Ezberlerimizi bozduk

Kadın Haberleri —

.

.

  • ‘Kendimizi savunuyoruz’ atölyelerine katılan erkekler, kafalarındaki cinsiyetçi kod ve ezberleri bozuyor.

Kadın Özgürlük Hareketi’nin (Tevgera Jinên Azad-TJA), kadına yönelik şiddet ve baskı politikalarına karşı 15 Eylül’de “Em xwe diparêzin” (Kendimizi savunuyoruz) şiarıyla başlattığı 4 aylık kampanya birçok kentte farklı eylem ve etkinliklerle sürüyor. Amed’de startı verilen kampanya kapsamında gerçekleştirilen özgün atölyelerin yanı sıra toplumsal cinsiyet atölyelerine katılan kadın ve erkek katılımcılar, egemen bakış açısını kendilerinden yola çıkarak toplum üzerindeki etkilerini sorguladı. 
Atölyelere katılan erkekler Mezopotamya Ajansı’ndan Semra Turan’a kampanyanın etkilerini ve yarattığı farkındalığı değerlendirdi. 
 
Yargı kalıpları oluşturmuşuz
 
Katıldığı atölye ile var olan cinsiyetçiliği sorgulamaya gittiğini belirten Süleyman Ataş, “Burada kendimde şunu gördüm. Erkekler olarak kadınlara çok fazla rol ve misyon biçmişiz. Kafamıza göre yargı kalıpları oluşturmuşuz. Birçok olumsuzlukları kadınlarla özdeşleştirmişiz. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Kendi ailemizden yola çıkarsak yemek, bulaşık gibi ev işlerinin yanı sıra çocuk bakımı gibi birçok başlık sıralayabilirim. Bunları sadece kadınların göreviymiş gibi görüyordum” dedi. 
 
Sorgulamıyoruz
 
Bir gün dahi var olan egemen bakış açısını sorgulamadıklarını söyleyen Ataş, bunun farkına varmadıkları için eksikliklerini de görmediklerini aktardı. Ataş, “Bu büyük bir eksiklik. Bunlar olmadığı için kadına yönelik şiddet, katliam artarak toplumsallaşıyor. Bunun temeline inmek ve oradan başlamak lazım. TJA, bu kampanya ile bunu yapıyor” diye belirtti. 
 
HDP’li de olsak farkımız yok

Ataş, atölyede cinsiyetçi bakış açısı üzerine kimi çalışmalar yapıldığını, bununla bilinçaltındaki gerçekliğin açığa çıktığını söyledi. Her ne kadar HDP çalışmalarında yer alsalar da toplumdaki diğer hemcinslerinden çok da farklı bir noktada olmadıklarını gördüğünü belirten Ataş, “Her ne kadar kadına yönelik iyi bir noktada olduğumuzu söylesek de aslında toplumdan bir farkımızın olmadığını gördüm. Erkekler olarak bir yere gittiğimizde kimseye hesap vermiyoruz. İstediğimiz saatte dışarı çıkıyor, istediğimiz saatte eve geliyoruz. Kimseye bilgi dahi verme gereği duymuyoruz. Ama kız kardeşim belli bir saatten sonra gelmezse hemen arayıp hesap sorma cüretini kendimde bulabiliyorum. Bunun nedeni de sahip olduğumuz eril zihniyettir” ifadelerini kullandı. 
 
Sorgulama çözümü getirecek
 
Atölyeden sonra yaşamı ile ilgili sorgulamaya gittiğini vurgulayan Ataş, şöyle dedi: “Bu sorgulama hayatın her alanında kadınlarla ortaklaşmamızı ve sorunları birlikte çözmemizi sağlayacak. Sadece sözde değil pratikte bunu yaşama geçirmem gerektiğini öğrendim. Kadınlarla eşit olduğumuz gerçeğini kabullenmeliyiz. Eğer bunu kabul edersek kadınlar hiçbir yerde zorluk yaşamaz ve saldırılar da olmaz. Toplumun en büyük sorunu da, saldırıların temel nedeni de kadınların erkeklerle eşit olmadığı algısıdır.” 
 
TJA arı kovanına çomak sokuyor
 
Atölye çalışmalarının karma olmasının önemine de dikkat çeken Ataş, “Erk zihniyetini birlikte tartışıyoruz. Kafamızdaki ezberleri birlikte bozuyoruz. Kampanya erkeklerin değişip, dönüşmesinde önemli bir yol izliyor. TJA’nın çalışması, arı kovanına çomak sokmak gibi. Bu çalışmaların her yerde yaygınlaşması önemli olacaktır” diye kaydetti. 
 
