Berrin Sönmez: Kadın hakları tehlikede

Kadın Haberleri —

.

.

  • AKP/MHP blokunun Eylül ya da Ekim’de 6284 sayılı yasada değişiklik yapmaya hazırlandığı yönünde bilgi edindiğini belirten feminist yazar Berrin Sönmez, “Medeni Kanun ile elde ettiğimiz haklar tehlikede” dedi. 

HABER MERKEZİ

Türkiye’de her geçen gün artan ve yaşam hakkına yönelik topyekûn bir saldırıya dönüşen kadına yönelik şiddete ilişkin Meclis’te 9 Mart günü Araştırma Komisyonu kuruldu. Ancak uygulamada var olan eksiklere dönük çözüm üretmesi beklenen Meclis Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu, kuruluş ve görev dağılımında olduğu gibi çalışmalarında da tartışmalara neden oldu. Erkek şiddetine karşı mekanizmaları düzenleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı gölgesinde çalışmaları başlatılan Araştırma Komisyonu’na Halkların Demokratik Partisi (HDP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İYİ Parti’nden seçilen üyeler ise, ilerleyen günlerde tek tek çekildi.

AKP-MHP blokundan üyelerin kaldığı komisyonun süreç içerisindeki gidişatı ve iktidarın asıl amacını Mezopotamya Ajansı’ndan Pınar Ural ile Zemo Ağgöz’e değerlendiren Eşitlik İçin Kadın Platformu'ndan (EŞİK) Berrin Sönmez, “Bana gelen duyum, metinlerin elde hazır olduğu ve bu komisyonun göstermelik göz boyama amaçlı olduğu şeklinde. 6284’e de bir şey olursa artık Medeni Kanuna ulaşmalarının önünde de bir engel kalmaz. Medeni Kanun ile elde ettiğimiz haklar tehlikede olur” dedi.

Meclis Araştırma Komisyonu’nun kuruluş gününden itibaren demokratik usullerle işletilmediğini, sadece iktidar bloku arasında görev dağılımının yapıldığı bir ortam olduğunu hatırlatan Sönmez, yapılan konuşmalarda da şiddetin sebebini genetik yapıymış gibi gösteren yani faili aklayan bir durum yaratıldığını söyledi. Sönmez, ‘kadına yönelik şiddetle mücadelede etkin bir adım atamayacak’ şeklindeki öngörülerinden dolayı da EŞİK olarak davet edildikleri komisyona katılmadıklarını ifade etti ve şunları ekledi: “Seküler kadın örgütleri dinlenmedi, sözleri kesildi. Diğer taraftan mütedeyyin kadın örgütlerinin sözleri kesilmese bile ‘şiddetle mücadeleyi İstanbul Sözleşmesi’ne indirgemek’ gibi bir eleştiri aldılar kimi komisyon üyelerinden. Tüm bunlar vahim şeyler. Daha önce yapılıp da sonuç raporu açıklanmayan İstanbul Sözleşmesi Alt Komisyonu gibi komisyonlar var. Tüm bunlar bir araya geldiğinde 2016 yılındaki Boşanma Komisyonu’nu düşündürdü bu tablo. Boşanma Komisyonu’nda bazı konular toplumsal sorun olarak toplumun gündemine sunulmuştu. O zamana kadar bunların toplumsal sorun olarak algılandığına dair hiçbir veri yoktu elimizde. Nafakadan küçük yaşta evlilikleri istismar olmaktan çıkarma düşüncesine karşı çeşitli kadın kazanımlarına kadar saldırılar burada toplumsal talep olarak görülmüştü. Bu komisyon, ‘Boşanma Komisyonu’nun 2016’da başlattığı girişimi tamamlamak, bunlara yasal çerçeve kazandırmak üzere mi kuruldu’ düşüncesi komisyonun işleyiş sürecinde daha çok aklıma yatar oldu. EŞİK Platformu da, komisyonun tüm bu işleyiş sürecinin demokratik olmamasından dolayı eleştirdi ve gitmeme kararı aldı. Ama tek sorun demokratik olmayışı değil sorunun özüne doğru herhangi bir adım atılacağına dair işaret olmamasıydı. Bir de geçmiş komisyonların kararlarının raporlarının yayınlanmaması, alınan kararların uygulanmaması gibi gerekçelerle EŞİK Platformu pek çok kadın örgütü gibi gitmeyeceğini belirtti. Gidenler de ellerinden geleni yapmak üzere oradaydılar ama onlara yapılan davranışlar da, gitmeyen örgütlerin kararları da, komisyonun çalışmaması ile ilgili bir şey. Komisyon, niyetin şiddetle mücadele olmadığı öngörülerimizi doğrulayan bir mecraya evrildi ve tarihe de bu şekilde geçti.” 

