Toprağı ağlatanlar kaybedecekler

Selim FERAT yazdı —

  • Ne olursa olsun, onlar mağlup olacaklar! Haksızlar, işgal ve talan ettiler, kentleri yaktılar; Vietnam’da olduğu gibi, Kürdistan’da toprağı ağlattılar, bundandır; onlar kaybedecekler…

Berlin’de yapılan "Barış ve Demokrasi Konferansı“nın bıraktığı izi yeniden paylaşmak istiyorum.

Bu konferansın "giz“ temasını Öcalan olarak algıladım.

Yıllardır devam eden “Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” kampanyasının Eylül’ün 21’inde Frankfurt’da yapılacak  32. Kürt Kültür festivalinin yükselteceği bayrakta: "Öcalan’ı özgürleştirme“nin yazılı olacağı basına yansıdı.

Fransız Senatör Souyris İmralı’ya atıfta bulunarak: “…tecrit kesinlikle bir işkence biçimi…“ saptamasında  bulundu.

Senatör’ün İmralı’nın sistematik olarak topluma yansıtıldığına dair gözleminin altını çizmek istiyorum: "İmralı’daki tecrit aynı zamanda vatandaşlar üzerinde de dayanılmaz bir baskı yaratmaktadır, çünkü herhangi bir vatandaş bu tür haksız ve kabul edilemez bir tutuklama ile tehdit edilebilir“.

Görmek isteyenlerin gördüğü, duymak isteyenlerin duyduğu:

Öcalan ve Kürdistan sorunu, İmralı sistemiyle birlikte Türkiye’nin Rojava ve Güney Kürdistan’a müdahale etmesiyle birlikte, iç içe girdi.

3 Ağustos 2014’te Türkiye desteğine sahip IŞİD çeteleri Şengal katliamını gerçekleştirmiş;

Bundan 4 yıl sonra Türkiye 2018 yılı Ocak ayında Efrîn’i işgal için harekete geçmişti.

Bu iki tarihi gelişmeden sonra, Türkiye Rojava ve Güney Kürdistan’ı yeni koloniler olarak ele geçirme stratejisi oluşturdu.

Böylece de Öcalan’ın özgürlüğü ile Kürdistan sorunu bileşkesi oluştu.

Kürdistan için müzakereler başladığı gün Öcalan da özgürleşecek.

Ya da Öcalan özgürleştiğinde Kürdistan için müzakereler başlayacak!

Bu bağlamda,

Sinn Fein Senatörü Paul Gavan’ın: "İngilizler bizi mağlup edemediler, biz de İngilizleri mağlup edemedik“ tesbitini;

Ertuğrul Kürkçü’nün Öcalan 1994’te "Türkiye’yi mağlup edemeyiz, Türkiye de bizi mağlup edemez“ aktarımını hatırlatmak istiyorum.

Bu iki alıntı aktardığım son yazıma yakından tanıdığım bir Türk devrimcisinden güçlü bir itiraz geldi:

"Eğer müzakereler başlarsa, bu iki tarafın değil, işgalcilerin kaybettiği anlamına gelir“.

Böylesi güçlü bir farkı gözden kaçırdığım için kendimi affetmedim.

Biraz da tarihe sığındım.

Biliyordum: Vietmnam’da kaybeden ABD olmuştu.

Vietnam’da 1963 yılından 73’e kadar, 4 milyon sivil yaşamını yitirmiş; ABD 60.000 askerini kaybetmişti.

Ho Şi Minh savaşın sonucunu şöyle açıklamıştı:

"Tüfeği olanlar tüfekleri, kılıçları olanlar kılıçları, kılıçları olmayanlar küçük çapa ya da sopalarıyla savaştı.

Her mezra ve cadde birer kale, her insan bir savaşçı, her parti hücresi bir kurmay heyeti gibiydi. Zafer, çok büyük bedellerle, … milyon şehit, binlerce kayıp, yüzbinlerce yaralı ve sakatla (83 bin sakat, 8 bin felç, 30 bin kör, 10 bin sağır) kazanıldı".

1973 yılında en yaşlıları (Öcalan) 24, en gençleri (Mazlum Doğan) 18 yaşında olan beş kişi kendilerine "Kürdistan Devrimcileri“ adını vererek yola koyuldular.

İbrahim Peygamberin kenti Riha’dan gelen Öcalan; Ordu’dan Haki Karer; Antik Kilikya bölgesinin ticaret kenti Adana’dan Duran Kalkan; soykırım izlerinin hala diri olduğu Seyit Rıza’nın direniş kalesi Dersim’den Ali Haydar Kaytan ve Ermenice Harpert olan Yukarı Fırat’ın antik kenti Harput’dan gelen yaşca en gençleri olan Mazlum Doğan’ın yenilmez bir mücadelenin ilkleri olduklarını bilmeleri ve bu inançla yola çıktıklarını öğreniyor ve varsayıyorum.

Ve Öcalan’ın "Türkiye’yi mağlup edemeyiz, Türkiye de bizi mağlup edemez“ sözlerini, üst düzeyde diplomatize edilmiş politik bir tablo olarak not ediyorum.

Çıkarımım: Ne olursa olsun, onlar mağlup olacaklar!

Haksızlar, işgal ve talan ettiler, kentleri yaktılar; Vietnam’da olduğu gibi, Kürdistan’da toprağı ağlattılar, bundandır; onlar kaybedecekler…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.