Öğretilen kodları sorguladık
 
Atölyeye katılan Ali Bal, yıllardır siyasette yer aldığını ifade ederek, “Her ne kadar eşitlikçi bir düzeni savunsam da, erk zihniyetin öğrettiği kodlardan kaynaklı pratik anlamda çok da eşitlikçi olmadığımı gördüm. Gerek davranış biçimleri gerekse üslup ve tarza kadar. Erk bakış açısı ve tutum içerisinde olduğumu fark ettim. Bu tür çalışmalar, zihinsel anlamda erkeği değiştirme, dönüştürme ve açığa çıkartma noktasında önemli bir rol oynuyor” dedi.  
 
Erkekler de mücadele etmeli
 
Bal, atölyenin kendisinde yarattığı farkındalık ile ilgili ise şunları söyledi: “Misal benim dilim çok erildir. Bir şeyi tanımlarken, anlatırken sanki hiç kadın yokmuş gibi konuşurum. Bu detayların aslında kadına bakışımı şekillendirdiğini gördüm. Atölyelerdeki çalışmalar bilinçaltımıza müdahale ediyor. Kendimdeki eksiklikleri sorgulamaya götürdü. Karma atölyelerin olması çok iyi. Çünkü orada bir birimizin aynası oluyoruz. Bu çalışmaların devam etmesini istiyorum. Eril düşüncenin yaygınlaşmasında hepimizin sorumluluğu vardır. O nedenle kadınlar kadar erkeklerin de eşitlikçi bir düzen için mücadele etmesi gerekir.” 
 
En başa dönmeliyiz
 
Son dönemlerde toplumda erkeklik kültürünün yeniden inşa edilmeye çalışıldığına dikkat çeken Erkan Tepeli de, kadınların bu noktada öz savunma ile cevap vermesinin anlamlı olduğunu aktardı. Tepeli, karma atölyelerin önemine vurgu yaparak, “Bende de derinlerde bir iktidar tavrının hâkim olduğunu gördüm. Kadın erkek ilişkilerinde o küçük iktidar alanlarının ne kadar büyük bir erkekliğe dönüştüğüne çarptım. Atölyelerin, bu anlamda derinlemesine bir yolculuk yapması açısından önemli bir başlangıç olduğuna inanıyorum. Hayatımda en başa dönmem gerektiğini fark ettim. Erkeklerin 5 bin yıla dayanan bir özgüveni var. Bu özgüvenin dahi bir erkeklik tavrı olduğunu fark etmiyoruz. Bunun için başa dönmek gerekiyor. Erk zihnimize nokta atışı yapan TJA’nın çalışmalarının çok geniş ve yaygın şekilde yapması önemli olacaktır” dedi.  
 
Kadın değil erkek sorunu
 
Atölye katılımcılarından Murat Kalmaz ise, politik mücadelenin içinde olmasından kaynaklı belli bir bakış açısı olduğunu ancak bu atölyeyle çok geride olduğunu fark ettiğini söyleyerek, şunları ifade etti: “Bende açığa çıkan şu oldu; sanki kadın sorunu sadece onları ilgilendiriyor zihniyeti hâkimdi. Aslında bunun bir toplumsal sorun olduğunu yeniden ele almış olduk. Bu çalışmalar özelikle kadın erkek ilişkilerinde çok ön açıcı oluyor. Erkeklerin temel sorunudur; sorunu tanımlama, tespit etmede sorun yaşamıyoruz, ancak pratiğe gelince bunu yapmıyoruz. Bende de bu var. Bu nedenle aslında toplumda bir erkek sorunu vardır. Taciz, tecavüz eden ve kadınları katleden erkeklerdir. Biz devletin istediği politikaların taşıyıcılarıyız. Ancak erkeği değiştirip dönüştürme mücadelesi veren de kadındır. Sorunun temelinde biz erkekler olduğumuza göre bizim kendimizi değiştirip dönüştürmemiz gerekiyor. 
Atölye çalışmalarından çıktığım gibi eve gidip bunun üzerine eşimle tartışmak istedim. Eşime şikâyetçi olduğu yönlerimi sordum. Birlikte eksikliklerimi konuşup tartıştık. Nasıl dönüşebileceğim üzerine yoğunlaştım. Sistemin savunucusu ve koruyucusu olduğumu gördüm. Örneğin; evin reisi olma özelliği bende hâkim. Ben istediğim saatte dışarı çıkıp gelebiliyorum. Ama eşim böyle yapsa kabul eder miyim düşüncesine bile girdim. O nedenle atölye çalışmaları, bu detayları açığa çıkartması anlamında önemlidir. Muhalif olan ve kadın özgürlük mücadelesini benimseyen bütün siyasi parti, sivil toplum ve kadın örgütlerinin böylesi çalışmaları öncelemesini isterim.”

HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.