Çocuklarınıza ana dilini öğretin

  • Meclis tutanaklarına halen "bilinmeyen dil" olarak geçirilen Kürtçenin eğitim dili olması talebi kabul edilmiyor. Dil mücadelesi veren derneklerin yöneticileri, ebeveynlere "çocuklarınıza ana dillerini öğretin" çağrısı yaptı. 

Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan, Türk devletinin sınırlarının, Kürtler için adeta bir cezaevi mantığıyla çizildiğini hatırlatarak, “Devlet, Kürt dilini yasaklayarak Kürtleri yok etmeyi ve Türklük potası içinde eritmeyi amaçlıyor. Kürtler ise bu zorlu koşullarda bedeller ödeyerek dillerini koruyup geliştiriyor" dedi.

Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu, 1999'da 21 Şubat gününü “Dünya Anadil Günü” olarak kabul etti. UNESCO’nun Mart 2013'te yayımladığı “Tehlike Altındaki Diller Atlası”na göre, dünyada yaklaşık 7 bin dilin yüzde 40’ı, yani 2 bin 500’ü kaybolma tehdidi altında. Dünyada 1950’li yıllardan bu yana yok olan dillerin sayısı ise 230. Bugüne dek Türkiye’de 18 dil yok olurken, Kürtçenin Kirmançkî lehçesi de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Türkiye'deki resmi tek-dillilik politikası, farklı dilleri yok ederken, asimilasyon politikası günümüzde en çok Kürtçe üzerinden kendini gösteriyor. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yürütülen inkar ve imha politikası, özellikle ana dile yönelik uygulama ve yasaklarla sürdürülüyor. 2016'da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) ilk hedefi Kürt kurumları ve yayınları oldu. Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesi ve Tîroj dergisinin yanı sıra Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (KURDÎ-DER), İstanbul Kürt Enstitüsü ile Kürtçe eğitim veren Ferzad Kemanger, Ali Erel ve Ahmet Beyhan ilkokulları kararnamelerle kapatıldı. Kürtçe eğitim için Amed’in Licê (Lice) ve Farqîn (Silvan) ilçelerinde inşa edilen okullar daha inşaatı tamamlanmadan yıktırıldı. Belediyelerin iki dilli belediyecilik projeleri iptal edildi; cadde, sokak, park ve yerleşim yerlerinin Kürtçe tabelaları kaldırıldı. Kültür ve sanat faaliyetlerinin hala yasaklandığı günümüzde Kürtçe, Meclis ve mahkeme tutanaklarına “bilinmeyen dil” ve “X” olarak geçiriliyor. 

Kürtçenin mücadelesi

Kürtler, tüm inkar ve baskılara rağmen dillerini yaşatma mücadelesinden vazgeçmiyor. Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (MED-DER), 2017'den beri Kürtçenin gelişimi için her yıl yüzlerce kursiyere anadilinde eğitim veriyor. MED-DER Eşbaşkanı Remzi Azizoğlu, "Ana dilini öğrenmesi bir çocuk için anne rahmine düşmesiyle birlikte başlıyor. Bu nedenle ana dil önemlidir. Dil, düşünce gelişimiyle paraleldir. Ana dil ne kadar kuvvetliyse düşünce yapısı da o kadar güçlü olur. Edebiyat ve şiirin temelini oluşturan dil, toplumsallıktır” dedi.

 

MED-DER Eşbaşkanı Remzi Azizoğlu

 

Resmi ve eğitim dili olmalı

Türk devletinin egemenliğinde yaklaşık 25 milyon Kürt'ün yaşadığını buna rağmen ana dilinin ne resmi dil ne de eğitim dili olarak kabul edildiğini ifade eden Azizoğlu, “Kürtler hala tahakküm altında. Kesinlikle Kürt dili, resmi dil olmanın yanında eğitim dili olmalıdır. Birlikte ve eşitlikten bahsedilecekse öncelikle Kürtçe resmi dil ve eğitim dili olmalıdır. Milyonların konuştuğu Kürtçenin birkaç saate sığdırılarak müfredatta seçmeli ders olarak yer almasına karşı ana dilde eğitimi savunuyoruz. Kürt çocuklara küçük yaşlardan itibaren zorla Türkçe öğretilmeye çalışılıyor. Bu da onları kendi ana dillerinden uzaklaştırıyor ve asıl sorun da burada başlıyor” şeklinde konuştu.

Yanlış anlayış terk edilmeli

Ana dil taleplerini yıllardır açık ve net bir şekilde dile getirdiklerini belirten Azizoğlu, karşılanana kadar mücadeleye devam edeceklerinin altını çizdi. Ana dilin ana sınıftan başlayarak, üniversiteye kadar eğitim dili olması gerektiğini vurgulayan Azizoğlu, şöyle devam etti: “Anneler ve babalar, evde, sokakta çocuklarıyla ana diliyle konuşmalıdır. ‘Çocuklarımız Türkçe bilmediği için geri kalıyor’ anlayışını terk etmelidir. Çocuklarımız zaten zamanla Türkçeyi öğrenecek önemli olan öncelikle kendi ana dilini öğrenmesidir. Kendi ana dilini öğrenerek o Kürt bilinci aşılanmalıdır.”

