Geriye atılan adım ölüm demekti

Dosya Haberleri —

Sorxwîn Kobanê

Sorxwîn Kobanê

  • “Çocuklarını sınırın diğer tarafında bırakıp hem savaş hazırlığı yapan hem de savaşan anneler bize güç veriyordu. Bütün mevzilerde zılgıtlarla direnen kadınların duruşu moral kaynağımızdı.”

BARIŞ BALSEÇER

Sorxwîn Kobanê, 2014’te Türk devleti ve DAİŞ’in ortaklığı ile Rojava'ya dönük savaş ve saldırılar döneminde, yaşadığı kent olan Kobanê’de aktif olarak mücadeleye katılmış. Varlık – yokluk savaşı olarak nitelenen tarihi Kobanê direnişinin, halkların özgürlüğü için verilmiş büyük bir savaş olduğunu dile getiren Sorxwin Kobanê, saldırıların boyutuna denki bir direniş yaşandığını anlatıyor. Asıl hedefin Rojava devrimiyle birey ve toplumunda yeşeren özgülük özlemine saldırı olduğunu ancak savaşın halkların birlikte yaşama arzusunu güçlendirdiğini belirtiyor. 
Dünya Kobanê Günü’nde Kürt halkı başta olmak üzere ezilenlere, birlikte özgürce yaşamak isteyen halklara zafer armağan edenlerden biri olan YPJ savaşçısı gazi Sorxwîn Kobanê, savaşa dair tanıklıklarını anlattı.

“19-20 yaşında gençlerin bedenlerini ortaya koyarken attıkları bu çığlık hala beynimde yankılanıp duruyor.
O ses hiçbir zaman kulaklarımdan çıkmadı. Asla da çıkmayacak”

“Vahşete ve barbarlığa öfke beni bu savaşa kattı”
Saldırılar başladığında Kobanê’de yaşayan Sorxwîn, işgal saldırılarının temel amacının, özgür toprakları işgal ederek yeşeren umut filizini koparmak olduğunu söylüyor. 
 “Direnişe katıldığımda gördüğüm şey, kontrolden çıkmış vahşice bir savaştı” diyen Sorxwîn Kobanê, kafa kesmenin, toplu katliamların, kafeslerde insan yakmanın rutinleştiği tüm bu vahşetin insanlığın gözü önünde yaşandığına dikkat çekiyor. 
Sözlerine “Çocuk, sivil, yaşlı, hasta... Düşman hiç bir insani değeri tanımıyordu” diyerek devam eden Sorxwîn, her şeyi önüne katıp gelen bir vahşet selinin Kobanê'ye doğru ilerlediğini gördüğünü ve bir Kürt kadın olarak yaşananlara duyarsız kalamadığını, vicdani sorumluluk gereği savaşa katıldığını ifade ediyor. Sorxwîn Kobanê, “Vahşete ve barbarlığa karşı öfkem, beni bu savaşa kattı” diyerek özetliyor tarihi direnişe dahil oluşunu.
 
“Kobanê’de tekniğe karşı, irade savaştı”
Sorxwîn Kobanê, DAİŞ’in elindeki teknik imkanlara karşı kendilerinde sadece hafif silahlar olduğunu söylüyor.
“Her türden ağır silahlarla donanmış çeteler ve tanklar geliyor üzerimize ve elimizde sadece bir tüfenk... ‘Bir tanka karşı insanı sadece tüfenkle  karşı koymaya iten şey nedir?’ diye sordum kendime. Bunun cevabı “iradeydi” diyor Sorxwîn ve tanık olduklarından sonra Kobanê’deki savaşın sadece teknikten ibaret olmadığını anladığını söylüyor. 
Sorxwîn Kobanê “Kadınlar, gençler, yaşlılar ellerinde tüfenkle tanklara karşı savaşıyorlardı” diyerek tarihi direnişin fotoğrafını çekiyor ve ortaya konan iradeyi tarif etmekte zorlandığını anlatıyor. 
O tarih değiştiren savaşta insanların bedenleriyle set ördüklerini, el bombasıyla kendilerini tankların altına atıp, tankların ilerleyişini durdurdanlardan bahsediyor.
 
