Artık savaşın kurbanları olmayacağız
Kadın Haberleri —

Şengal Kadın Birlikleri (Yêkineyên Jinên Şengal-YJŞ)
- YJŞ Komutanı Dilvîn Şengalî: “Savaşın kurbanları olmayacağız artık. Bunun iradi gücünü, duruşunu, cesaretini kendimizde geliştirmeye çalışıyoruz.”
Dünyanın gözü önünde DAİŞ eliyle bir soykırım ve kadın kırımının gerçekleştirildiği Şengal’de kadınlar, topraklarını ve yaşamlarını korumak için isyan bayraklarını kuşandı. 2014’teki DAİŞ soykırımında köle pazarlarına satılan, tecavüze uğrayan Êzîdî kadınların 2015’te kurduğu YJŞ’nin komutanlarından Dilvîn Şengalî, “Savaşın kurbanları olmayacağız artık. Bir daha mağdur kadın olmayacağız” diyerek, kadınların özsavunmasını özgür yaşamın en temel aracı olarak tanımladı.
Yekîneyên Jinên Şengalê (YJŞ) Komutanı Dilvîn Şengalî, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla MA’ya konuştu.
İnsanlık dışı muameleler normalleşti
Dilvîn Şengalî, günümüzde devam eden çatışmaları “3. Dünya Savaşı” olarak nitelendirdi ve bu savaşın en belirgin özelliğinin “hibrit savaş” olduğunu vurguladı. Dilvîn Şengalî, “Talan, viran, katliam, şiddet, cinayet, tecavüz, göçertme ve açlıkla insanları terbiye etme gibi ahlak dışı ve insanlık dışı muameleler öyle normal ve sıradan bir hal almış ki tüm bu kirli gerçekler apaçık ortada ancak bu tablodan rahatsız olma ve buna karşı ortak bir refleks gösterme yaklaşımı ortadan kalkmış durumda. Günümüz dünyasında en ücra köşede bile nelerin olup bittiği bu kadar erken öğrenilen bir gerçeklikte, insanın bu kadar gamsız ve savunmasız olmasının derinleştirilmesi, boyutlandırılması ve çeşitlendirilmesi özel savaşla açıklanabilir” dedi.
Asıl hedef her zaman kadın oldu
Tarih boyunca tüm savaşlarda kadınların asıl hedef olduğunu ifade eden Dilvîn Şengali, “İlk savaş tanrı ile tanrıça arasında yaşandı. Habil ile Kabil kıssasında bile savaş kadın üzerinden çıktı. O günden bugüne değişen bir şey yok. Kadın etrafındaki değerler sistemi yıkılmadan hiçbir egemenlik kalıcı olamaz” dedi. Günümüzde de özel savaşın merkezinde kadının yer aldığını belirten YJŞ Komutanı, “Bir bütün olarak kadınların bu savaşlar esnasında yaşadığı mağduriyetin sadece evladını, eşini, yakınını kaybetme acısıyla sınırlı olmadığı gibi biz Êzîdî kadınlarda görüldüğü gibi bu savaşlar esnasında bir ganimet gibi kullanılma ve yağmalanmayla da sınırlı değildir. Savaşın gölgesinde pratikleşen tüm bu korkunç tablolar savaşın bir getirisi veya sonucu olmaktadır” diye ifade etti.
Direnişçi ve mağdur farkı
Kadının dayanışma ve direniş kültürünün tümden yok olmadığı bir coğrafyada yaşadıklarını belirten Dilvîn Şengalî, “Êzîdî kadınlar olarak yaşadığımız soykırım itibariyle bugün direnişçi kadın ile mağdur kadın arasındaki farkı yaşamsal olarak ödediğimiz bedellerle çok iyi anlamış durumdayız. Bizler de burada yerleşik olan askerler tarafından (PDK ve Irak ordusu) ve abilerimiz, eşlerimiz, babalarımız tarafından korunacağımızı sanıyorduk. Ancak onların kendilerini bile korumaktan aciz olduklarını acı bir gerçek olarak sonradan fark ettik. Sonra tarihimizin derinliklerinde olan direnişin özüyle tekrar karşılaşınca (YJA STAR gerillaları ve YPJ’li kadınlar) kadının asaletini gördük ve onlardan ilham alarak direniş saflarına katıldık. Artık başımızda ‘sahip’ ve ‘efendi’ beklentisi içerisine girmeden herhangi bir saldırı karşısında kendimizi nasıl savunacağımızı öğrenmiş durumdayız” şeklinde konuştu.
