DEM’in politika senfonisi

Selim FERAT yazdı —

  • Bu politika senfonisi, güçlü değil, zayıf pozisyonda olacak bir Erdoğan’a, tekmeyle savurduğu masayı yeniden kurarak, geriye kalan gücünü kullanma, bir yerde işledikleri cürümlerin kısmen de olsa farkına varması için tarihi bir fırsat tanımayı hedefliyordu.

Geçen haftaki yazımı, “…ancak tarihi gelişmeler size,  egemenlikten vazgeçmemekte direnen gücü merkezde (İstanbul) silkeleme rolü yüklüyorsa, bunu rafine bir taktikle çözme kabiliyetini gösterme fırsatına sahipsiniz“ olarak bitirmiştim.

Seçimden bir gün önce Amsterdam’da değerli büyüğüm, yaşamının yarım asırdan fazlasını komünizme adayan saygın Fatma Dikmen’i ziyaret ettim. Ayrılmak üzereyken, İstanbul’da Meral Danış Beştaş gibi rafine Kürt kadın politikacının neler yapacağını konuştuk.

Sayın Dikmen’in desturuna sığınarak, Beştaş’a kadarki politika hikayesini (naratifi) aktarmak istiyorum.

Bir zaman öncesindeydi:

Hiç de tesadüf değildi. Oslo görüşmelerinin başında aktif rol üstlenen Leyla Zana gündemi belirledi ve Erdoğan’a, tekmelediği masayı yeniden kurma fırsatı tanıyan, ince ayar verilmiş cümleler kurdu.

Sonrasında Erdoğan’ı, cepheden, zindandan ve meydanlardan tanıyan Selahattin Demirtaş, muhtemel çözüm süreciyle ilgili iki isim duyurdu: Abdullah Öcalan ve Recep Erdoğan.

Aynı günlerde, Türk Devleti’nin beyni ve kalbini tanıyan deneyimli politikacı Ahmet Türk, Erdoğan’ın derin devleti ikna etme kabiliyetinde olan mevcut opsiyon olduğunun altını çizdi.

Ve daha sonrasında sesli sessiz itirazlar geldi.

İtirazlardan biri, bu üç deneyimli politikacının, yanıldığını ve Erdoğan’ın değişeceğini sandıkları için yanıldıklarını yazdılar.

Ancak, DEM’in iki eş başkanıyla birlikte, bir DEM politikasının gündeme el koyduklarından bihaber olduklarını varsaydım.

Erdoğan’ın ne kadar canavar ruhlu ve Kürt katline dayanan bir aygıtın başında olduğunu bilecek birileri varsa, onlar arasında ilk düzeyde sayılacak isimler arasında Zana, Demirtaş ve Ahmet Türk’ün olduğunu da onlar unutmuşlar sandım.

Bu politika senfonisi, güçlü değil, zayıf pozisyonda olacak bir Erdoğan’a, tekmeyle savurduğu masayı yeniden kurarak, geriye kalan gücünü kullanma, bir yerde işledikleri cürümlerin kısmen de olsa farkına varması için tarihi bir fırsat tanımayı hedefliyordu.

Piyanonun tuşlarına bastılar...:

Kurdistan’dan yetkin ve dik duran kadın politikacı Meral Danış Beştaş’ın öncülüğünde, Kurdistan’dan İstanbul’a bir yürüyüş başlatıldı.

İmamoğlu seçeneğinin, Kurdistan seçeneği olmadığını bilen bu rafine politikacı, Kurdistanlıların kendilerini seçmeleri için bir tuşa bastı ve İmamoğlu’na verilen oylar Erdoğan egemenliğini sarsacak ölçüde etkili oldu.

Kurdistan’da 3’ü büyükşehir olmak üzere 10 il, toplam 75 belediyeyi kazanan DEM, merkezi sarsan hamleyi İstanbul’da yaptı.

Ve bu DEM’in politika senfonisi start alırken, Zana, Demirtaş ve Ahmet Türk’ün Erdoğan’a atıfla, tanıdıkları fırsat 31 Mart’dan sonraki ana gündeme etkili olacak ağırlıkta.

Buna DEM sağ gösterdi, sol vurdu diyen adam Erdoğan’ın baş yazarlarından Abdulkadir Selvi oldu ve Beştaş’ı hedef gösterdi.

Selvi’nin beceriksizliği, İstanbul’daki Kürt seçmeninin, Kürtler’in kaderini belirlemede, önemli detaylardan biri olan yerel seçimlerde, Beştaş’ın sessizliğinin savaş erkine verilen ihtarlardan birine dönüşeceğini bilmemesindeydi.

Kürtler İmamoğlu’nu değil, Diyarbekir’i seçtiler.

Fatih Sultan İstanbul’u fethettiğinde, Kürt emekçilerinin İstanbul’u 570 yıl sonra fethedeceklerini nereden bilebilirdi ki?

Ve sonrasında, Erdoğan’ın kurmay erkeklerden arındırılmış bir Balkon’da konuşma yapacağını kim tahmin edebilirdi ki?

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan seçim öncesinde Van’da, Kurdistan ve özelde de İstanbul sonuçlarının ne olacağını bilerek, yanlış hesabın Van’dan döneceğini belirtmiş ve “Kürt halkı barışa, müzakereye, diyaloğa açık“ demişti.

İşte bu DEM Politika Senfonisi’nin o hikayesi!

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.