Bu devlet hep teröristti

  •  Evli ve üç çocuk babası Celal Acar, evi basılarak arkadaşıyla götürüldüğü mezarlıkta katledildi. Giysileri çıkartılarak, gerilla elbiseleri giydirildi ve “Terörist öldürüldü” açıklaması yapıldı. 
  •  İki yıl sonra ise kardeşi Mehmet Ata, Dargeçit’e kuzenini ziyarete giderken yolda gözaltına alınıp katledildi. Taburda cenazesinin yanına silah bırakılarak “Terörist öldürüldü” denildi. 
  •  Ailenin girişimleri sonuçsuz kalınca Nebiha Acar, Cumartesi Anneleri eylemlerine katılıyor. İlerleyen yaşına rağmen bıkmadan usanmadan ağabeylerinin faillerini soruyor.

Ağabeyleri için adalet mücadelesi veren Nebiha Acar, Kürt'ün mücadeleden başka çaresinin olmadığına dikkat çekerek, şunların altını çizdi: "Belki de tek suçumuz Kürt olmaktı. Ayaklarım beni götürebildiği kadar bu yolda yürüyeceğim. Öldürülsek de tutuklansak da bu davadan vazgeçmeyeceğiz. İki defa göç ettirildik. 2015'teki sokağa çıkma yasağında da evimizi yaktılar. Çocuklardan geriye anne ve babalar kaldı.” 

Kuzey Kürdistan'da 90'lı yıllarda binlerce köy “güvenlik” gerekçesiyle yakılıp boşaltıldı. Zorunlu göçün yaşandığı merkezlerin başında Şırnak ve Mardin geldi. Baskı ve zulüm ise köy yakmaları ve boşaltmalarıyla sınırlı kalmadı, binlerce insan “faili meçhul” cinayetlerle katledildi. Yargısız infaz ve gözaltında kaybetmelerin sistematik bir hal aldığı bu dönemde katledilenlerden ikisi de Celal ve Mehmet Ata Acar kardeşlerdi.  

Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı Gelîkur köyünde katledilen Celal Acar’dan geriye üç, Dargeçit yolunda katledilen Mehmet Ata Acar’dan ise bir çocuk kaldı. Celal Acar ve bir arkadaşı, 1992'de evlerinden askerler tarafından zorla çıkartılarak, köy mezarlığına götürüldü. Acar ve arkadaşı, ardından mezarlıkta katledildi. Giysileri çıkartılarak, gerilla elbiseleri giydirildi, daha sonra “Terörist öldürüldü” açıklaması yapıldı. Gelîkur köylüleri, ilerleyen yıllarda koruculuk dayatmasını kabul etmedikleri için göçe zorlandı. Önce Dargeçit ilçesine bağlı Zerbîz köyüne yerleşen Gelîkur sakinleri, devam eden baskı ve zulümden kaynaklı 1994'te bir kez daha göç yollarına düşerek, Şırnak’ın İdil ilçesine yerleşti. Aynı yıl (1994) Mehmet Ata Acar, İdil’den Dargeçit’e kuzenini ziyarete gittiği esnada yolda durdurularak, asker ve korucular tarafından alıkonuldu. Daha sonra yanına silah bırakılan cenazesi bir katıra yüklenerek, Dargeçit taburuna götürüldü ve “Terörist öldürdük” denildi. 

Adalet istiyor

İki kardeş aynı güçler eliyle aynı kurgusuyla iki yıl arayla katledildi. Ailenin girişimleri sonuçsuz kalınca Nebiha Acar, ağabeylerinin faillerini bulmak için Cumartesi Anneleri eylemlerinde yerini aldı. Ancak Celal Acar’ın 30, Mehmet Ata Acar’ın ise 28 yıldır ne failleri bulundu ne de yargılandı. Aynı zaman da Barış Anneleri Meclisi Üyesi olan Acar, ilerleyen yaşına rağmen bıkmadan usanmadan kardeşlerinin faillerini sormaya devam ediyor. 

