Çabam, babamı sağ çıkarmak

Hasta tutsak Kasım Karataş ve kızı Gülistan

Hasta tutsak Kasım Karataş ve kızı Gülistan

  • Kasım Karataş cezaevinde 32 yılı doldurmak üzere ve 2 Ağustos’ta tahliye edilmesi gerekiyordu fakat “iyi halli” olmadığı gerekçesiyle bırakılmadı. Son olarak 2 Kasım’da infazı yakıldı.
  • Tahliyesi üç ay daha, 2 Şubat 2024’e ertelendi. O tarihte de tahliye edilip edilmeyeceği meçhul. Kızı Gülistan, “Bu saatten sonra derdim ve çabam babamı oradan sağ çıkarmak” dedi.

ERDOĞAN ALAYUMAT / İSTANBUL

Kasım Karataş, 1992’de PKK’nin Ege Bölge Sorumlusu olduğu iddiasıyla İzmir’de gözaltına alındı. Günlerce süren işkenceli sorguların ardından tutuklandı. Devlet Güvenlik Mahkemesi,  müebbet hapis cezası verdi. Sırasıyla İzmir, Aydın, Antep, Karabük, Urfa ve Tekirdağ’daki cezaevlerinde kaldı. 29 yaşında cezaevine giren Karataş, şimdi 61 yaşında. 32 yıl boyunca birçok hastalığa yakalandı. Karabük’te 2016’da kalp ameliyatı olan Karataş, başka rahatsızlıklardan da muzdarip. Şimdi Tekirdağ Cezaevi’nde tutulan Karataş’ın infazı iki kere yakıldı.

Gülistan Karataş (36), babasından ayrı geçen çocukluğu ve ömrünü anlatırken boğazı düğümleniyor: “İçimdeki yaranın kabuğunu sökmek gibi bunları anlatmak. Çok acı bu kabuğu kaldırmak. Öyle bir cümleyle anlatabileceğim bir şey değil. 36 yıllık ömrümde babamla bir anım yok. Babam hem var hem yok. Görüşe gidiyorsunuz babanız var, eve geliyorsunuz babanız yok.”

Babamla yoldaş olduk

Çocukluğu boyunca etraftaki arkadaşlarının babalarıyla yaşadığı hayatı izleyerek büyüyen, kardeşi olmayan Gülistan, “Belki de şanslıyım” diyerek ekliyor: “Kürdistan toplumunda baba figürü biraz farklıdır, babadan biraz korkulur. Ben hiçbir zaman babadan korkan bir evlat olmadım. Biz babamla hep yoldaş olduk. Baba-kız yerine iki arkadaş olduk. Bugün ben kalbimden geçeni rahatlıkla babamla paylaşırım.”

 

Gülistan Karataş

 

 

İki gün, iki yıl gibiydi

Parça parça resimler gibi olan çocukluk anılarını bir araya getirmeye çalışan Gülistan, özellikle çocuk yaşlarda “hapishane görüşçüsü” olmanın zorluklarını ise dün gibi hatırlıyor: “Yaşım küçükken gittiğimiz hapishane görüşleri çok zordu. Özellikle bir kız çocuğu için… Görüşe gittiğimiz iki gün iki yıl gibi geçiyordu. O nedenle o günleri hiç unutmam.”

Dayı baba, hala anne olmuştu

Yılda ancak bir ya da iki defa babasını görebildiğini söyleyen Gülistan, “Bu nedenle babamla o yaşlarda bağ kurabilmek çok zor oldu. ‘Bu senin baban’ diyorlardı ama çocuk aklımla bir yere yerleştiremiyordum. Evde baba figürü dayımdı, annem de hep çalıştığı için evde olan halam daha çok anne figürü gibiydi. Bu figürlerle beynimde bir fotoğraf oluşmuştu. İlk hapishane görüşünde ‘bak bu senin babandır’ dediklerinde, içsel olarak dayımı koyduğum baba figürünün yerine kendi babamı oturtmak çok zor olmuştu” diye anlatıyor.

 

 

Her hafta ziyarete

Gülistan, 11-12 yaşlarına kadar hapishane görüşlerinde babasıyla sadece, “Nasılsın? İyi misin?” şeklinde yüzeysel diyaloglarla iletişim kurabildiğini; 1999’da Antep’e sürgün edildikten sonra hemen hemen her hafta babasını ziyarete gitmeye başladığını kaydediyor. Gülistan, “yoldaşlık aşkı” diye tarif ettiği güçlü ilişkinin temellerini de bu yıllarda atmaya başladığını, ergenlik yılları ve sonrasında güçlü bir diyalog geliştirdiğini söylüyor.