“Geriye atılan bir adım ölümdü”
Sorxwîn yaşananın gerçek anlamda bir kent için son savaşı olduğunu belirterek, “Arkanı dönüp kaçsan, bu toprağı terk etsen, direnmezsen zaten ölüsün. Toprağını kaybedersen, ülkeni kaybedersen, ülkenden başka yerlere gidersen bir ihtimal karnını doyurup bedenen hayatta tutabilirsin ama ruhen, fikren ve psikolojik olarak ölüsün” diyerek hem Kobanê Savaşı’nda yer almanın, hem de Kürtlerin tarihsel direnişinin önemine vurgu yapıyor.  
Bir tüfekle tanklara karşı duran binlerce gencin bunun farkında olduğunu ve "Bu topraklardan geriye atılan tek bir adım bile ölümdür" dediklerini anlatıyor. Sorxwîn; “19-20 yaşında gençlerin bedenlerini ortaya koyarken attıkları bu çığlık hala beynimde yankılanıp duruyor. O ses hiçbir zaman kulaklarımdan çıkmadı. Asla da çıkmayacak” diyor.
Direnişte yer alan Sorxwîn, bedenini siper ederek Kobanê’nin işgal edilmesine izin vermeyenlerin unutulmaması gerektiğini belirtiyor. “Rojhilatlı bir savaşçı olan Heval Rûken de bunu söyledi. Botan’dan gelen Heval Nefel de bu sözü söyledi. Onlar gibi onlarca genç söyledi bunu”diyor.


 
Anne kucağında bebekler kurşunlandı
DAİŞ çetelerinin insan kafası kesmeyi bir ritüel haline getirdiğin bu görüntüleri asla hafızasından silinemeyeceğini belirterek, yaşanan vahşetin üzerinde kalıcı izler bıraktığını söylüyor. Sorxwîn; “Bu izler nereye gidersem gideyim benimle olacak. Kobanê Savaşı, birçok insan üzerinde psikolojik etkiler bıraktı.” 
Cümlesini yazarken bile zorlandığımız ama tarihe not düşmek, yaşanılanı unutmamak için yazılması gereken tanıklıklarından birisini aktarıyor Sorxwîn Kobanê: “Bir anneyi kendi saçlarıyla boğmuşlardı. Kucağında iki çocuğu... Annenin kucağında iki çocuğuda kurşunlamışlardı. Henüz 6 ayını doldurmamış kız çocuğunu ise bacağından yaralayıp, sağ bırakmışlardı. Beyaz elbisesi kan içerisindeydi. Annesinin memesinde kalan sütle iki gün hayata tutunmuştu o bebek. Çocuğu gördüğüm an, beynimden vurulmuşa döndüm. Asla unutamıyorum o görüntüyü. Her an gözlerimin önünde, her an zihnimde. Bu benim öfkemi daha da arttırdı. Bunlar tarihimiz, hafızamız. Bunları silemeyiz, unutamayız.” 

