Bile bile ölmesini beklediler

  •  Adalet Bakanlığı, cezaevi yönetimi, ATK ve hastanenin el birliğiyle katlettiği 70 yaşındaki hasta tutsak Şakir Turan’ın (Apê Şakir) oğlu, babasının son sözlerini hatırlatarak, “Bile bile ölmesini beklediler. Bizim de onunla başımız diktir”dedi.

MEDİNE MAMEDOĞLU/AMED

“Nefes alamıyorum, yutkunamıyorum ve su içemiyorum” şikayetlerine rağmen aylarca tedavi edilmeyen tutsak Şakir Turan, kaldırıldığı hastanede yaşamına yitirdi. Son anlarının tanığı oğlu Abdurrahman Kurt, “Hem bizim hem de babamızın başı dik” dedi. İHD, ihmali olan bütün kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunuyor.

İHD’nin Nisan 2022 raporuna göre; Türk cezaevlerinde 651’i ağır bin 517 hasta tutsak var. Adli Tıp Kurumu (ATK) hasta tutsak için “Cezaevinde kalabilir” raporu vermeye devam ederek ölüm mahkum ediyor. İHD’nin verilerine göre 2022’de 78; 2023’ün ilk 5 ayında ise 15 tutsak yaşamını yitirdi. Raporlara ve dilekçelere rağmen tahliye edilmeyen, hastanede tedavi altına alınmayan 70 yaşındaki ağır hasta tutsak Şakir Turan da önceki gün yaşamını yitirdi. Cezaevinde gırtlak kanseri teşhisi konulan ve dört ay içerisinde 23 kilo kaybeden Şakir Turan, bu süre zarfında götürüldüğü hastanede tedaviye erişemeden cezaevine geri gönderildi. Hem ailesi hem de avukatların son görüşte tanık oldukları, Şakir Turan’ın bile bile ölüme gönderildiğini gösteriyor. Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 10 Ağustos’ta verdiği “Ceza ertelemesine gerek yoktur” raporu ise cinayete ortaklığı gösteriyor. Aile üyeleri ve avukatlar, bu sonuca göz göre geldiğini söyledi.

Apê Şakir örnek alınırdı 

Mardin’in Savur ilçesine bağlı Şûte köyünde yaşayan Şakir Turan, herkes tarafından “Apê Şakır” olarak tanınıyor. Çevresi ve ailesindeki herkesin “Güzel ve dik duran bir yurtseverdi” sözleriyle betimlediği Apê Şakir, “Örgüte yardım” iddiasıyla 6 yıl hapis cezası aldı. Bir kızı PKK’ye katılan Apê Şakir, zaten hep baskı altındaydı. En son 2015’te evi basılarak gözaltına alınıp tutuklandı. Herhangi bir somut delil bulunmamasına rağmen tutuklanan Ape Şakir tahliye edildikten sonra yeniden köyüne döndü. Ceza alacağını bile bile ne köyünden ne de toprağından vazgeçmedi. Cezasının 2022’de kesinleşmesi ardından yeniden tutuklanarak Erzincan L Tipi Kapalı Cezaevi’ne konuldu.

Yaşam hakkı alındı

Cezaevine girdikten sonra kilo kaybı yaşamaya başlayan Şakir Turan’a burada gırtlak kanseri teşhisi konuldu. Turan Alesi’nin teşhisten sonra sevk ve tahliye başvuruları yanıtsız kaldı. Bu süre zarfında sık sık hastaneye götürülen Şakir Turan her seferinde sağlıklı bir muayene ve işlemden geçmeden cezaevine geri gönderildi. Başvurulara rağmen ne tahliye ne de sevk işlemi yapılan Şakir Turan, son süreçte yemek yiyemediği için 28 kilo verdi. Nefes alamayan, yutkunma ve su içmekte problem yaşayan Şakir Turan, son aylarda verdiği kilolar nedeniyle yürüyemez hale geldi. Hastaneye götürülen Şakir Turan’a ihtiyaç duyulmasına rağmen biyopsi yapılmadı. Hastane sağlık kurulunun oy birliği ile aldığı biri Ocak biri de Ağustos’taki raporlarında “Ceza ertelemesine gerek yoktur” kararı alındı. Karar sonrası geçen Perşembe günü hastaneye kaldırılan Şakir Turan, Pazartesi günü biyopsiye alındı. Endoskopi için de 1 Eylül gününe randevu veren hastane, Şakir Turan’ı bu süre zarfında nemli ve soğuk bir yerde bekletti. Yutkunma ve nefes alma güçlüğü devam eden Şakir Turan, yaşadığı hastalığın ağırlığına dayanamayarak önceki sabah yaşamını yitirdi. 

