Hukuksuz ve kanunsuz Erdoğan
Mihraç URAL yazdı —
- Erdoğan bugün, hukuk adına her şeyi tanımlamaya başlamıştır. Artık hukuk Türkiye’de Erdoğan’ın kendisi olmaktadır, onun sözleri, onun davranışları hukuk kapsamında yer almaktadır.
Ciddi muhalefetin olmadığı yerde, iktidar kendini hukuk yerine koyar. Bu durumda hukuk ne kurumsal olarak ne de fiili olarak hayatta kalmaz. Yasalar şahısların tekelinde, onların sözlerinde anlam bulmaya başlar. Türkiye’de son durum bu anlamda kendini tanımlamaya başlamıştır. Erdoğan bu gün, hukuk adına her şeyi tanımlamaya başlamıştır. Artık hukuk Türkiye’de Erdoğan’ın kendisi olmaktadır, onun sözleri onun davranışları hukuk kapsamında yer almaktadır.
Gazze olayları başlar başlamaz kendini apayrı bir merkeze oturtan Erdoğan, ülkede hukuk adına atılacak tüm adımların timsali olduğunu vurgulamaktadır. Ülkede yürürlükte olan kurumlar ve aldığı kararların tümünü hiçe sayan, davranışları ve aldığı kararların özü itibariyle bu kurumlardan üstün tutan açıklamaları Türkiye’de hukukun ne anlama geldiğini anlatır duruma gelmiştir.
Erdoğan “Kimi kurumların aldığı kararları ciddiye almamak gerekir, kanunlar yazılı metinlerdir, bizde hukuk vicdana bağlıdır, bunu güçlendirmek gerek”, “Adalet öyle bir kavram ki, kimi durumda zulümle arasındaki fark bir soğan kabuğu kadar ince hâle gelir” yönlü açıklamaları hukuk kurallarını hiçe sayan birer yaklaşımdır. Erdoğan, önemli hukuk kurallarını hiçe sayan, onlardan kaynaklı kararları red eden yaklaşımlarıyla kendi partisinin gösterdiği yaklaşımları haklı göstermeye çabalaması bunun bir göstergesidir. Bu yaklaşımları esasında hukuku hiçe sayan davranışlarıyla ülkede hukuksuzluğu yerleştiren yaklaşımlar sergilemektedir.
Erdoğan, kanun ve hukuk ayrımı yaparak hukuku şahsın kanaatlerine bağlı bir unsur saymaktadır. Buna dayanarak da "Tüm yargı dünyasına sesleniyorum, kanun sayfaları arasındaki maddelere değil, vicdanınızın sesine kulak verin” diyerek kendi kanaatlerine uygun karar vermeyi hukuk saymaktadır. TIR’ların yakalandığı dönümde savcılar MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı sorgulamak istemişti, Erdoğan şiddetle buna karşı gelmiş ve Hakan Fidan’a “polisler gelirse bile onları tutukla” diyerek gitmesini engellemişti. Bu da Erdoğan’ın ortaya attığı “kanun ile hukuk” arasındaki farkı anlatan iyi bir örnektir. Yani kendi kanaatlerine uygun olmayan her davranış kanunidir, hukuk ise kişi vicdanında yer alan bir alandır!
Bu durumda Kürt halkı lehine çıkan kimi kararları neden hukuk dışı saydığını anlamak zor değil. Kürt halkı bu acımasız süreçte, kanunlu yada kanunsuz, hukuklu ya da hukuksuz zalim hakim ve savcılar eli altında ezilmektedir. Kürtler, kanunla da hukukla da her boyutta ezilirken Türkiye toptan bir hukuksuzluk içindedir demek yanlış olmasa gerek.
Türkiye, hukuk dışı yönetimlerle yönetildi yıllardır. Kanun yoluyla ya da vicdani etkinlikle de olsa zalim bir hukuk sürece egemendir. Biz devrimciler bu sistemin kendisinden kaynaklı hukuksuzluğun varlığı ile mücadele ediyoruz. Erdoğan’ın kanunlu kanunsuz, hukuklu hukuksuz eğilimlerine karşı mücadele halindeyiz. Ancak, egemen güçlerin kendi yazılı yasalarına aykırı olarak hareket etmeleri Türkiye’nin hukuksuz bir devlet olduğunu çağrıştırır. Bu yanıyla da Türkiye tam anlamıyla hukuksuz devlettir demek yanlış değildir. Erdoğan, kanunları da eline tümden geçirene kadar “hukuk”çu olmasına karşı da olmamız gerekecektir. Bu yanıyla Erdoğan aşırı bir hukuksuz, aşırı bir kanunsuz kişi olarak faşizmi temsil emektedir.
Böylesi yaklaşımlar nedeniyle hukukçu çevrelerden sert eleştirilere muhatap kalmaktadır. Bunlardan biri de olayları şöyle yorumlamaktadır: “Nitelikleri arasında ‘hukuk’ olan bir devlet, hukuku gözardı ederek, eğip bükerek, duruma, kişiye, olaya, zamana göre hukuk kurallarını uygulamayarak veya gevşeterek bir yere varamaz. Hukuk devleti, yürürlükte olan hukuk kurallarına göre hareket eder ve bu kuralların herkese eşit olarak tatbikine hizmet eder. Kimse layüsel, yani sorumsuz değildir. Bu nedenle, dokunulmazlığı olanların da işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı yargılanmaları gerekir. Önemli olan, bu yargılamaların usule uygun yapılmasıdır.”
Hukuk kişiden kişiye farklılaşarak hayata geçirilemez. Tüm şahıslara, tüm kurumlara ortak bir tarzda uygulanan kuralların bütünüdür. Erdoğan, ülkeyi hukuksuz, her kişiye göre ayrıcalıkları olan uygulamalarıyla ikame etmektedir. Bunu Anayasa yenilenmesinde de aynıyla sürdürmektedir. Biz ise yeni anayasanın tüm toplum tarafından ortak bir irade beyanı olarak gündeme gelmesini istiyoruz. Ancak Erdoğan bu konuda da kendi şahsi eğilimleri ve kanaatleri nedeniyle bir Anayasa ihdas ederek topluma dayatmak istemektedir.. Yani “Anayasa demek Erdoğan demektir” sonucuna varan bir anlayışla hukuk eğilimlerini yansıtmaya çalışmaktadır. Toplumun ezici çoğunluğu ise bu şahsi isteğe karşı bir duruşu, bir tavır algılayışı ortaya koymaktadır. Yanı halkın ezici çoğunluğu böylesi sahte hukuk çabalarına karşı duruş sergilemektedir.