384 tutsağın tahliyesine engel

Nuray Çevirmen

Nuray Çevirmen

  • İdare ve Gözlem Kurulları, 2021-2023 yılları arasında en az 384 tutsağın tahliyesini erteledi. İHD’li Nuray Çevirmen, “umut hakkı”nı ortadan kaldıran kurulun dağıtılması gerektiğini söyledi.  

Cezaevlerinde Ocak 2021'den beri yürürlükte olan İdare ve Gözlem Kurulu, denetimli serbestlikle tahliyesi gelen tutsakların tahliyesini kendi gözlem kararlarıyla üç ya da 6 ay erteliyor. Bu da beraberinde birçok mağduriyeti getiriyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre; 2021 ile 2023 yılları arasında toplamda 384 tutsağın tahliyesi ertelendi. Tutsaklar, konuya dair İHD’ye yaptıkları başvurularda, kurulun siyasi rolüne ve "pişmanlık" dayatmasına dikkat çekiyor.

Üst mahkeme gibi

MA'dan Ömer Güngör'e konuşan İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen, tutsak haklarının nerdeyse tamamının İdari ve Gözlem Kurulları’na devredildiğini söyledi. Cezaevlerinde yaşanan sorunların başında tahliyelerin ertelenmesi geldiğini vurgulayan Çevirmen, şunları ifade etti: “Çeşitli süreler çerçevesinde üç aylık, 6 aylık ve 12 aylık periyotlarda tahliyeler engelleniyor. Özellikle Karabük Cezaevi’ndeki tüm tutsakların tahliyeleri birer yıl ertelendi. Oysa bir kişi mahkemede yargılanır, ceza alır ardından cezaevine girer. Daha sonra eline bir müddetname verilir ve orada yer alan ceza, kesin olan cezadır. Bu müddetnamede kişinin ne zaman ve hangi koşullarda salıverileceği yazılır. Ancak İGK’ler mahkeme, hatta üst mahkeme gibi hareket ediyor.”

Hukuksuzluk içinde hukuksuzluk

Çevirmen, kendilerini mahkemelerin yerine koyan İdare ve Gözlem Kurulları’nın infaz erteleme kararlarına gerekçe gösterdiği örnekleri de paylaştı: “Örneğin tutuklunun imamla görüşmemesi (Din görevlisiyle görüşmemesi), psikolog ile görüşmemesi ya da kütüphaneden kitap almamış olması veya çok kitap okuyor olması gibi gerekçeler, tahliye engellemeye yetiyor. Yine gerekçelerden biri de sosyal etkinliklere katılmama gösteriliyor ki bu önemli bir husus, çünkü sosyal aktivitleri kullandırtmayan bir yönetim var. Bu hakkı kullandırtmayan idare, aynı zamanda mahpusun tahliye olamama gerekçesi olarak da dosyasına ekliyor. Aslında idarenin mutlak suretle yönetmelikte ya da yasada tanınan bütün hakları uygulaması gerekmesine rağmen hem uygulamıyor hem de o hak ihlalini mahpusun tahliye edilmemesine gerekçe olarak çiftte bir hak ihlaline neden oluyor. Kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakma en büyük hak ihlallerinin başında geliyor.”

'Umut hakkı' kaldırılıyor

Kurulda yer alan psikologların yapılan görüşmelerde tutsaklara ideolojik yaklaştığını dile getiren Çevirmen, şöyle devam etti: “Psikologlar, mahpusun psikolojisine uygun sorular sormak ya da ihtiyacı doğrultusunda görüşme yapmak ve mahpusun psikolojisiyle ilgili bir takım çözümler üretmek yerine, ideolojik sorular soruyor. Son süreçlerde üç hücre cezası alan mahpusların da infazı yakılıyor. Böylece 36 yıl ceza almış bir mahpus, bunun tamamını cezaevinde tamamlamak durumunda kalıyor. Netice itibarıyla mahpuslar her şekilde hak ihlaline uğruyor ve umut hakları ortadan kaldırılıyor.”

Kurullar lağvedilsin

Tutsaklara hukuksuz bir şekilde pişmanlık dayatmasında bulunulduğunu kaydeden Çevirmen, bir tutsağın İdare Gözlem Kurulu’nun “Elinize silah versek bizi öldürür müsünüz?, Örgüt hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorularına maruz kaldığını aktardı. Başka bir cezaevinde de tutsağa “Pişmanım demediğiniz takdirde tahliye edilmeyeceksiniz” denildiğini kaydetti. Devlet aklının tüm hukuksuzluklarına yönetmelikler yoluyla kılıf uydurduğunu söyleyen Çevirmen, cezalandırma üzerine kurulu İdare ve Gözlem Kurulları’nın mutlak suretle kaldırılması ve iptal edilmesi gerektiğini kaydetti.

Başvurulara yanıt yok

Yetkili kurumlara yaptıkları başvurulara ise dönüş olmadığını kaydeden Çevirmen, şunları ekledi: “Özellikle Ceza ve Tevkif Evleri tarafından hiç dönüş olmuyor neredeyse. Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na da gönderiyoruz, ancak ne tür işlemler yapıldığına dair bir dönüş olmuyor. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) başvuru yaptığımızda ise ‘mahpusun kendisinin başvuru yapması gerekir’ deniliyor. Şöyle bir durum söz konusu, TİHEK’in bağımsız olup olmamasından azade olarak söylüyorum; mahpusların ihlallerin ortadan kaldırılması için kurumlara göndermiş oldukları mektuplara ve dilekçelere zaten el konuluyor. Bu nedenle de ‘mağdurun kendisi başvuru yapsın’ talebi gerçekçi bir yerde durmuyor.” ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.