“Ölüm ile yaşam arasındaki o an’da güldüm”
Sorxwîn toplamda beş kez yaralandığını, sonuncusunun Kaniya Kurda Cephesi’nde gerçekleştiğini söylüyor. 5 arkadaşıyla mevzide olduklarını, “cehennem silahı” dedikleri bir silahla yaralandığını belirtiyor. Yaralandığı son saldırıyı ve şehit düşen iki arkadaşını şu şekilde aktarıyor: “Saldırıda mevzimizde oniki çocuk babası bir yoldaş vardı ‘cehennem topu’ mevziye isabet edince ilk anda şehit düştü. Efrîn’li olan diğer bir yoldaşımda aynı mevzide şehit düştü. Diğer bir yoldaşım hastaneye yetiştirilse de orada şehit düştü. Ben de iki bacağımdan yaralandım, gözümü kaybettim. Bütün bedenimde ciddi yaralar vardı.”
DAİŞ'le birçok kez burun buruna geldiklerini, çok yakın mesafede savaştıklarını söyleyen Sorxwîn Kobanê, DAİŞ çetesiyle karşı karşıya kaldıkları bir anısını ise şu cümlelerle aktarıyor: “Bir keresinde şehit düşen bir arkadaşımızı sırtlayıp güvenli bir eve taşıdık. Çok ağır bir saldırı altındaydık. Barbar çetelerin seslerini duyuyorduk. Arkadaşımızı bıraktığımız evin karşısındaki başka bir evde konuşlandık. Sabah erkenden şehit düşen arkadaşımızı almak için eve geçtik. Düşmanın evde pusu kurduğunu bilmiyorduk.”
 Yedi çete, şehit yoldaşlarının olduğu evin önünde pusuya yatmışlardır. DAİŞ çetelerinin, YPG savaşçılarının yoldaşlarına karşı sorumluluk ve bağlılığını bildiğini söyleyen Sorxwîn Kobanê, düşmanın kendinlerini arkadaşlarını almaya geleceklerini bilecek kadar iyi tanıdığını belirtiyor. 
Sorxwîn bir yoldaşının "Beni savun, ben şehidi getirmeye gideceğim" dediğini, peşi sıra silahların patladığını söylüyor. Arkadaşlarının savunması altında, yaralanan yoldaşına ulaşıyor Sorxwîn. Silahını yere bırakıp, önceki gün eve bıraktıkları şehit arkadaşının naaşına uzanırken,  bir nefes duyduğunu, başını kaldırdığında DAİŞ çetesiyle yüzyüze geldiklerini söylüyor. Sorxwîn Kobanê: “Elinde silahı vardı. Ben ise silahımı yere bırakmıştım. Ölümle yaşam arasında gidip geldiğim bir andı. Şehit arkadaşımın ellerini tutuyordum. Çete elini uzatsa, beni yakalayabileceği bir mesafede duruyordu.”
DAİŞ çetesi o an karşısında bir kadın savaşçı görmüş ve şok olmuştur. Sorxwîn Kobanê, çetenin silahı göğsüne dayadığını, parmağının ise tetikte olduğunu söylüyor. Sorxwîn, duvar dibine bıraktığı silahı almanın yollarını düşünmeye başladığını anlatıyor. Ancak bir sinema filminde görebileceğimiz bir sahne, o an gerçekte yaşanan. Sorxwîn o an “Eğer gülersem düşman afallayacaktır diye düşündüm. Ölüm ile yaşam arasında yüksek bir kahkahayla gülmeye başladım. Bu bana zaman kazandırmıştı. Çete bir şok daha yaşadı. Ani bir refleksle silahıma atıldım. Çete farkına varıp silahıyla taradı etrafı. Sırtımdan vuruldum ama kurşun kemiğe ulaşmamıştı. Silahım ulaşıp, üzerimdeki el bombasının fünyesini çekip, bombayı fırlattım. Silahımın tetiğine bastım. Çetenin çığlıkları ortalığı doldurmuştu. Yedi kişilik çeteye büyük bir darbe vurduk ve arkadaşımızı aldık.” 

Çatışma hattına ilerleyen YPG savaşçıları

Türk devleti saldırırsa savaşırız
Türk devletinin işgallerine ve yeni işgal planlamalarına dair konuşan Sorxwîn Kobanê, Türk devletinin Kürtler başta olmak üzere halklar nezdinde insanlığa karşı suçlar işlediğini belirtiyor. Sorxwîn: “İnsanların yaşamlarına devam etmesine müsaade etmeyen bir düşman gerçekliği bu. Her gün saldırılar ve saldırı tehditleriyle psikolojik bir savaş yürütülüyor. İnsanlarımız her gün katlediliyor, kaçırılıyor. Sivil halk bombalanıyor.”
Türk devletinin birlikte yaşamak isteyen halklara, doğuştan gelen hakları için mücadele eden Kürtlere karşı her tür savaş aracını devreye koyduğuna dikkat çeken Sorxwîn Kobanê, Türkiye’nin bu pervasızlığına dünyanın sesiz kaldığını belirtiyor. 
Dünyanın yaşanılanlara karşı gözlerini kapadığına dikkat çeken Sorxwîn: “Halkın özgürlüğü için gözünü, bedenini parça parça vermiş bir YPG-YPJ gazisi olarak söylüyorum; herhangi benzer bir saldırıda gücümün ve kanımın son damlasına kadar bu barbar ve işgalci zihniyete karşı savaşacağım” diyor.
Türk devletinin DAİŞ’in yapamadığını başarmak istediğini belirten Sorxwîn Kobanê; “Bu halk ne kadar yakılırsa o kadar da yeşilleniyor. Türkiye devleti bunu iyi bilsin. Biz ne kadar yanarsak o kadar güçleniyoruz. Ne kadar yanarsak o kadar çoğalıyoruz. Bize karşı yürüttüğü bu savaş Türk devletinin sonu olacak” diyor. 