Dil varsa toplum vardır

OHAL kapsamında kapatılan yerlerden birisi de İstanbul Kürt Enstitüsü'ydü. Burada çalışma yürüten isimler, çalışmalarından vazgeçmeyerek, Kürt Araştırmalar Derneği (Komeleya Lêkolînên Kurdî) çatısı altında bir araya geldi. Dernek, kurulduğu 6 Mart 2017'den bu yana Kürt dili, kültürü ve tarihine dair önemli çalışmalar ortaya koydu. Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan, “Dil, bir toplum için öncelikle bir birlikteliği oluşturma işlevini oluşturur. Eğer bir toplumun dili yoksa, o toplumun büyük bir parçası da yok olur. Çünkü dil toplum için ortak bir tarihi, hafızayı, kültürü temsil ediyor ve bununla beraber toplumların kimi farklılıklarını da ayırt etmede önemli bir rol taşıyor. Aslında dil hem millet hem de topluluklar için var olmanın öncelikli şartıdır” dedi. 

 

Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan

 

Kürtlük yok edilmek isteniyor

Kürtçe başta olmak üzere birçok dilin tehdit altında olduğunu söyleyen Alparslan, Kürtçeye dönük yasaklarla Kürtlerin varlığını yok edilmek istendiğini vurguladı. Alparslan, şunları söyledi: “Devlet, Kürt dilini yasaklayarak Kürtleri yok etmeyi ve Türklük potası içinde eritmeyi amaçlıyor. Bu yasaklamaların başlangıcı Cumhuriyetin ilanıyla oldu, ancak bugün hala devam ediyor. Türk devletinin sınırları, Kürtler için adeta bir cezaevi mantığıyla çizildi. Kürtlerin varlığının, sesinin dışarıda bilinmemesi amaçlandı. Kürtler, tarih boyunca yaşadığı tüm baskılara rağmen boyun eğmedi. Kürt dilini yasaklayarak Kürtleri yok etmeyi amaçladılar. Kürtler ise bu zorlu koşullarda varlıklarını bugüne kadar sürdürdü; mücadele ve serhildanlardan vazgeçmedi.”

Varlığımız için bedeller ödüyoruz

Kürtlerin ana dillerine dönük saldırılara karşı büyük bir mücadele içerisinde olduğunun altını çizen Alparslan, Kürt Araştırmaları Derneği’nin de bu mücadelenin bir parçası olduğunu kaydetti. Alparslan, şöyle konuştu: “Başkaları için basit bir şey gibi görünebilir ama biz varlığımız için geçmişten bugüne büyük bedeler verdik. Bizim dil kurumumuz olan İstanbul Kürt Enstitüsü, 1992’de İstanbul’da Apê Musa gibi entelektüeller tarafından kuruldu ve Apê Musa burayı kurduğunda, tabelamızı indirip ölümle tehdit ettiler. Bu mücadele için şehitler verildi. Kendileri için lütuf olarak gördükleri 2016’daki darbe girişiminin ardından alakasız bir şekilde bizim kurumumuzu KHK ile kapattılar. Biz üç yıldan fazladır kurumumuzu tekrardan bu kez Kürt Araştırmaları Derneği olarak kurduk. Bundan dolayı üzerimizdeki baskılar devam etse de biz Kürt dili mücadelesi yolunda elimizden ne gelirse yapmaya hazırız.”

 

 

Toplumsal duyarlılığı artıralım

İktidarın asimilasyon politikalarına karşı dernek olarak birçok çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Alparslan, “Toplumun dile olan duyarlılığını arttıralım ya da en azından bir uyanışı sağlayalım. Bu konuda gerek çocuklar gerek yetişkinler için olan kurslarımızla bu asimilasyonun önüne geçelim. Mücadelemiz Kürt dilini öğretmenin ve Kürtlerin statükosunu kazanma mücadelesidir” diye konuştu.  Alparslan, Kürtlerin diline ve tarihlerine sahip çıkma çağrısı yaparak, şunları ekledi: “Eğer insan tarihini bilirse, gerçeğini görür. Üzerindeki zulmün gerçekliğini görür ve kendine gelir. Dilimiz gerçekten de bizlerin var olma sebebidir. Eğer dilimiz yok olursa, yarın ne yaparsak yapalım kimliğimiz yarım kalacak. Bu yüzden dilimize sahip çıkalım. Dil mücadelesinin bayrağı yeni neslin ellerinde yükselecektir, gençlerimiz bunu yapacaktır." 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.