Almanya Türkiye’yi taklit ediyor

Yurt Dışı Haberleri —

.

.

Almanya, Türkiye’nin direktifleriyle kendi hukuk ve yasalarını ihlal ediyor.

Alman kurumları Türkiye’ye paralel siyasi kararlar alıyor. Kürt halkının tüm sembolleri ve renkleri yasaklanıyor.

Kürt halkına yakın duran kurum ve kişiler de Kürt halkının uğradığı zulme maruz kalıyor. Bu siyasi bir tutum.

Keyfi ve yüksek para cezalarıyla insanlar yıldırılmaya çalışılıyor. Kürt basın-yayınları da kriminalize ediliyor.

 

MUSTAFA DİNÇ/TARIK DEMİR/HANNOVER

Almanya’da Kürtler ve dostlarına yönelik kriminalizasyon politikası Hannover’deki konferansta masaya yatırıldı. Azadî, Biratî Bremen ve NAV-DEM Hannover tarafından Kulturzentrum Pavillon’da 27 Eylül’de düzenlenen "Bremen ve Niedersachsen’de Kürt Hareketine yönelik Kriminalizasyon" başlıklı konferansta bu politikalara maruz kalanlar ile bu alanda mücadele eden hukukçu ve siyasetçiler görüşlerini paylaştı.

"Hukuki ve politik sınıflandırma" başlıklı ilk oturumda Avukat Sven Adam, Niedersachsen eski Adalet Bakanı Heidi Merk ve Hamburg Sol Parti Milletvekili Cansu Özdemir konuşmaları ardından izleyicilerin sorularını yanıtladı. Avukat Adam, Kürtlere yönelik baskıların 1993 yılından itibaren PKK yasağıyla ilintili olarak artarak devam ettiğini söyledi.

Türkiye’ye paralel kararlar alınıyor

"Türkiye’deki uygulamalara parelel olarak Almanya’da Kürtlere yönelik yasaklar uygulandı. Kürt dernek ve kuruluşları hedef haline getirildi. Kürtlerin siyasal, sosyal faaliyetleri yasaklandı" diyen Av. Adam, "Uygulamalar ve alanın kararlar artık tamamen siyasallaştı. Kürt halkı için hukuki dayanaklar ortadan kalkmış durumda. Alman kurumları Türkiye’ye paralel siyasi kararlar alıyor" diye ekledi. Kürt halkının tüm sembollerinin, renklerinin dahi PKK’yle ilişkilendirilerek yasaklandığını söyleyen Avukat Adam, Antifa bayraklarının dahi KCK ile ilişkilendirilerek yasaklanmaya çalışıldığını hatırlattı. Keyfi ve yüksek para cezalarıyla insanların yıldırılmaya çalışıldığını söyleyen Avukat, Kürt basın-yayınlarının da kriminalize edildiğini kaydetti.

Belçika kararının önemine vurgu yapan Avukat Adam, "Hiçbir hukuki referans PKK konusunda uygulanmıyor. Tüm yasakları 93 olaylarına bağlamaya çalışıyorlar. PKK üzerindeki yasakların sona ermesi için kampanyalar yürütülmeli" diye ekledi.

Almanya’yla sınırlı değil

Sol Parti Hamburg Milletvekili Cansu Özdemir ise Kürtler yönelik sadece Almanya değil Avrupa genelinde baskıların tırmandığını vurguladı. AKP lobisinin birçok dernek üzerinden örgütlenerek istihbarat ve kriminal faaliyetler yürüttüğünü söyleyen Özdemir, KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç’a yönelik suikast tehdidini hatırlatarak, "Suikast girişimleri deşifre oldu. Organizeli, koordineli olduğunu ortaya koyduk, buna rağmen bir açıklama yapılmadı" dedi. Avusturya’da da Berivan Aslan’a yönelik suikast planının deşifre olduğuna dikkat çeken Özdemir, Paris Katliamı’nı hatırlatarak, "MİT faaliyetlerine göz yumulmamalı. MİT elemanları Almanya’da rahatça gezip dolaşıyor. Bu konu ciddiye alınmalı, üzerine gidilmeli" dedi.

