Bu devlet 92 yıl önce de katildi

Geliyê Zilan

Geliyê Zilan

  • Kürtlere yönelik büyük katliamlardan biri olan Geliyê Zilan’ın (Zilan Deresi) üzerinden 92 yıl geçti. Van'ın Erciş ilçesi Geliyê Zilan bölgesinde, kayıtlara göre 13 Temmuz 1930’da 50 bine yakın Kürt katledildi. 
  • Giriş ve çıkışları askerlerce tutulan Hesenebdal, Exs, Kelle, Qizil Kilîse, Zorova, Binesî, Bunizî, Pelexl ve Kerx köylerinin de aralarında olduğu 44 köy ateşe verildi. Katliamdan sağ kalanlar sürgüne gönderildi. 
  • Geliyê Zîlan’da tehcir politikasından sonra da demografik yapı değiştirilmek istendi; farklı kimlikler getirilerek yerleştirildi, doğası talan edildi ve hala Zîlan’ın hafızasını silme çabası devam ediyor. 
  • Sağ kurtulan Ehmedê Kewê’nin oğlu Hüseyin Polat, o günden bugüne devletin bakışının değişmediğini hatırlatarak, unutmamak ve unutturmamak için katliamın nesilden nesile anlatılması gerektiğini söyledi. 


Binlerce kişi kurşuna dizildi, işkencelerle katledildi, sağ kalanlar topraklarından sürüldü; malvarlıklarına, hayvanlarına el konularak gasp edildi. Cenazelerin altından sağ çıkan ya da kaçıp hayatını kurtaran köylüler, uzun süre kaçak yaşamak zorunda kaldı. 92 yıl geçmiş olsa da, tarih kitaplarında yazmayan katliam, nesilden nesile anlatımlarla aktarılıyor. Babası katliama tanıklık eden Zülfinaz Polat, “Kürtler bu yaşananları unutmamalı” dedi. Hüseyin Polat ise şunu vurguladı: "Devletin o zaman Kürtlere yaklaşımı nasılsa bugün de aynı şekilde devam ediyor.”
Geliyê Zîlan (Zilan Deresi), 92 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamlarından birine tanıklık etti. Van’ın Erciş ilçesinde bulunan Geliyê Zîlan’da, 12 Temmuz 1930’da binlerce Kürt katledildi. Ferik Salih Omurtak komutasındaki 9’uncu Kolordu tarafından Ağrı'ya üçüncü saldırı başlatılmadan önce ilk olarak Geliyê Zîlan’da katliam gerçekleştirildi. Devletin resmi rakamlarına göre 44 köyde 15 bin Kürt’ün katledildi. Ağrı isyanında da yer alan Kürt yazar Hesen Hîşyar Serdî’ye göre Ademan, Sipkan, Zîlan ve Hesenan aşiretlerinden oluşan 18 köyden 47 bin kişi; Ermeni araştırmacı Garo Sasuni'ye göre 5 bin kadın, çocuk ve yaşlı katledildi. 3 Ekim 1930 tarihli Berliner Tageblatt gazetesi de  “220 köyün imha edildiğini, 4 bin 500 insanın katledildiğini" aktardı. Bir diğer kaynak Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi’ne göre de Zîlan vadilerinden birinde bin 550 kişi katledildi, Erciş bölgesinde 200 köy yakılır, Patnos sahasında yakılıp yıkılmayan köy kalmadı.
 
Katliamın öncesi
 
Zîlan Katliamı sürecine giden yol, 1926’da Biroyê Haskê Teli’nin (İbrahim Heskî) Ağrı Dağı’nda başkaldırmasıyla başladı. Lübnan’da kurulan Xoybûn da buradaki direnişe müdahil oldu ve 1927’de burada bir yönetim ilan edildi. Dağınık şekilde savaşan isyancıları toparlaması için Xoybûn, Berzenci Aşireti’ne mensup Seyid Resul’ü Geliyê Zîlan’a gönderdi. Seyid Resul, beraberindeki 400 kişilik grubuyla Erciş’i kuşattı. Uzun süren çatışmalar neticesinde geri çekilen direnişçiler İran’a geçti. Bunun üzerine Erciş’te yüzbaşı olarak görev yapan Ahmet Derviş, müfrezesini alarak Zîlan’ı ablukaya aldı. Ahmet Derviş, Dersim Soykırımı’nda önemli rolü bulunan Abdullah Alpdoğan’ın da akrabasıdır.
Direniş kırılamayınca Mustafa Kemal Atatürk başkanlığında, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Birinci Umumî Müfettiş İbrahim Tali Öngören'in de hazır bulunduğu Bakanlar Kurulu toplantısında 29 Aralık 1929 tarihli ve 8692 sayılı kanun hükmünde kararname çıkarıldı. Burada Haziran'da Ağrı'ya yönelik imha saldırısı öngörülür. Salih Omurtak, 18 Mart 1930'da 9’uncu Kolordu Komutanlığına atandı. Türk tarafı, 11 Haziran 1930'da Ağrı direnişçilerine saldırıya başladı. Xoybûn ise bütün Kürdistan'a yönelik yardım çağrısında bulundu. Bundan dolayı geniş cephede direnişin sürme olasılığına karşı Türk devleti, hazırladığı saldırıdan geçici olarak vazgeçti.