6284’e yeni düzenleme gelebilir

İktidarın Eylül’de 6284’te değişiklik yapmaya hazırlandığı yönünde bir bilgi edindiklerine işaret eden Berrin Sönmez, “Bu bilgi doğru ise, Eylül veya Ekim’de parlamento açıldığında ve 6284’e yönelik yeni bir düzenleme önerilirse ondan önce komisyonun raporu yayınlanır. Komisyonun raporu aynı zamanda buna işaret de olabilir. Komisyon raporu, Eylül ya da Ekim’den önce yayınlanırsa 6284’ün başına örülecek çorap hazırlanmış demektir. Bana gelen duyum, metinlerin elde hazır olduğu ve bu komisyonun göstermelik göz boyama amaçlı olduğu şeklinde. Bu cümleler aynen bana gelen bilgide içeriyordu” dedi. 
 
Değişiklik yaparlarsa

Sönmez, 6284 sayılı kanunda değişikliklere gidilmesi durumunda toplumu bekleyen tabloyu şöyle sıraladı:

  • İlk yapacakları şey; şiddeti insan hakları ihlali olarak tanımlayan İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yapan madde olur. Bunlar şiddetin önlenmesi için gerekli olan maddeler.
  • Karalama kampanyasını yürütenlerin hep dilinde olan ‘ekonomik, psikolojik şiddet diye bir şey yoktur’ lafları doğrultusunda şiddet maddesinde daraltmaya gidebilirler.
  • Karalama kampanyasında ‘aileyi yıkan yasa’ diye bahane ettikleri ‘uzaklaştırma tedbir’ kararını ortadan kaldırabilirler.
  • Şiddeti, uzaklaştırma ve koruma tedbir kararlarıyla önlemeyi reddettiğinizde kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele ediyor olmazsınız. Orada sadece adli bir vaka olmuş olur. Bu nedenle şiddet gerçekleştikten, çocuklar, kadınlar ve LGBTİ+’lar geri dönülmez ağır yaralar alıp ya da hayatlarını kaybedip birer isim olarak dosyalara geçtikten sonra failin cezalandırılması söz konusu olur. Bu da kadına yönelik şiddetle mücadelenin bitmesi anlamına gelir. Sadece göstermelik infial uyandıran olaylarda tutuklama ya da yargılama yapılarak toplumun gözü boyanmaya devam eder. 

‘Somut delil’ kriteri, faillerin korunmasıdır
 
‘Sözleşme hakkında yıllardır sürdürülen karalama kampanyasının talepleri gerçekleştirilmesi durumunda kadın kazanımlarının hiçbirini savunmanın kolay olmayacağının altını çizen Sönmez, “Bu hukuksuz karar yürürlüğe girdikten bir hafta sonra 4. Yargı Paketi’nde çocuğa yönelik cinsel istismar suçuna karşı somut delil kriteri getirildi. Bundan sonra mahkemeler, somut delil kriterini maddi delil olarak da anlayacaktır. Tutuksuz yargılanacakları zaman istismara uğrayan çocuklar şiddet failiyle burun buruna yaşamak zorunda kalacak. Bunlar tutuklanmadığında çocuğun yaşadığı travmanın her gün daha derinleşmesine yol açacak. Aileye bu kadar önem verirken, o ailenin sağlıklı yetiştirmesi gereken çocuğun içinde bulunduğu şartların bu kadar olumsuzlaştırıldığı bir düzenleme, söylendiği gibi ailenin değil şiddet faillerinin korunduğunu düşündürüyor.
 
Kadın hareketleri nasıl bir yol izlemeli?

Berrin Sönmez, kazanılmış haklara yönelik saldırılara karşı kadın cephesinin izlemesi gereken yolu şöyle özetledi: “Yağmur gibi geliyor saldırılar. İktidar, muhalefeti bölmek için elini siyasi partilere uzattığı gibi kadın hareketlerine de uzatıyor. Diğer taraftan mütedeyyin kadın örgütlerini de ikna yoluyla seküler kadın örgütleriyle ortaklaşmaktan alıkoyuyor. Büyük bir hayal kırıklığı var ama onları iktidara karşı pozisyon almaya yöneltmiyor bu hayal kırıklığı. Farklılıklarımızın, kadın kazanımlarını koruma mücadelesinin önüne geçmemesi lazım. İdeolojik, etnik farklılıklar, ortak tavır almamıza engel olmamalı. Tersine ortak tavra yöneltmeli, 200-300 yıllık feminist mücadelenin birikimiyle. Kadın hareketi mücadelesinin, eşitlik mücadelesinin birikimiyle doğru orantılı ortak ses çıkarması lazım. O zaman iktidar, korktuğumuz gibi Eylül ya da Ekim’de 6284 sayılı kanuna elini uzatamaz.

Tersi olursa, 6284’e de bir şey olursa artık Medeni Kanuna ulaşmalarının önünde de bir engel kalmaz. Medeni Kanun ile elde ettiğimiz haklar tehlikede olur. Şu an akıllarında bu var ama önde 6284 var. Çünkü şiddet, kadının eşit olmasının önündeki en büyük engellerden ve politik bir tavır olarak bilinçle seçiliyor. Kadının her türlü varlığını ortaya koymasını engelleyen bir politik araç olarak şiddet, bilinçle seçildiğinde mücadele mekanizmalarının göreceği zarar, kadının medeni haklar alanında sahip olduklarını korumasını engeller. İktidar bunları göze almış gibi de duruyor.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.