Sürgünde de zulüm devam ediyor

Konferansın "Baskı bireyleri vurur, fakat hepimizi kapsar" başlıklı ikinci oturumunda KON-MED Eşbaşkanı Tahir Köçer ve Halim Dener Kampanyası’ndan Dirk Wittenberg konuştu. Türk devletinin soykırım politikaları nedeniyle sürgüne çıkmak zorunda kalan Kürtlerin Avrupa’daki sosyal, kültürel, siyasal örgütlülüğü hakkında bilgi veren Köçer, "Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk" diyerek, Kürtlere yönelik kriminalizasyon ve baskılara vurgu yaptı. 2006 yılında özel timler tarafından çocuklarıyla birlikte gözaltına alındığını hatırlatan Köçer, "Türkiye eliyle burada da haksız uygulamalara maruz kaldık. Bana 71 kere ifadeye gitme çağrısı yapıldı, 3 tanesinde ceza kesildi" diyerek, Alman yargısının Erdoğan rejiminin etkisinde olduğunu vurguladı. Kürtlerin eylem ve etkinliklerinin kriminalize edildiğini ifade eden Köçer, "Türkiye’nin direktifleriyle kendi hukuk ve yasalarını da ihlal ediyorlar" diye konuştu.

Kürtlerin dostları da hedef

Halim Dener Kampanyası’ndan Dirk Wittenberg ise 2014 yılından bu yana verdikleri mücadele nedeniyle baskılara maruz kaldıklarını söyledi. Wittenberg, "Bize karşı da baskı uygulanmakta. Kürt halkına yakın duran kurum ve kişiler de Kürt halkının uğradığı zulme maruz kalıyor. Bu siyasi bir tutum. Biz de bu uygulamalara karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz" diye konuştu.

Birlikte ses çıkaralım

"Cevabımız dayanışma ve baskılara karşı mücadele" başlıklı 3. oturumda ise Azadî Hukuk Bürosu’ndan Heike Geisweid ve Rote Hilfe’den Hartmut Brückner konuştu. Kürt kurumları ve onlarla birlikte hareket edenlerin hukuk dışı bir şekilde hedef haline getirildiğini kaydeden Geisweid, siyasi sığınmacıların da Türkiye politikasına kurban edildiğine işaret etti. "Türkiye’nin beyanları esas alınıyor, HDP üyeleri PKK ile bağlantılı değerlendiriliyor" dedi. Geisweid, PKK’nin 'terör örgütleri listesi’nden çıkarılması için de özel çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Rote Hilfe’den Brückner ise siyasi düşüncelerinden dolayı baskı gören insanlara destek verdiklerini belirterek, 12 bin üyeye sahip olduklarını söyledi. "Zulme karşı birlikte ses çıkarmalıyız” diyen Brückner, "Birbirimize sınırsız destek vermemiz gerekiyor" dedi.

 

Karşı çıktığım için baskı gördüm

Konferans’ta konuşan Niedersachsen eski Adalet Bakanı Heidi Merk ise, Kürtlere yönelik kriminalize politikalarına karşı çıktığı için baskı gördüğünü söyledi.

Heidi Merk, "Kürt halkının bütün faaliyetleri izleniyor, faaliyetleri raporlaştırılarak istihbari bilgilerle planlı olarak karşı siyaset üretilerek, kriminalize edilmesi için özellikle çaba gösteriliyor" dedi. Bir algı operasyonu yürütülerek Kürtlere karşı antipati oluşturulduğunu kaydeden Merk, "Niedersachsen’da görevimi yürütürken, Kürtleri ve PKK’yi kriminalize politikalarına karşı çıktığım için üzerimdeki baskılar arttı" diye konuştu.

Erdoğan’a paralel siyaset

Öcalan ve Kürt halkının birbirinden ayrılmaya çalışıldığını belirten Merk, "Öcalan ve partisi birdir. Bunu parçalamaya siyasi zemin hazırlamak zulmün bir parçasıdır" diye belirtti.

Erdoğan politikasına paralel raporlar hazırlandığını kaydeden Merk, "Açıkça Erdoğan’ın talimatlarıyla asılsız suçlamalar ile baskı şiddetleniyor" diye belirtti. "Hukuki ve yaşamsal olarak hayatım boyunca hissettiğim en büyük utanç" ifadesini kullanan Merk, "Kürt halkı üzerindeki baskı ve zulüm raporları temizlenmeli. Alman kamuoyu Kürt halkının yanında olduğunu göstermeli. Avrupa’daki sol ve insan hakları savunucuları da Kürtlere destek vermeli" dedi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.