“Kobanê, özgür yaşam için savaştı”
Sorxwîn Kobanê, “DAİŞ'in savaşı barbarcaydı. Bunlara tanıklık etmiş bir insan olarak kişisel tarihime dair söyleyebileceğim en önemli şey bu savaşın unutulmaması gerektiğidir. Orada yaşayan halka dönük yürütülen o vahşice savaş unutulmamalı. Bunun için de halkların birlikteliği elzemdir” diyerek tarihe not düşüyor.
Halkların egemenler olmadan bir arada yaşam olasılığını düşünmek zorunda olduğunu dile getiren Sorxwîn Kobanê, halkların birlikte yaşamaya dair bir sorununlarının olmadığını vurgulayarak Kobanê Savaşı’nın bunu ispat ettiğini dile getiriyor.
Sorxwîn Kobanê: “Benim içinde savaştığım Kaniya Kurda cephesinde sadece Kürtler, Asuriler, Çerkesler, Araplar yoktu. Bugün demokrat olduğunu söyleyen, dünyaya demokrasi getirdiğini iddia eden ve Türk devletinin suçlarını görmezden gelen devletlerin vatandaşları da geldi Kobanê'ye. Alman, Amerikalı, Belçikalı, İsveçli arkadaşlarımız gelip bizimle beraber siperlerde savaştılar. Halklar el ele vererek barbarlığa karşı mücadele ettiler” diyor.
 “Sadece ortadoğu halklarına dönük değil, bütün dünyaya karşı bir tehlike vardı ve halklar bu tehlikeye karşı en ön cephelerde savaşarak tarafını gösterdi” diyen Sorxwîn Kobanê, her biri başka bir ülkeden gelerek Kobanê’de şehadete ulaşanların verdiği mücadelenin halkların birliğini gösterdiğini belirtiyor. Sorxwîn Kobanê: “Egemenler olmazsa halk her koşulda birlikte yaşayabiliyor. Kobanê'nin tüm uluslar için bir köprü olduğunu söyleyebiliriz. Kobanê'nin halklar için bir konfederal modele dönüştüğünü söyleyebiliriz” diyor.

“Türk devletinin DAİŞ’e desteğinin şahidiyiz”
“DAİŞ’in en büyük ortağı Türkiye devletiydi” diyen Sorxwîn, Kobanê'de yaşadığı süreç boyunca Türkiye devletinin açık bir şekilde DAİŞ'e hem teknik hem de askeri destek sunduğuna tanıklık ettiğini de belirtiyor. Sorxwîn: “Hem cephane, hem de asker veriyordu. Türkiye DAİŞ'i her koldan koordine ediyordu. Kaniya Kurda adını verdiğimiz yerde bir köprü vardı. Bu köprünün DAİŞ ve Türkiye'nin işbirliği için kullanıldığını kendi gözlerimizle gördük. Zırhlı araçlar o köprüden gelip asker indiriyor, Kobanê'ye gönderiyordu. Yaralı çeteleri de alıp tedaviye götürüyordu. Tedavi ettikten sonra tekrar Kobanê'ye gönderiyorlardı.” 
Kobanê Savaşı’nda DAİŞ çetelerinin birçok kez fosfor bombası kullandığını, birçok arkadaşlarının bu kimyasal saldırı sonucunda yaralandığını belirten Sorxwîn Kobanê, Türk devletinin bütün bu suçların ortağı olduğunun altını çiziyor. Tüm dünyanın Kobanê yaşananları bildiğini ifade eden Sorxwîn, Türkiye’nin işlediği tüm bu suçlara karşı kimsenin tek bir kelime söylemediği için kızgın olduğunu vurguluyor.

“Kadınların duruşu bizi motive etti”
“DAİŞ'e karşı mücadelemiz her zaman sürecek” diyen Sorxwîn Kobanê: “Nerede olursa olsun, hangi ülkede olursa olsun DAİŞ gibi barbar bir hareket ortaya çıktığında kadınlar olarak mücadelemizi büyüteceğiz.” 
Sorxwîn Kobanê, Kürt halkının ve ezilenlerin hafızasına “insanlığın barbarlığa karşı zaferi” olarak kazınan Kobanê Savaşı’nda, direnme motivasyonunu kadınların duruşu ve mücadelesinden aldıklarını belirtiyor. Sorxwîn: “Çocuklarını sınırın diğer tarafında bırakıp hem savaş hazırlığı yapan hem de savaşan anneler bize güç veriyordu. Bütün mevzilerde zılgıtlarla direnen kadınların duruşu moral kaynağımızdı.”
Sorxwîn Kobanê,  son nefelerine kadar mevzisini terketmeyen kadınların, Arîn Mîrkan ve Rêvana Kobanê’nin karanlığı fedakarlıklarıya parçaladıklarını belirterek, özgür Kürt kadınının teslimiyeti asla kabul etmeyeceğini vurguluyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.