Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi ve Hüda-Par
Cafer TAR yazdı —
- Yıllarca Kürt yoktur üzerinden hem iç hem de dış politikasını belirlemiş olan devlet gelinen noktada iğdiş edilmiş Kürtlüğe razı olmuş gibi gözüküyor. Hüda Par’a sadece Erdoğan’ın taktik bir seçim ittifakı olarak bakamayız; Hüda Par noktasında devlet stratejik bir tercih yapmış gibi gözüküyor.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan adet olduğu üzere her seçimden önce Amed’i ziyaret eder kendisi dahil hiç kimsenin inanmadığı şeyler söyler. Bu kez de şaşırtmadı, yanına aldığı ittifak ortaklarıyla birlikte sözüm onu deprem konutlarının temel atma töreni ve Selahattin Eyyubi Merkez Cami’nin açılışı için bir kez daha Amed’i ziyaret etti.
Yıllardır sadece Türkiye siyasal coğrafyasında değil başta Rojava olmak üzere dünyanın her yerinde Kürtlerin ulusal demokratik hak arayışına elindeki bütün imkanlarla saldıran Erdoğan hiç sıkılmadan bir kez daha Kürtlerden oy istedi.
Meydanda toplanan kalabalık aslında Erdoğan’ın geldiği noktada hangi Kürtlere dayandığını göstermesi açısından önemliydi. Amed’de Erdoğan’ın menfaat üzerine örülü parti örgütünün çöktüğünü bu mitingde bir kez daha gördük.
AKP örgütü geldiğimiz noktada Amed’de gönüllü katılımcı bulmakta zorlanan bir noktaya gelmiştir; bunun için hemen devlet devreye girmiş ve bütün kamu personeli Erdoğan’ın etkinliğine katılmaya zorlanmıştır. Birçok devlet memuru Erdoğan mitinglerinde adeta tekmil vermek zorunda bırakılmaktadır.
Kürtler artık kendisi için bir halk haline geldiler; bugüne kadar inançla, kişisel ikbal vaatleri ile kandırılmaya çalışılan, kendinden başka herkese hizmet etmeye zorlanan Kürtler gelinen noktada bunun bir çıkmaz sokak olduğunu yüzlerce yıllık olumsuz tecrübeden sonra artık net olarak anladılar.
Bu saatten sonra sadece Erdoğan değil; dışardan hiç kimse sahte vaatlerle Kürtlerin oyunu alamaz; Ortadoğu’nun en dışa dönük halkı Kürtlerdir. Kürtler yarattıkları birçok kurumu yıllardır hiçbir hesap yapmadan diğer halklara da açmakta hiç tereddüt etmediler; bakın HDP’ye bu coğrafyanın bütün kadim halklarını ve inançlarını bulursunuz.
Kürt inkârı üzerinden Müslümanlık, Alevilik, Êzîdîlik ve hatta Kürt inkârı üzerinden solculuk yapılamayacağını, bu halkın buna rıza göstermeyeceğini Erdoğan’ın Amed ziyaretinde bir kez daha görmüş olduk. Bu halk artık kimsenin boş vaatlerine kanmaz. Kürtler artık ne kişisel ikbal ne de kendini inkârı istenilen hiçbir inanç formatına katılım göstermez.
Birçok insan hala bunun mümkün olduğunu sanıyor; ama çok büyük yanılıyorlar. Bu çevreler Kürtlerin son kırk yıldır yaşadıkları sosyal dönüşümü uzaktan takip ettikleri veya içerikle hiç ilgilenmedikleri için kendi içlerinde Kürtlerin neler yaşadıklarını bilmiyorlar.
Türkiye’de birçok çevre, gönlünden geçen Kürt’le ilişkilenmek, siyaset yapmak, ticaret yapmak, hatta arkadaşlık yapmak istiyor. Gerçek Kürt’le karşılaşınca adeta büyük bir şaşkınlık yaşıyor. Bu siyasal yaşamda çokça karşılaştığımız bir süreç.
Birçok çevre bütün bu önyargılarla Kürtlerle eşit koşullarda birlikte iş yapmak için gelmiyor; adeta Kürtlere nasıl solcu veya başka platformlarda nasıl Müslüman olunacağını öğretmeye çalışıyor. Erdoğan’ın Diyarbakır mitingi bu sürecin artık sonsuza kadar bittiğini göstermesi açısından oldukça önemli olmuştur.
Neredeyse yüzde doksanının Müslüman olduğu Amed’de herkesin büyük saygı duyduğu Selahattin Eyyubi adına açılan bir cami için yapılan bir etkinliğe katılımcı bulamayanlar bunun nedenini anlamalılar. Son çare sarıldıkları Hüda-Par da onları kurtaramaz.
Hüda Par meselesini birçok insan buradan değerlendirmeli; yıllarca Kürt yoktur üzerinden hem iç hem de dış politikasını belirlemiş olan devlet gelinen noktada iğdiş edilmiş Kürtlüğe razı olmuş gibi gözüküyor.
Hüda Par’a sadece Erdoğan’ın taktik bir seçim ittifakı olarak bakamayız; Hüda Par noktasında devlet stratejik bir tercih yapmış gibi gözüküyor.
En son AKP üzerinden Kurdistan’da nispeten varlık gösteren tekçi zihniyet artık bunun mümkün olmadığını görüyor, AKP’nin boşalttığı alan bundan sonra Kurdistan dışı herhangi bir parti tarafından doldurulamaz. Bu noktada devlet tercihini Hüda Par’dan yana yapmış gibi gözüküyor.
Devlet Bahçeli’nin, hatta Bülent Arınç’ın Hüda Par güzellemeleri yapmalarını bu noktadan okumak lazım; bu sadece basit bir seçim ittifakına indirgenemez. Siyaseten Kürt coğrafyasında yenilen devlet çekilirken AKP’den boşalan alanı Hüda Par’a devretmek istiyor.
Fakat bütün çabalar nafilededir; Hüda Par’dan ne Lübnan Hizbullah’ı ne de Putin’in Çeçen Çeteleri çıkar. Geldiğimiz noktada Kürtler bütün Ortadoğu’nun en önemli demokrasi dinamiklerinden biri haline gelmiştir ve bundan sonra bu süreci kimse tersine çeviremez.