YJŞ’ye katılım gerekçemiz nettir
“Savaşın kurbanları olmayacağız artık” diyen Dilvîn Şengalî, “Köleci dönemdeki gibi pazarlarda fiyat artışıyla satılmayacağız. O bakımdan YJŞ’ye katılım gerekçelerimiz nettir. Bir daha mağdur kadın olmayacağız ve direniş kültüründe derinleşmek kadar direniş çizgisini bu kutsal topraklarımızda da hakim kılacağız. Bunun için öz savunma olgusunda yoğunlaşmak, bunda kararlaşmak ve bunun iradi gücünü, duruşunu, cesaretini kendimizde geliştirmeye çalışıyoruz. Öz savunmamızın oluşması için gerekli donanıma sahip olmak lazım ve yeteri güce kavuşmak lazım” dedi.
Öz güce dayalı sistem oluşmalı
Kadının kendi öz gücüyle alternatif olarak geliştireceği sistem de çözümün de önemli olduğunu vurgalayan Dilvîn Şengalî, “Her köy, mahalle ve kent meclisleriyle kadının kendi sorun ve çözümlerini tartıştığı, kaderiyle ilgili karar aldığı kısacası yaşamını idame ettiği bir inşa biçimi olmalı ki özsavunmanın dinamikleri de burada güçlenmiş olsun. Pratik olarak da kadın asayişi, şiddetle mücadele dernekleri, sosyal dayanışma platformları, adalet divanları gibi oluşumlarla kadınların öz savunması daha da geliştirilmiş olunur. Eğer bunlar olmazsa sorun yaşayan kadınların gideceği ve yardım isteyeceği bir toplumu olmadığından her tür şiddeti, haksızlığı kabullenmiş olur. Yine günümüzdeki fuhuş sektörü, insan kaçırma, tecavüz şebekeleri, uyuşturucu ticareti, toplumsal kesim ve inançları hedefleyen çete gruplarını oluşturma gibi faaliyetler toplumsal öz savunmayı hedefleyen oluşumlardır” diye konuştu.
Kendimizi diri diri mezara koyacak değiliz
YJŞ’nin sadece savaş için örgütlenen bir güç olmadığına dikkat çeken Dilvîn Şengalî, “Kuşkusuz esasında bu var ama yanı sıra özsavunma kültürünü geliştirirken kendimizle beraber toplumumuzu da demokratik komünal esaslarda dönüştürme için de varız. O anlamıyla bizler aynı zamanda toplumun dokusunu değiştiren ve en önemlisi de erkek egemenlikli zihniyeti darbeleyen bir gücüz” dedi.
Özsavunmanın gerekliliğinin tartışmasız olduğunun altını çizen Dilvîn Şengalî, şöyle devam etti: Bugün birilerinin bize ‘süreç başladı sizler de silahlarınızı bırakmıyor musunuz’ diye acayip soruları olmaktadır. Kendimizi diri diri mezara koyacak değiliz. Özsavunmanın gerekliliği tartışılmazdır. Mesele sadece Irak’a ya da Şengal’e saldırı olur mu olmaz mı üzerinden gelişen bir kaygıyla sınırlı değildir. Kaldı ki Şengal için yasal bir statü kazanılmadan hiçbir güvence yoktur ve olamaz da.”
Bu korkuyu büyütmeliyiz
Kadın Özgürlük Hareketi’nin egemenlerin yüreğinde büyük bir korku oluşturduğunu vurgulayan Dilvîn Şengalî, “Bu korkuyu büyütmeliyiz” dedi. Dilvîn Şengalî, son olarak kadınlara şu sözlerle çağrıda bulundu: “İster Kürt, ister Arap, ister Êzîdî, isterse Fars kadınları olalım fark etmez ama hepimiz egemenlerin kirli politikalarına karşı duyarlı olalım ve onlara karşı direniş cephesinde yer alalım. Kadını egemenlerin himayesinden kurtardıkça ve özsavunma anlayışını ve dirayetini kazandırdıkça tüm egemen sistemin bütün emellerini ve hedeflerini bertaraf edebiliriz.”
HABER MERKEZİ










