Beyaz aşağılama siyah utanç

Toplum/Yaşam Haberleri —

ERSIN KORKUT

ERSIN KORKUT

  • Amed’in başkent olduğunu söyleyen Ersin Korkut tepkiler üzerine seri bir U dönüşü yapıp, Kürtlük refleksinden dolayı pişmanlığını dile getirip "özür" diledi. Beyaz, Siyah’a haddini bildirip, durması gereken sınırı tarif etti. Geriye Türk olma sevdalı bir Kürt’ün kendi kimliğinden duyduğu acılı utanç kaldı. 

İLHAM BAKIR

 

Özgürlük duygusunu tanımayan siyah insan için bir tek alın yazısı vardır. Kendini yok sayma, kendini hiçleştirme, tüketme pahasına peşinden koştuğu bir kader: Beyaz olmak, hiç değilse beyaz olana benzemek, en azından gri olan alanda kalabilmek, Beyaz’a yakın durabilmek. Siyah olmanın aşağılanmışlığından, zavallılılığından, yoksulluğundan, utancından ancak Beyaz’a dönüşerek kurtulabilmek mümkündür onun tasavvurunda. O yüzden Siyah olana, Siyah’a dair her şeye bir beyazdan çok daha fazla nefret duyar. Beyaz olana yakın olabilmek, Siyah’tan uzaklaşabilmek için bütün gücüyle, bütün hıncıyla yüklenir Siyahlığa. Fanon, bunu iki sürecin ürünü olarak görür, süreç ve içselleştirme sürecini. Beyaz ve Siyah antagonizmasında Fanon, bu antagonizmayı beyaz insanın üstünlüğünün, siyah insanın aşağıda olmasının sosyolojisi üzerinden tanımlar. Beyaz normal olanı, siyah ise bir anormaliyi, bir arızayı, bir hastalığı tanımlar.

 

Bir Kürt’ün Türk olma sevdası

Fanon’un beyaz-siyah antagonizmasını, birebir Kürt-Türk ilişkilerinin tanımlanmasında kullanmak mümkündür. Bir Kürt’ün, Türk olma sevdası en az bir siyahın beyaz olma sevdasındaki kadar trajik bir kendini var etme biçimidir. Son birkaç gündür oyuncu Ersin Korkut bağlamında dönen çok mikro düzeydeki bir mesele bile bu antagonizmanın nasıl kurulduğunu bize göstermektedir.

Ersin Korkut, Hakkari’de doğmuş, büyümüş bir Kürt. Hakkari’de taksi şoförlüğü yapmış, çalışmak için İstanbul’a gelmiş, pizzacıda bulaşıkçılık yaparken rivayete göre kendinden önce İstanbul’a gelen ve sinema piyasasında kendine hatırı sayılır bir yer tutan teyzesinin oğlu Yılmaz Erdoğan’ın el vermesiyle oyunculuğa adım atan ve o da az çok kendine bir isim yapabilen bir oyuncu.

 

Piyasada var olabilmenin yolu…

O da tıpkı ağabeyi Yılmaz gibi bu piyasada bir Kürt olarak var olabilmenin yolunun Türkleşmekten, Kürt olmaktan uzak durmaktan geçtiğinin son derece farkındadır ve buna göre davranır. Fakat her ikisi de ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar ten renkleri onları ele vermekte, yaptıkları en ufak bir yanlışta Kürtlükleri önlerine bir ayıp gibi serilmekte ve bu yumuşak karınlarından ağır darbelere maruz kalmaktadırlar.

 

Atak yaptıklarında hadleri bildiriliyor

Kendilerine Kürt kültürü ile ilgili şeyleri, Kürt hikayelerini sinema piyasasında Türkçe ile kurulan bir metaya dönüştürme görevi verilmesinden, egemen Türklük davranışında kaba saba bir Türkçe ile konuşma üzerinden verilen Kürtlük koduyla rol yapmalarının onlara lütfedilmesinden aldıkları cesaretle bazen boş bulunup Kürtlüklerine dair atak yaptıklarında anında hadleri bildiriliyor, sınırı aşmamaları gerektiği hatırlatılıyor.

Ersin Korkut, bir sebeple Diyarbakır’a gelmiş, yakın çevresinden arkadaşlarıyla sohbet ederken o samimi ortamda Amed’i sevdiğini, Amed’in başkent olduğunu söyleyivermiş. Bu muhabbet video olarak kaydedilip sosyal medyada paylaşılınca da kıyamet kopuverdi, tutuklanması için kampanyalar başlatıldı, nankörlüğünden dem vuruldu. Bugün yarın Devlet Bahçeli de "Ersin Korkut derhal kapatılmalıdır" diyesiymiş.

 

Seri bir U dönüşü yaptı

Nasıl bir hata yaptığını farkeden Ersin, muhtemelen ağabeyi Yılmaz’ın da kulağını çekmesiyle derhal seri bir U dönüşü yaparak gösterdiği bu Kürtlük refleksinden dolayı derhal pişmanlığını dile getirmiş ve şu açıklamayı yayınlamış: "Ben Diyarbakır’ı bu yörenin, bölgenin kültür başkenti anlamında söyledim. Hatta gündüz bunu anlatan bir paylaşım da yaptım. İzmir, Ege’nin kültür başkenti, merkezidir. Bunun gibi. Bu anlamda söyledim ama düşüncemi ifade edemedim. Çok üzgünüm. Ben Türkiye’de herkesin birlikte mutlu bir şekilde yaşamasından başka hiçbir şey düşünmem. Herkesten özür dilerim. Ben siyasetten anlayan bir insan değilim. Tabii ki bir tek başkentimiz vardır ve ‘Ankara’dır. Çok üzgünüm. Ben Türkiye’de herkesin birlikte mutlu bir şekilde yaşamasından başka hiçbir şey düşünmem. Herkesten özür dilerim.”

 

Beyaz, Siyah’a haddini bildirmiş, durması gereken sınırı tarif etmiştir. Fanon’a göre siyah insanı normal dışı yapan şey bizzat kendi içinde büyümektedir. Kendi kimliğinden duyduğu acılı utanç. Sömürgecinin, içine ektiği aşağılık hissetme tohumunu söküp atmadıkça, bu aşağılık kompleksi sona erdirmedikçe kendi siyahlığı ile barışması ve özgürleşmesi mümkün değildir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.