Direngen bir yurtseverdi

Doğup büyüdüğü Şûte köyünde dün defnedilmesi beklenen Şakir Turan’ı en son gören oğlu ve avukatları ile konuştuk.  Babasının son sözlerinin “Başım dik, geri adım atmadım” olduğunu söyleyen Abdurrahman Turan, “Babam herkes tarafından çok sevilen ve sayılan bir insandı. Temiz ve direngen bir yurtseverdi. Ona dair ne desem ne anlatsam da az kalır. Haksız bir şekilde ceza alıp cezaevine girdi. Yaptığımız onca başvuru ve dilekçeye rağmen ne onu tahliye ettiler ne de kaldığımız şehre sevk ettiler. Bile bile ölmesini beklediler” dedi. 

Mücadelesinin yanındayız

Her daim babalarının verdiği mücadelenin izinden gideceklerini ifade eden Abdurrahman Turan, şunları söyledi:  “Bizim de onunla başımız diktir. Her daim onun mücadelesinin yanındayız. Ne isminin ne de yaşadıklarının unutulmasına izin vereceğiz. Son durumu o kadar kötüydü ki anlatamam, görmek ile anlatmak bir değil. Benim babamın bir ay boyunca sesi çıkmadı. Bir ay boyunca konuşamadı. Hastanede tedavi etmediler. Hastanede buz gibi ve nemli bir odada tutuluyordu. O durumda bile ona yapmadıkları kalmadı. Bizim de onun da başı dikti. Biz ondan razıyız, dostlarımızın ve yurtsever halkımızın başı sağ olsun.” 

Yutkunamıyor ve nefes alamıyordu

Avukat Banu Cukadar Yılmaz ise Temmuz’un sonunda cezaevine giderek Şakir Turan ile görüştüğünü hatırlatarak, sürecin baştan sona ihmallerle dolu olduğunu söyledi. Son görüşmede Şakir Turan’ın kendisine, “Nefes alıp, yutkunamıyorum” dediğini aktaran Banu Cukadar Yılmaz, şunları paylaştı: “Kendisiyle en son yaptığımız cezaevi görüşünde çok fazla kilo kaybı yaşamıştı. Bizlere su dahi yutamadığını, yürümekte ve yutkunmakta güçlük çektiğini aktardı. Yine nefes alamadığını da aktardı. Tedavide ciddi bir ihmal söz konusu. Şakir Turan tutuklu olduğu süre boyunca sık sık hastaneye götürülüyor ama hiçbir şey yapılmadan cezaevine geri gönderiliyor. Bu gidiş gelişlerde Şakir Turan hiçbir şekilde tedaviye erişememiş. Hastaneye kaldırıldıktan sonra son günlerinde biyopsi yapılmış. Ben hastane süreçlerini de takip ettim. Tedavisi yapılmadan, işlemler son bulmadan yaşamını yitirdi.” 

Soru önergeleri yanıtsız 

Turan’ın durumu Meclis gündemine de taşınmıştı. Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Mart 2023’te Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesi “Yasama dönemi sona erdiğinden hükümsüz sayıldı” denilerek işleme alınmadı. Amed Milletvekilli Serhat Eren’in yanıtlaması için Adalet Bakanlığına verdiği soru önergesi ise yanıtlanmadı. Şakir Turan’ın yaşamını yitirdiğini öğrendikten sonra kamuoyuna duyuran ilk kişi olan Serhat Eren, normal bir ölüm değil, cinayet olduğuna dikkat çekti. ATK’nin siyasi saikler ve AKP’nin kararlarıyla hareket ettiğine dikkat çeken Serhat Eren, “Tutukluların tedavi hakları ellerinden alınıyor” dedi. 

Ölüme terk ediliyorlar

Serhat Eren, konuya dair gazetemize şu değerlendirmede bulundu: “Bunları defalarca dile getirdik. Meclis’te gündeme getirmemize rağmen hasta tutsaklar için bir adım atılmadı. Cezaevlerinde 6 binden fazla ağır hasta tutsak var. Bunların bir gün bile geç kalınmadan tahliye edilmesi gerekiyor. Devlet, verdiği cezanın yanı sıra bir de onları tedavi ve tahliye etmeyerek ikinci cezayı vermiş oluyor. Çoğu tutsak hastaneye götürülmüyor. Hastaneye götürülenler ağız içi arama veya çifte kelepçe gibi insanlık dışı uygulamalarla karşı karşıya kalıyor. Hasta tutsakları bile bile ölüme gönderiyorlar.” 

