Çavuşoğlu’nun ABD Ziyareti 

Cafer TAR yazdı —

  • Hem Rojava’da hem de Ege’de Türkiye rejimi fena sıkışmış durumda. Fakat ABD senatosunda Türkiye’ye F-16’ların satışı konusunda ciddi bir mukavemet var ve Erdoğan rejimi bu mukavemeti bir türlü kıramıyor.

Türk/Amerikan ilişkileri çok uzun bir süredir çok iyi gitmiyor. Özellikle Joe Biden’ın ABD Başkanı seçilmesinden sonra iki ülke neredeyse birbirlerini görmemezlikten geliyorlar.  

Amerikan kamuoyunun Türkiye’yi çok önemsediğini düşünmüyorum. Fakat Türk kamuoyunda çok güçlü Amerika karşıtlığı hakim. Sokaktaki insanın ABD karşıtlığını bir nebze olsun anlayabiliriz, ancak iktidar partisine yakın çevrelerin ABD karşıtlığı tam bir traji/komik hal almış vaziyette.  

Türkiye’de bu hep böyle olmuştur; siyasiler kamuoyu önünde ABD karşıtlığı yaparken, kapalı kapılar ardında ABD ile ilişkilerin yolunda gitmesi için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır. Bunun en açık halini şimdilerde AKP iktidarı döneminde yaşıyoruz. Başta havuz medyası olmak üzere bütün iktidar çevreleri ABD karşıtlığı yapıyor, ama başta Erdoğan olmak üzere bütün kabine üyeleri ABD ile iyi ilişkiler kurabilmek için kırk takla atıyorlar.  

Geçenlerde Donald Trump döneminde Ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapmış olan John Bolton, Wall Street Journal’da Türkiye’yi ve Erdoğan rejimini değerlendiren bir makale yazdı. Söz konusu makalede Bolton gelinen noktayı, Washington’dan Ankara’nın nasıl göründüğünü çok net ortaya koymuş oldu. 

Bolton aktif görevde olmadığı halde diplomatik bir dil kullanmaya özen göstermiş. Bolton özetle, "Türkiye’nin aslında çoktan NATO’dan kopmuş bir ülke olduğunu, ancak buna rağmen hala NATO’ya üye olmaya devam ettiğini, bunun artık sorgulanmasının zamanının geldiğini” söylüyor. 

Bu yaklaşım aslına bakarsanız çok yeni de değil; eskiden bu görüş kulislerde konuşulur fakat kamuoyunda dile getirilmezdi. Bolton söz konusu makalesiyle bunu daha açık konuşulur hale getirdi. Ayrıca Bolton’un makalesinin Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ziyaretinin hemen öncesinde yayınlamasını da tesadüf olarak görmemek gerekir. 

Amerikan tarafı bu makale ile Türk tarafına daha ziyaret başlamadan haddinizi bilin mesajı vermiş oldu. Sözüm ona ABD ve Türkiye arasında kurulmuş olan 'Stratejik Mekanizma' kapsamında bir araya gelen her iki ülkenin Dışişleri Bakanları uzun süredir gündemlerinde olan; İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması, Türkiye’nin F-16 alması ve Suriye konularında somut hiçbir ilerleme sağlayamadan ayrıldılar.  

Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğini onaylaması karşılığında ABD’den özellikle F-16’lar ve Suriye konusunda yeni tavizler istemeye hazırlanırken, ABD tarafı Türkiye’nin NATO üyeliğini tartışmalı hale getirdi.  

Hatırlarsanız bir süre öncesine kadar Türk kamuoyunun temel gündemlerinden bir tanesi Türkiye’nin S-400 füzeleri alması nedeniyle parasını ödediği F-35 savaş uçaklarını alamamasıydı. Şimdilerde hükümet çevrelerinden hiç kimse artık F-35’leri konuşmuyor. Çünkü ABD yönetimi F 35’leri hiçbir koşulda Türkiye’ye satmama konusunda net bir tavır almış durumda.  

Erdoğan rejimi de gelinen noktada F-35’lerden umudunu kesmiş gibi gözüküyor. Ancak ordu içerisinde bir çevre bu konuda çok endişeli. Yunanistan, ABD’den alacağı F-35’ler ve Fransız Rafaale uçakları ile Ege’de hava üstünlüğünü ele geçirmiş durumda.  

Bu yeni askeri denge Türkiye’de rejimi çok endişelendiriyor. Yunanistan’ın, İsrail’in yıllar önce Mısır’a yaptığı gibi ani bir hava saldırısı ile Türk limanlarını ve hava üslerini vurmasından derin bir endişe duyuyorlar. Çünkü bu uçakların radarlara yakalanmadan uçabilmek gibi bir özelliği var.  

Böyle bir duruma mani olabilmek için hava kuvvetlerini hiç olmazsa modernize edilmiş F16’larla donatmak istiyorlar. Türkiye bunun için ABD ile sıkı bir pazarlık süreci içerisinde. Hem Rojava’da hem de Ege’de Türkiye rejimi fena sıkışmış durumda. Fakat ABD senatosunda Türkiye’ye F-16’ların satışı konusunda ciddi bir mukavemet var ve Erdoğan rejimi bu mukavemeti bir türlü kıramıyor.  

Başta ABD olmak üzere, Batı kamuoyunda güçlü bir Erdoğan karşıtlığı oluşmuş durumda. Bu da söz konusu ülkelerdeki hükümetleri Erdoğan yönetimindeki Türkiye ile ilişkiler konusunda dikkatli olmaya itiyor.  

Dikkat ederseniz Erdoğan’ın dostum dediği ve Türkiye’nin ilişkilerinin iyi olduğu bütün ülkeler diktatörlüklerle yönetiliyorlar. Bu bile Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin doğrultusunu belirlemek için oldukça önemli bir kriter.  

Türkiye’nin ve bütün Ortadoğu’nun bir yeniye ihtiyacı var; o yeni ise Türkiye’de HDP, Ortadoğu’da Kürtler olmadan inşa edilemez.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.