol açtığı ve bölgeyi büyük ölçüde yok ettiği belirtiliyor. Barış araştırmacıları, İsrail tarafından Gazze ve Batı Şeria'da kullanılabilecek tüm silahların bu ülkeye sevkiyatının "acilen" durdurulmasını talep ediyor ve ekliyor: "İsrail, uluslararası hukuku ve insan haklarını bariz şekilde ihlal etmekte ve meşru müdafaanın sınırlarını aşmaktadır."

Merz’e Netanyahu eleştirisi

Rapor, Alman hükümetini uluslararası yargıyı ciddiye almaya çağırıyor. Bu bağlamda, başbakan seçilmeden önce Hristiyah Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz'in yaptığı bir açıklamaya atıfta bulunuluyor. Merz, Netanyahu'ya Almanya'yı "ziyaret edip hiçbir engelle karşılaşmadan geri dönebileceği" sözü verdi. Raporda, Merz'e şu hatırlatma yapılıyor: "Uluslararası hukuk, devlet aklından önce gelir. Bu da İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, Almanya'ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesini dışlar." Araştırmacılar ayrıca Almanya'nın "orta vadede" Filistin devletinin tanınması yönünde adımlar atması gerektiğini de belirtiyor.

Türkiye’nin saldırıları raporda yok

Rapor Ortadoğu ve dünyadaki birçok savaş, çatışma ve saldırıyı ele alırken, Türk devletinin saldırılarını görmezden geldi. Türk devleti, 2025 yılında Kuzey ve Doğu Suriye, Medya Savunma Alanları ve Başûrê Kurdistan’a yönelik saldırılarını sürdürdü. Saldırılar can kayıplarının yanı sıra, doğa kıyımına, maddi hasara ve alt yapıların çökmesine neden oldu. BERLİN

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.