Emri veren yargılanmalı
Dünya Haberleri —

Jan Fermon/foto:AFP
- Türk devleti, işgal ettiği Rojava’nın Efrîn, Cerablus, Rai, Girê Spî, Serêkaniyê ve Minbic bölgelerinde 3 tür suç işliyor: saldırganlık, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları.
- Rojava ve Kuzey Doğu Suriye'de işlenen suçlara dikkat çeken Avukat Jan Fermon, “Bu suçların sorumlusu yalnızca bir asker değil, doğrudan devletin en üst kademesidir” dedi.
Türk devleti, Rojava ve Kuzey Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi bölgelerinde gerçekleştirdiği hava ve kara saldırılarıyla, çoğunluğu sivil olan birçok insanı – aralarında kadınlar ve bebekler de bulunmak üzere – kasıtlı olarak öldürmektedir. İşlenen suçlar, işgal edilen Efrîn, Cerablus, Rai, Girê Spî ve Serêkaniyê’den sonra Minbic’i de kapsamına aldı. 5-6 Şubat’ta düzenlenen Rojava Halklar Mahkemesi, yaşanan demografik değişim, zorla göç ettirme, yağmalama, kaçırma, tecavüz, yargısız infaz gibi insanlığa karşı suçları yargıladı. Brüksel’deki Daimi Halklar Mahkemesi (PPT) savcısı ve insancıl hukuk uzmanı Avukat Jan Fermon, Fırat Haber Ajansı’ndan (ANF) Serkan Demirel’e verdiği demeçte, “Saldırganlık suçu, diğer tüm suçları mümkün kılar ve onların temel amacını oluşturur” dedi. Fermon, suçların işlenmesine neden olan asıl faillerin en üst düzey devlet ve hükümet yetkilileri olduğunu ve bunların yargılanması gerektiğini belirtti.
Tüm suçlar saldırganlıkla bağlantılı
Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’de üç tür uluslararası suç işlediğini ifade eden Avukat Fermon, bu suçları şöyle sıraladı:
1- Saldırganlık suçu: Türk devletinin saldırıları, egemen bir ülkeye karşı gerçekleştirilen askeri operasyonlardır. Bir devletin, bu şartlar altında başka bir devlete karşı güç kullanma hakkı yoktur. Saldırganlık suçu, diğer tüm suçları mümkün kılar ve bunların temelini oluşturur.
2- İnsanlığa karşı suçlar: Bu suçlar büyük ölçekli ve sistematik olarak işlenmektedir; bu da insanlığa karşı suç tanımına tam olarak uymaktadır. Özellikle Kürt nüfusun yerine Arap bir nüfusun yerleştirilmesi amacıyla zorla yerinden edilmeler yaşanmaktadır.
3- Savaş suçları: Ancak burada söz konusu olan münferit savaş suçları değil, sistematik savaş suçlarıdır. Halkı yerinden etmeye zorlamak amacıyla planlanan ve uygulanan savaş suçu kampanyaları mevcuttur. Hapishanelerde tecavüz, sivillerin ve sivil altyapının bombalanması gibi suçların ortak amacı, nüfusu yerinden etmektir. Bu nedenle, bu suçlar birbiriyle bağlantılıdır.
Yetkiyi veren doğrudan sorumludur
İşlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçların doğrudan Türk hükümeti ve yetkilileri tarafından planlandığını vurgulayan Avukat Fermon, şu ifadeleri kullandı: “Bu suçlar, tek bir asker tarafından işlenen münferit eylemler değildir. Gerçekten de organize ve sistematik bir suçlar zinciri söz konusudur. Bu tür suç kampanyaları ancak komuta kademesinden kaynaklanabilir. Bu saldırılar, bireysel bir askerin inisiyatifiyle gerçekleşen basit drone saldırıları değildir. Bir asker, sivil bir hedefi vurmak için bir drone’u tek başına fırlatamaz. Bu saldırılar, en üst düzey askeri yetkililer tarafından planlanmıştır. Dolayısıyla, bu saldırılara liderlik eden generaller ve orduya bu şekilde hareket etme yetkisi veren en üst düzey siyasi yetkililer sorumludur.”
Tespit değil, teyittir
Avukat Fermon, Brüksel’de Daimi Halklar Mahkemesinden (PPT) çıkacak nihai kararların büyük önem taşıdığını belirterek şunları söyledi: “Mahkeme bir karara varacak. Ve umuyorum ki ortaya koyduklarımızın gerçekten de savaş suçu, insanlığa karşı suç ve saldırganlık suçu teşkil ettiğini kabul edecektir. Bu karar, hükümetlerimizi Türkiye’ye karşı harekete geçmeye zorlayacak bir araç haline gelmelidir. En önemli nokta, bu mahkemeden çıkacak kararların yürütülecek mücadeleyi meşrulaştırmasıdır. Kararları alacak yargıçlar, hayatlarını yargı sistemine adamış hukukçular olduğu için bu kararlar tartışılmaz bir değer taşıyacaktır. Bu artık yalnızca bir iddia değil, suçları teyit eden hukuki bir değerlendirmedir. Bu kararlar, hükümetlere baskı yaparak onları harekete geçmeye zorlayacaktır.” BRÜKSEL