Nebiha Acar

Cenazesini bile tanıyamadım

Nebiha Acar, o dönen yaşadıkları devlet zulmünü şöyle anlattı: “Köyümüzden bir dere geçerdi. Bereketli olduğu için ‘cennet deresi’ diyorduk. Ekin eker, hayvancılıkla uğraşırdık. Pirinç ekerdik. Geçimimizi bu şekilde yapıyorduk ve çocuklarımız dışarıya iş yapmaya gitmezdi. Sonra devlet geldi ve deremizin ismi ‘cehennem deresi’ olarak değişti. Rahat bırakmadı ve ‘ya korucu olacaksınız ya da buradan çıkacaksınız’ dediler. 1992’de askerler köye geldi. Ağabeyim Celal ve köyden bir arkadaşını evden çıkartıp götürdüler. Onları köy mezarlığına götürdüler ve orada katlettiler. O gün kardeşim siyah bir takım elbise giymişti. O elbiselerini çıkartıp PKK elbiselerini giydirmişlerdi. Sonra ‘bunlar PKK’li’ dediler. Halen o gün giydiği elbiselerin nerede olduğunu bilmiyoruz. Elbiseden sadece cebini kesip orada bırakmışlardı. Sivildi ve çocukları vardı. Cenazesini tanıyamadım. Onu ayakkabısından tanıdım. Kardeşimi vahşi bir şekilde katletmişlerdi.” 

Yine korucu olmadık

Koruculuk dayatmasını kabul etmedikleri için üzerlerindeki baskının arttığını vurgulayan Acar, şöyle devam etti: “Baskılara rağmen korucu olmadık. ‘Korucu olacağımıza köyü terk ederiz’ dedik. Bu kararımızdan sonra da gece 01.00 sıralarında askerler evimizi bastı ve ‘köyü boşaltın’ dedi. Yaktılar köyümüzü. Bizim köyün ilerisinde bir köy vardı. O gece orada kaldık. Her şeyimiz ise köyde kaldı. Evden sadece çocuklarımızı alabilmiştik. Bir süre Zerbîz köyünde kaldıktan sonra asker oraya da gelip koruculuk dayatmasında bulundu. Daha sonra oradan da İdil’e göç ettik. 1994’te ağabeyim Mehmet Ata İdil’den Dargeçit’e amcamın oğlunu ziyarete giderken yolda asker ve korucular tarafından alıkonuldu. Bir süre sonra asker ve korucular cenazesini bir katıra yükleyip Dargeçit taburuna götürüyor. Orada, ‘Terörist öldürdük’ diyorlar. Ölüm haberi geldiğinde babamla birlikte Dargeçit’e gittik. Herkes babama, ‘sakın benim oğlumdur deme yoksa seni de kaybettirirler’ diyordu. Ben tabura gitmeye kararlıydım. Babamla birlikte gittik. Tabur komutanı babama, ‘senin oğlun teröristti ve elinde silah vardı’ dedi. Bunu kabul etmedik, çünkü yanında bıçak bile bulundurmazdı. Komutana, ‘köy muhtarını ara terörist mi değil mi diye sor’ dedim. Traktörle cenazeyi aldık ve Dargeçit’te camiye götürdük ancak imam korkudan yıkamadı. Bu kez cenazeyi İdil’e getirdik ve yıkamak için izin istedik. O zamandan beri devletin zulmü üzerimizde. Celal 30 yıl, Mehmet Ata ise 28 yıl önce katledildi, ancak failleri ortaya çıkmadı.” 

İkince kez evi yakıldı

Kürt'ün mücadeleden başka çaresinin olmadığına dikkat çeken Acar, şöyle devam etti: “Korucu olmadık diye başımıza bunlar getirildi. Belki de tek suçumuz Kürt olmaktı. Bedenimde tek damla kan kalana kadar mücadele etmekten ve failleri aramaktan vazgeçmeyeceğim. Ayaklarım beni götürebildiği kadar bu yolda yürüyeceğim. Öldürülsek de tutuklansak da bu davadan vazgeçmeyeceğiz. İki defa göç ettirildik. En sonunda İdil’e geldik. 2015'teki sokağa çıkma yasağında da evimizi yaktılar. Çocuklardan geriye anne ve babalar kaldı.”  ŞIRNAK

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.