Zülfinaz Polat


 Zîlan’da katliam 

Hedef şimdi Zîlan’dı. Türk ordusu iki kolordu ve 80 uçaktan oluşan gücü ile Zîlan’da büyük bir katliam gerçekleştirdi. Binlerce kişi kurşuna dizildi, işkencelerle katledildi, sağ kalanlar topraklarından sürüldü, halkın malvarlığına, hayvanlarına el konularak gasp edildi. Cenazelerin altından sağ çıkan ya da kaçıp hayatını kurtaran köylüler, uzun süre kaçak yaşamak zorunda kaldı. Cumhuriyet gazetesi, 16 Temmuz 1930'da katliamı şu ifadelerle duyurdu: “Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur.”
 
Hafızasızlaştırma
 
Geliyê Zîlan’da tehcir politikasından sonra da demografik yapı değiştirilmek istendi; farklı kimlikler getirilerek yerleştirildi, doğası talan edildi ve hala Zîlan’ın hafızasını silme çabası devam ediyor. Zilan’da katliamın yaşandığı bölgelerden biri Hasanabdal köyü, diğeri de Kayıplar Adası olarak bilinen yerdir. Anlatımlara göre; binlerce kişinin katledildiği bölgeye, katliamdan sonra kimse giremedi. 1950’ye kadar Zîlan yasaklı bölge ilan edildi. Sonraki yıllarda ise bölgeye yavaş yavaş gelişler başladı. Katliamdan kaçanlar, sürgüne gidenler bölgeye geri dönerek köylere yerleşti. 
 
HES projesi yeniden
 
Van Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Zilan Elektrik Üretim Anonim Şirketi tarafından hayata geçirilmek istenen “Zilan Regülatörü ve HES Projesi" için 30 Mart 2012'de “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı verdi. Bunun üzerine ruhsat alan Gökakım Elektrik Üretim A.Ş., 2014 yılında hidroelektrik santrali (HES) projesinin inşaatına başladı. O dönem bölge halkı ve sivil toplum örgütlerinin Danıştay'a itirazda bulunmasıyla HES inşası durdurulsa da HES’in yapılacağı araziler için Bakanlar Kurulu “acele kamulaştırma” kararı aldı. 2014’te proje aşamasındayken bölgedeki yurttaşların çabaları sonucu durdurulan HES yeniden hayata geçirildi. Mahkeme, davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sunulan belgelerin ardından 22 Ekim 2020'de “davacının proje alanında ikamet etmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Danıştay 6. Daire ise yerel mahkemenin bu kararını bozdu. Bunun üzerine mahkeme kararıyla yeniden bilirkişi görevlendirmesi gerçekleştirildi. 5 Ekim 2021'de yapılan bilirkişi incelemesini yeterli bulmayan mahkeme, ikinci kez bilirkişi incelemesi yapılması kararı aldı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğretim görevlileri tarafından görevlendirilen heyet, 18 Haziran’da ikinci kez Zîlan’da incelemelerde bulundu. HES’e karşı hem bölge halkının hem de çevre örgütlerinin mücadelesi sürüyor.
 
Katliama tanıklık edenler

Bugün de varlık yokluk mücadelesinin verildiği Geliyê Zîlan’da 1930’da katliamın gerçekleştiği köylerden biri, ilçeye yakın mesafede bulunan Kerx köyü. 1980’li ve 90’lı yıllarda baskılar had safhaya çıktı. Her şeye rağmen toprağını, evini bırakmak istemeyen köylüler, bugüne kadar yaşamın canlı tutulmasını sağlıyor. Katliamda ailesinden birçok kişiyi kaybeden Kerx’de yaşayan Zülfinaz Polat, katliama tanıklık eden akrabalarının anlatımlarını, Jinnews'e aktardı.  