ATK kararları iktidarın

ATK’nin tavrına dikkat çeken Serhat Eren, şöyle devam etti: “ATK’nin başkanı ve kurulu, AKP’nin durumuna göre kararlar veriyor. AKP kime bu ‘kalabilir’ ya da ‘kalamaz’ derse ATK de öyle bir karar çıkarıyor. Ölüm döşeğinde olan tutsaklar için ‘cezaevinde kalabilir’ raporu veriyor. Kısa süre içerisinde bu kararın verildiği hasta tutsaklar yaşamını yitirdi. Bunlar bilindik AKP politikalarıdır. Cezaevlerinde yaşamını yitiren bütün tutsakların sorumlusu Adalet Bakanlığı ve iktidardır. Biz Şakir Turan için soru önergesi verdik. Kanser olduğuna ve yaşadığı sorunlara dair çözüm bulunmasını istedik. Tek bir adım atılmadı. Bunların aldığı kararlar insanlık dışı kararlardır. Şakir Turan’ı da bilerek katlettiler. Raporları olmasına rağmen bile bile onu tahliye etmediler. Bu bir ihmal değil, katliamdır.” 

İHD suç duyurusunda bulunacak

Şakir Turan’ın yaşamını yitirmesine dair ihmali olan bütün kurumlar hakkında gerekli başvuruları yapacaklarını söyleyen İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkez Üyesi Nuray Çevirmen, yaşam hakkının apaçık ihlal edildiğini söyledi. 

Şakir Turan

PKK ve PAJK’lı tutsaklar: Rejimin karakteri budur

PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına Deniz Kaya tarafından dün yapılan açıklamada, "Şakir yoldaşımızın bize vasiyeti olan 'Başım dik, geri adım atmadım' hakikatiyle mücadeleyi her alanda büyütelim" denildi.

Tutsakların açıklamasının bazı bölümleri şöyle: “70 yaşındaki Şakir Turan yoldaşımız katledildi. Şehadeti öncesi ailesi ile zor imkanlarda yaptığı görüşmede 'Başım dik, geri adım atmadım' diyerek Kurdistan yurtseverliğinin ve PKK’nin direniş gerçeğinin timsali olmuştur. Şakir yoldaş şahsında Kurdistan özgürlük şehitlerini saygı, sevgi ve minnetle anıyor, değerli Turan ailemiz ve Stewrê halkımız başta olmak üzere Kurdistan halkının başı sağ olsun.

Derin yurtsever bilincini ruhunda ve beyninde yaşayan ve yaşatan, Kurdistan’ın özgürleştirilmesi ve halkımızın haklı ve onurlu özgürlük mücadelesinin zafere erişmesi için çalışan Şakir yoldaş, diz çöktürme politikalarına karşın direnerek gerekli cevabı vermiştir. Şakir yoldaşımızın 70 yaşında olması, 4 ay gibi kısa bir sürede 23 kilo vermesi ve gırtlak kanseri olmasına rağmen tahliye edilmemesi, faşist rejimin karakterini ve Kürt halkına ne denli intikam duygusu taşıdığını göstermektedir.

Yoldaşlarımızın katlinden AKP-MHP faşist rejimi, rejim güdümünde hareket eden Adalet Bakanlığı, cezaevi yetkilileri, hastaneler, ATK’ler ve siyasi parti görünümlü iş birlikçi çeteler sorumludur. Sorumluların bir tarafı da AİHM ve CPT olmaktadır. 

Şakir yoldaşımızın bize vasiyeti olan 'Başım dik, geri adım atmadım' hakikati ile mücadeleyi her alanda büyütelim.”

 

İHD Mersin Şubesi Başkanı Gazi İnci

Kurullar siyasi merci gibidir

İnfaz yakmalarla siyasi tutsakların tahliyesini engelleyen İdare Gözlem Kurulları'nın siyasal merci gibi hareket ettiğini belirten İHD Mersin Şubesi Başkanı Gazi İnci, umut hakkının da ihlal edildiğini söyledi. 

