Bize kendini hatırlat Apê Vahap

Yurt Dışı Haberleri —

Vahap Göğebakan

Vahap Göğebakan

  • Vahap amca seni hep güler yüzün, şakaların, umudunla hatırlayacağız. Üzülerek değil tebessümle anacağız. Komelin her köşesinde, eylem alanlarında seni arayacak gözlerimiz.
  • Berlin Kürt toplumunun moral kaynağı, dayanağı, sevgi ustası Vahap amca tam da arzu ettiği üzre evinden ayrı tutmadığı dernekten, yoldaşlarının omuzlarında uğurlandı.

NİLAY EGELİ

“Dünyanın en iyi davranışı, en kutsal güzelliği insanın insana cömert bir sevgiyle yaklaşımıdır” der Yaşar Kemal, Karıncanın Su İçtiği kitabında. Hiçbir zaman unutulmayacak olan güzelliğin, bir insanın gördüğü yürekten sevgi olduğunu söyler.

Vahap amca (kendi deyimiyle Vahap amca heval!) böyle biriydi. Berlin Kürt toplumunun moral kaynağı, dayanağı, sevgi ustası, tam da arzu ettiği üzre evinden ayrı tutmadığı dernekten, yoldaşlarının omuzlarında uğurlandı.

 

 

Dili olsa da konuşsa dediklerimiz

Eylemlerin ayrılmaz parçası emektar arabamız yine Vahap amcayla birlikte yanaştı komelin önüne. Bir farkla; Vahap amca bu kez şoför koltuğunda değil, yıllarca bayrakları kucak kucak taşıdığı, özenle yerleştirdiği arabanın kasasında son kez geldi evine.

Dili olsa da konuşsa diyebileceğimiz eşyalar, nesneler vardır. Her bir komelimiz gibi Berlin komelinin de sessiz tanıkları vardır. Duvarlarında çizili Mazlum’un, Egîd’in, Ayşe Şan’ın resimleri, Cigerxwin’in sözleri ile tarihe bir yolculuk yaparsınız. Her komelde olduğu gibi, her gün bir yenisi eklenerek duvarlara sığmaz olan çerçeveli şehit resimleri, bugünlere nasıl ağır bedeller ödenerek gelindiğini, ne insan güzellerini toprağa vererek, nasıl zorlu yollar aşılarak -hala- onurun korunduğunu hissettirir tüm hücrelerinize kadar... Bazen rastgele adımladığımız bu mekanların taşlarının öyle kolay örülmediğini hatırlatır.

Ruhları sürgün olmayanlar

Ama sadece o değil. Bir de oradan gelip geçenleri, sürgün olarak geldikleri topraklarda ruhlarını sürgünlüğe teslim etmeyenleri, şehit annelerini, gerilla ailelerini, 3 harfin tılsımının izinden giderek kendilerini, kimliklerini bulan yurtsever tüm kadınları, erkekleri, gençleri, çocukları…

Mesela emektar arabamızın dili olsa, Vahap amca ile kaç eyleme gittiğini, her eyleme gidişinde polisle olan diyaloglarını, yediği cezaları, eliniz yüreğinizde kaç kaza atlattığınızı, eylemlerdeki coşkuyu, atılan sloganların Vahap amcanın yüzüne yaydığı tebessümü anlatırdı eminim. Malzeme taşıdığımız arabayı Vahap amca kullanırdı. İlerlemiş yaşına, hastalıklarına rağmen; yağmur, soğuk demeden üstlenirdi bu işi. Kadınların eyleminde daha da bir zevkle yaptığını söylerdi, artık gönlümüzü mü hoş ediyordu bilmiyorum ama böyle gönlü hoş etmek de bir naiflikti!

 

 

Kök salmış bir aidiyet duygusu

Derneği evinden ayrı tutmadı derken zerre abartma yok. Dernek eviydi Vahap amcanın. Öyle ki hasta haliyle derneğin bir köşesinde sandalyeleri birleştirerek üzerinde uzanır, “Vahap amca neden eve gidip dinlenmiyorsun. Kendine işkence ediyorsun sandalye üzerinde” dediğimizde, “Buranın uykusu datlu, evde böyle kestiremiyim” deyip yeniden gözlerini yumardı.

Anlatım basit gelebilir ancak bu, özgürlük hareketiyle özdeşleşen aidiyet duygusunun, toplumda nasıl kök saldığının bir ifadesiydi bana göre.

34 yıl önce bu dernekle yolları kesiştiğinde yönünü kendi deyimiyle “Hz. İbrahim ateşe atılırken gagasıyla su getiren serçe veya karınca misali” belirlemişti.

 

 

Soruların izinde hakikate

Çok sorgulayıcıydı Vahap amca. Aynı zamanda felsefeyle ilgiliydi. Dinler, inançlar, hakikat, insan gerçeğine dair hep sorular sormuş, en nihayetinde kendini, bir insan olarak inancını, kimliğini, Kürtlüğünü bu soruların izinde giderek bulmuştu.

Bir kitabı var. Arayışlarında kilit olan bir soruyu vermiş kitaba isim olarak: Niye?

Soyadını aldığı köyünün -kitaptaki tabirle- “bazı kaba aşı olmuşların” iddiasının aksine Türk değil bir Kürt köyü olduğunu anlatabilmek için yazmış, ancak birçok Kürt gibi belki de çocukluğundan beri peşini bırakmadığı sorulara, en fazla da niye sorusuna cevap vere vere gelmiş bu sorunun cevabına.

Adem’le Havva hikayesini anlatırken iktidar çözümlemesi yapıyor, bu toprakların ana tanrıçalarını, mitolojik tasvirlerle anmadan geçmiyor. Nietzche’den Bruno’ya, Zerdüşt’e kadar iyilik ve kötülük kavramını tartıp biçiyor. Kah yeryüzünde kötülüğün çölleştirdiği yürekleri, kah göklerdeki sırrı çözmeye çalışıyor. Karanlıkla ışığın çarpışmasına getiriyor sözü.

Özgürlük hareketiyle buluşarak sorularına cevap buldu, sırra erdi Vahap amca. Kilit sorusu “Niye” ise, anahtar sözü “sevgi” oldu. Umut oldu. “Alemin selameti ve iyiliğinden yana olmak, zulüm ve inkarın karşısında durmak, kardeşçe ve beraber yaşamak herkesin hakkı. Bu inanç bana güç veriyor. Yarınlarımızdan umutlu olduğumu da belirtmeliyim” sözüyle işte bunu özetlemiştin. Hep göğe baktığını, hep umudu diri tuttuğunu…

Vahap amca seni hep güler yüzün, şakaların, umudunla hatırlayacağız. Üzülerek değil tebessümle anacağız. Komelin her köşesinde, eylem alanlarında seni arayacak gözlerimiz.

Gittiğin yerde nice yiğitle karşılaşacaksın. Kızların ve oğulların senden ayrılmadı göreceksin. Eminim sevineceksin. Sizi hep kıskanacağız. Soyadına binaen Turgut Uyar’ın meşhur şiirindeki iki cümleyi sana uyarlayarak yapalım vedamızı: “Durma kendini hatırlat, durma göğe bakalım…”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.