Nesilden nesile aktarılıyor

Babasının katliama tanıklık ettiğini söyleyen Zülfinaz Polat, katliamda bir akrabasının cenazelerin altına saklanarak sağ kurtulduğunu; köylülerin katliamdan kurtulabilmek için çocuklarını da alarak yüksek yerlere çıkmaya çalıştığını ifade etti. Polat, “Köydeki koyunlarını kurtarmak için yola çıkan babam ve diğer köylülerin önü askerler tarafından kesiliyor ve orada çatışma başlıyor. Tüm koyunlara askerler el koyunca babam ve arkadaşları kaçıp dağa yöneliyor. Köyümüzde katliamı gören bir kadın bize isyanla ilgili çok şey anlattı. Katledilen yüzlerce akrabam var. Köylüleri Haydarbey’e götürüp orada binlerce insanı öldürdüler ve elbiseleriyle gömdüler. Kürtler bu yaşananları unutmamalı. Köyde o dönemleri yaşamış bir kadın her gün katliamda katledilen kardeşinin mezarına gidip ağıtlar yakıyor ve geri geliyordu. Son nefesine kadar da bunu sürekli yaptı. Seyran, kardeşinin derdinden öldü. Büyüklerimiz bize katliamı anlattı, biz de çocuklarımıza, torunlarımıza anlatıyoruz.”

Dedesi katledildi, babası kurtuldu

Direnişin içinde yer alan ve sağ kurtulan Ehmedê Kewê’nin (Ahmet Polat) oğlu Hüseyin Polat (73), babasının kendisine anlattıklarını MA'ya şu sözlerle aktardı: “Şeklan bölgesinde gelen askerler babam ve yol arkadaşı Evdî Heso’nun koyunlarına el koyuyor. Bu duruma tepki gösteren babam ve arkadaşları askerler tarafından taranıyor. Babam oradan kaçıyor köye geliyor, annemi alıp yürüyerek Muş'un Malazgirt ilçesine gidiyorlar. Ben de burada dünyaya geldim. 25 yıl oradan sürgün hayatı geçirdikten sonra tekrar köyümüze geldik. Bir sürü akrabamız o katliamda yaşamını yitirdi. Babamın babası Maruf Bey o dönem Erşat köyünde askerlere karşı direnişe geçiyor ve askerleri püskürtüyorlar. Sonunda hava saldırısında yaşamını yitiriyor. Bu duruma benzer binlerce akrabamız şehit oluyor.” 
 
Devlet aynı devlet
 
“O tarihten sonra devletten asla bir beklentimiz olmadı” diyen Polat, şöyle devam etti: “Bugüne kadar devlet Kürtlere yönelik onlarca katliam gerçekleştirdi ama bugüne kadar hep direnerek geldik. Devletten ne bir beklentimiz ne bir dileğimiz oldu. Kürtler için tek yol ancak kendilerini korumak ve savunmakla olur. Kürtler elini vicdanına koysun ve yaşananları unutmasın. Her Kürt yaşadıklarını mutlaka çocuklarına anlatmalıdır ki herkes neler yaşandığını bilsin ve unutmasın. Her Kürt’ün yaşanan katliamları bilmesi ve öğrenmesi gerekiyor. Zîlan'da kurtulan herkesin son sözü ‘devlete sakın güvenmeyin’ oldu. En yakın dönemimizde gerçekleşen Roboskî Katliamı'nda insanların üzerine bomba yağdıran askerler ceza aldı mı? Sadece o değil, Kürtlere yönelik bütün katliamlar cezasızlıkla sonuçlanıyor. Bugün bile yakınlarımız kemikleri nerede bilmiyoruz. Devletin o zaman Kürtlere yaklaşımı nasılsa bugün de aynı şekilde devam ediyor.” 

Birlik ve mücadele
 
Kürtlere birlik ve mücadeleden başka bir yol kalmadığını vurgulayan Polat, şunları ekledi: “Kürtlerin hala ulusal birlik olma konusunda ciddi sorunları var. Kürtler bu durumu anlayıp kavradıktan sonra daha çok kazanım elde edecekler. Bu ülkede Kürtlere yönelik adalet, hak ve hukuk rafa kaldırılmış. Bundan dolayı Kürtler her zamana tehlike altındadır. Biz bu durum her yerde anlatıyoruz. Ben de çocuklarım ve torunlarıma bu yaşananları sürekli anlatıyorum. Kürtler son yarım asırda çok bilinçlendi ve daha da iyiye gitmeye devam ediyor. Kürtler ‘Berxwedan Jiyan e’ düşüncesiyle mücadele etmeli ve özgür olmalı.” VAN

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.