Konuştukça öğrendim

Babası ve diğer tutsaklarla daha çok sohbet ettikçe mücadelelerinin amaçlarını, içeride olmalarının nedenlerini öğrendiğini belirten Gülistan, şöyle devam ediyor: “Bunları öğrendikçe babama daha çok bağlanmaya başladım, bir yoldaş olarak bağlılığım güçlendi. Şimdi görüşler sadece bir saat ama eskiden hem sabah hem öğleden sonra görüşe girebiliyordum. Ben aynı gün hem sabah hem öğlen babamı görmeye giderdim. Bu görüşlerde babamın gittiği yolu, amaçlarını öğrendim. Babamın sesini, ruhunu dışarıya taşımaya çalıştıkça babamla aramızdaki bağ güçlendi. Gerçek şu ki ben babasına aşık bir kız çocuğuyum.”

Anne gibi güçlük kadınlar

Gülistan’ın babasıyla olan öyküsünde elbette çok güçlü bir anne figürü de var. Ömrü boyunca çalışarak tek evladına hem anne hem baba olmaya çalışan ve şu an 59 yaşında olan Ayşe Karataş’ın desteği Gülistan’ın yaşamında hem kendi kadın kimliğiyle hem de babasıyla kurduğu evlat ve yoldaş ilişkisinde çok büyük rol oynar. Gülistan, “Evet, babamın mücadelesi çok değerli, ama babamın bu mücadelede bu kadar başarılı olabilmesi ya da mücadele ettiği yolun bu kadar değerli olmasının arkasında annem gibi güçlü kadınlar var” diye ekliyor.

 

Hasta tutsaklar için eylem

 

Babanın izinde bir yaşam

Babasının kendisinin iyi bir eğitim alması için her zaman çok mücadele verdiğini, kendisine her görüşte bilinç aşılamaya çalıştığını anlatan Gülistan, okuldaki ayrımcılıklara, babasının tutsak olmasından kaynaklı dışarıda yaşadığı pek çok baskıya rağmen yine babasının desteğiyle üniversiteye gitmeyi ve bitirmeyi başardığını belirtiyor. Bunun yanı sıra Kürt halkının özgürlük mücadelesine, özellikle de kadın mücadelesine katkıyı sunduğunu ifade ediyor.

Adını oğluna verdi

Üç çocuğu olan Gülistan artık ‘dede’ olan Kasım Karataş’ı torunlarıyla tanıştırmayı ihmal etmez. İki kızı bir oğlu olan Gülistan, şunları paylaşıyor: “Kızım Arjin’in dedesiyle ilk tanışması 10 aylıkken Karabük Cezaevi’nde oldu. Küçük kızım Dicle dedesini ilk kez üç aylıkken Hilvan Cezaevi’nde gördü. Oğlum Kasım da pandemi sürecinde doğduğu ve görüşler iptal edildiği için dedesini doğduktan hemen sonra göremedi ama daha sonra Tekirdağ Cezaevi’ndeki bir görüşte oğlum da dedesiyle tanıştı. Adı Kasım ama babam ona Argeş diyor.”

Derdim babamı sağ çıkarmak

Kasım Karataş’ın 2016’da geçirdiği kalp ameliyatını hatırlatan Gülistan, babasının sağlık durumuyla ilgilini şu bilgileri aktarıyor: “Kalp ameliyatından sonra başka rahatsızlıklar baş göstermeye başladı. Şekeri nüksetmiş durumda. Bel fıtığı var, diz kayması var. Artık yaşı da ilerlediği için her geçen gün sağlığını daha kötü etkiliyor. Bu hukuksuzluk, bu adaletsizlik bizi vicdanen çok rahatsız ediyor. En büyük sorun babamın rahatsızlıkları. Bu saatten sonra derdim, çabam babamı oradan sağ çıkarmak.”

Hayalleri yarım kaldı

Babasının süresi dolmasına rağmen tahliye olmadığına dikkat çeken Gülistan, infazın iki kez yakılması karşısında ailecek yaşadıkları hayal kırıklığını şu sözlerle anlatıyor: “Köyde ev yaptırmaya başladım, babam çıktığında hazır olsun diye. Çocuklarım da dedelerini dört gözle bekliyor. 2015’te yurt dışına çıkan annem, yurt dışında verdiği 8 yıllık mücadelenin ardından Türkiye’ye girebileceği oturum kartını aldı. Annem, babam tahliye olduğunda Türkiye’ye gelsin diye biletini, zamanını ona göre ayarladık ama babamı bırakmadılar.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.