Gözyaşımız bitti

6 Şubat 2023 Depremi / Maraş

6 Şubat 2023 Depremi / Maraş

  • "Ali’yi bulabilirim umuduyla bütün odanın taşlarını boşalttım ama diğer odaya başka oda karışmış. Aradan 24 saat geçti, devlet yok. İkinci gün akrabalarım geldi. Yönlendiren uzman bir ekip olsaydı, Ali'ye ulaşmamız iki saat sürmezdi.
  • Cansız bedenine ulaştık. İlk gün ulaşsaydık, çocuk şu anda yaşıyordu. Ağlaya ağlaya, insanın gözyaşı biter mi? Bitermiş. Ağlamanın da bir kapasitesi varmış. O kapasiteyi doldurduk. Gözyaşlarımız istesek de akmıyor artık. Ağlayamıyoruz."

Yüz binlerce binayı enkaza dönüştüren, on binlerce can kaybına neden olan depremin merkez üssü olan Mereş’in Elbistan ilçesinde, resmi açıklamalara göre çöken 300 binada, 924 kişi yaşamını yitirdi. Deprem sonrası iktidar tarafından kaderine terk edilen ilçede, depremzedeler halkın dayanışmasıyla arama kurtarma çalışmalarıyla yakınlarını enkaz altından kurtardı. Günlerce arama kurtarma ekiplerini bekleyen depremzedeler, geç müdahale nedeniyle birçok kişinin yaşamını yitirdiği belirtiyor. Yakınlarını kendi imkanlarıyla kurtaran depremzedeler, yaralarını da halkın dayanışmasıyla kendileri sarıyor. 

Yaralarını sarmaya çalışan milyonlarca depremzededen biri olan Mustafa Adil, enkazdan çocuğunun cenazesini çıkardığı depremi etkilerini unutamıyor. İlk depremden sonra eşi, üç aylık bebeği ve yaşları iki ile 11 arasında değişen dört çocuğuyla birlikte evden çıktıklarını, ancak ikinci depremde evlerinin yıkıldığını ve enkaz altında kaldıklarını aktaran Adil, binanın yıkılması sırasında kucağında üç aylık çocuklarının (Ahmet) olduğunu söyledi. Adil, MA'ya Yüsra Batıhan'a şunları söyledi: “Ahmet üç aylık, bas bas bağırıyor. Fatma üç yaşında, iki yaşındaki Ali öbür tarafta kaldı. ‘Anne, baba’ diye bağırıyor. Hanımın üzerine taş düştü, bükülüp kaldı. Büyük bir taş düştü. Allah'tan balkonda çelik raflar vardı. Kiler olarak kullanıyorduk. Derin dondurucu vardı. Kolonlar onların üstüne düşmüş. Bina tost gibi, tamamen yapışık. Bizim olduğumuz yer kuş yuvası gibi açık kaldı. Biz ışık gördük. Oğlum yardım etti, ben sürüne sürüne taşın altından çıktım. Çocukları çıkardık. Dışarıda da millet yardım etti. Enkazın altından o şekilde çıktık” diye konuştu.

AFAD değil, akrabalar yetişti

Adil, enkazdan çıkmasının ardından iki yaşındaki oğlu Ali’yi aramaya başladığını belirterek, şöyle devam etti: “Kendi imkanlarımla tünel açtım ama bulamadım. Gece 00.00’a kadar bütün odanın taşlarını boşalttım. Enkazın altından çıktım, her tarafım ezik büzük, kırıktı. Tekrar çocuğumu bulmak için çabaladım. Çocuklar, ‘Ali yolda geliyordu’ dedi. Ali’yi bulabilirim umuduyla bütün odanın taşlarını boşalttım ama diğer odaya başka oda karışmış. Aradan 24 saat geçti. Yapacak bir şey de artık yoktu. Hava da çok soğuktu. Biz de gece 00.04’ten beri ayaktaydık, ezildik, yorulduk ve ara verdik. Kendim arıyordum zaten. İkinci gün dayımı aradım. Depremin ilk dakikasından itibaren dayımın iş makineleri vardı. Dayım da göçük altında kalmış, hiç haberim yok. Diğer akrabalarımı hiç aramadım. Daha sonra aklım biraz başıma geldi ve Whatsapp’tan ‘çocuğum enkaz altında kaldı. Allah aşkına herkes yardım etsin’ diye durum yaptım. İstanbul’dan, Almanya’dan akrabalarım geldi öğlenden sonra. Önce çatıyı deldik. Sonra 5. katı deldik, sonra 4. katın tavanını deldik. Kendi imkanlarımızla 3. kata ulaştık. Ben bir yere koşuyorum balyoz buluyorum, bir yere koşuyorum kazma buluyorum, bir taraftan koşup demir keseceği buluyorum. Allah'tan akrabalarımız vardı. 20 kişi kendi imkanlarımızla eştik.”

Artık ağlayamıyoruz

Yatak odasının bulunduğu bölgeye ulaştıklarında odanın kaydığına tanık olduğunu söyleyen Adil, şunları paylaştı: “Yatağı gördük ama çocuğa ulaşamadık. Tekrar binanın yıkıldığı yan tarafındaki aradan eştik. Yatak odamızın perdesini bulduk. Allah’tan orada kepçe bulduk. İtfaiyeciyi durdurdum, adam 65 yaşında, ‘Benim astımım, kalbim var yapamam’ diyor. İtfaiyeciler geldi ama yanlarında hiçbir alet edevat yok, ‘Ben aleti edevatı kaybettim’ diyor. Devlet memurları çok rahattı. Ellerini sıcak sudan soğuk suya vurmak istemedi. Vinç operatörüne yalvarıyorum ‘paletli gelsin’ diyor. Paletliyi çeviriyorum, ‘öbürü gelsin’ diyor. Artık kendi imkanlarımızla yatak odasının perdesini bulduk, onu takip ettik. Oradan baza başlığa ulaştık. Halbuki iyi yönlendiren uzman bir ekip olsaydı, bizim çocuğa ulaşmamız iki saat sürmezdi. Biz tepeden, yandan, önden delince iki saatte ulaştık. Çocuk cansız şekilde yatak odasında yatıyordu. Üzerine taş da düşmemişti. Artık soğuktan mı vefat etti, bilmiyorum. İlk gün ulaşsaydık, çocuk şu anda yaşıyordu. Ağlaya ağlaya, insanın gözyaşı biter mi? Bitermiş. Ağlamanın da bir kapasitesi varmış. O kapasiteyi annesi, ailesi olarak doldurduk. Gözyaşlarımız istesek de akmıyor artık. Ağlayamıyoruz.” MARAŞ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.