Tecrit uygulamalarının derinleştiği cezaevlerinde, baskı ve işkencenin yanı sıra İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla tutsakların tahliyesi erteleniyor. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) verilerine göre; 2021’in başından bu yana 312 tutsağın tahliyesi birden fazla kez engellendi. Tahliyesi engellenen tutsaklardan 88'i hasta; 42'si ise cezaevinde kalamayacak derecede ağır hasta. MA’dan Dilan Akyol’a konuşan İHD Mersin Şubesi Başkanı Avukat Gazi İnci, infaz yakmaların sistematik hale geldiğini söyledi. İnci, "İdare Gözlem Kurulları amacı dışında çalışmaya başladı. Özellikle siyasi mahpusların özgürlükleriyle ilgili keyfi bir karar mekanizmasına dönüşmüş durumda. Türkiye cezaevlerinde genel durum siyasi mahpuslara yönelik özel ve sistematik uygulamalara, son 2 yılda İdare Gözlem Kurullarının kararları da eklenmiş durumda" dedi. 

Sorular kriminalize edici 

İHD Hapishane Komisyonu'nca yaptıkları son görüşmelerde koşullu salıverme süresi yaklaşan hiçbir siyasi tutsağın bu haktan faydalanmadığına dikkat çeken İnci, şöyle devam etti: “Kimi mahpuslara keyfi disiplin cezaları verilerek, disiplin cezası olmayan mahpuslara ise örgütle ilgili fikirleri sorularak, cevaplarına karşılık infaz yakmaya gerekçe oluşturuluyor. Örneğin; örgüt üyeliğinde dahi ceza almamış, propaganda eyleminden hapis yatan birine hala örgütle bağının olup olmadığı soruluyor. Bu soru yönlendirici, kriminalize edici ve ifade özgürlüğünü ihlal eder niteliktedir. Bazı mahpusların İdari Gözlem Kurulu kararından önce 'Kurum Testi'ne tabi tutularak, bir ön mülakat yapılmak istendiğini, burada da yine kişisel sorular sorulduğunu, bu sorulara cevap vermeyenlerin İdari Gözlem Kurulu’na bile çıkarılmadığını öğrendik. Esasında burada siyasi mahpuslar üzerindeki haksız infaz uygulamasına ilişkin kasıt kadar infaz birimlerindeki hukuki bilgisizliği ve deneyimsizliği de görüyoruz.” 

Umut hakkının ihlali

İnfaz yakmalarla siyasi tutsakların topluma tekrar karışmasının engellenmeye çalışıldığını belirten İnci, toplumsallığın önüne geçmek için cezaevi süresinin uzatıldığı bir hukuksuzluk metodu olduğunu söyledi. İnfaz yakmaların özellikle 30 yılını tamamlamış tutsak üzerinde uygulandığına dikkat çeken İnci, "Özellikle 90’lı yıllarda başlayan siyasi yargılamalar ile müebbet hapis cezasına çarptırılan mahpusların tam da tahliye zamanlarına denk gelecek şekilde; 2020 yılı sonunda, İdari Gözlem Kurulu müessesesinin ortaya çıkmasının tesadüf olmadığını düşünüyorum. Bize gelen başvuruları incelediğimizde, müebbetlik mahpusların umut hakkının ihlal edildiğini düşünüyorum. Yine ağır hasta mahpuslarla ilgili hem 'koşullu salıverilme' hem de 'infaz erteleme' süreçleri tamamen siyasi malzemeye dönüşen; İdari Gözlem Kurulları ve Adli Tıp Kurumu uygulamaları ile engelleniyor. Özetle konu siyasi mahpuslar olunca, hukuk aradan çekiliyor, mahpusların kaderi iktidarın iki dudağı arasına teslim ediliyor. Gelinen aşamada İdare Gözlem Kurulları tamamen siyasallaşmış bir yargı mercii gibi hareket ediyor.

İdare rehineye dönüşüyor

İHD'nin Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik hakkındaki iptal davası hala devam ediyor. Politik konulardaki yargı süreçlerinin uzun sürmesi ve bu uzun süreçler sonunda aleyhe kararlar vermesi tesadüf değil. Siyasallaşmış yargıdan medet ummak, biraz da toplumsal desteğe ihtiyaç duyabiliyor. Esasında keyfi ve hukuksuz olarak verilmiş her bir İdari ve Gözlem Kurulu kararında mahpuslar birer 'idari rehineye' dönüşüyor."

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.