Din müfredatı ve kayyum

Mihraç URAL yazdı —

  • Bugün ülkede geçerli olan sorunların başında iki sorun vardır. Bir tarafta Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenciler için yayınladığı din müfredatlı yaklaşımı, diğeri de Erdoğan’ın azgınca dile getirdiği kayyum çabalarıdır. Bu iki sorun, başka sorunlarla örtülmek istense de örtülemez.

Türkiye’nin gündeminde ilginç olaylar cereyan ediyor. Bu gelişmelerin önde duranı Meral Akşener’in Erdoğan’la buluşma isteği ve buluşması gösteriliyor. Oysa gerçek güncel sorunlar çok farklıdır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı müfredatın yeniden düzenlenmesi ve Kayyum olayı, güncel sorunların ana maddeleridir.

Akşener’in Erdoğan’la görüşme koşturması gündeme gelen ve basını meşgul eden kimi talepler için asla değildir. Akşener ne oğlunun Paris Büyükelçisi olma talebiyle kapı aralamak ya da kendinin Cumhurbaşkanlığı Yardımcısı olma gibi taleplerle bu görüşmeye gitmedi. Görüşme talebi Akşener’den geldi, o da İYİ Parti başkanlığından düşünce zaten uzun zamandır Erdoğan’a karşı beslenen yakınlaşma için fırsat doğmuş oldu. Bu fırsat bugün için görüşmeyle noktalandı. Akşener Erdoğan’a karşı amansız bir muhalif olmadığını, koşullara dayalı olarak ileride olası siyasal değişimlerin gündeme gelmesiyle çok şeyin yerli yerine oturacağını dile getirdi. Bunlar arasında azılı Kürt düşmanı olan Akşener, şu an hiçbir sonuç ortaya çıkmasa da verdiği mesaj “aynılar aynı yerdedir” mesajıdır. Bu görüşmeye bundan öte bir anlam yüklememek gerekir. Erdoğan açısından ise bu görüşme 31 Mart seçim sonrası ortaya çıkan durumu örtmek, dikkatleri başka yöne çevirmek üzere kullanılacak bir veriden ibarettir.

Erdoğan bu görüşmeden çok önemli bir sonuç almayacaktır. MHP temel direğine bir saygısızlık asla yapmayacaktır. MHP’nin AKP’yle değişik boyutlarıyla sürdürdüğü anlaşma hala güçlüdür ve seçim sonuçlarında görülen ikinci parti olma özelliği bu dayanışmayı çok daha etkin kılacaktır. AKP seçimlerde geriledikçe, MHP‘den ayrılma değil, bir arada daha sıkı olma yönüne kayacaktır. AKP zayıfladıkça daha etkin olarak MHP’ye yönelecektir. Seçim sonuçları dikkatlice incelenirse AKP’nin gerilemesine rağmen MHP oy oranları yerinde saydı. Cumhur İttifakı oy dağılımı MHP’nin AKP’ye  verdiği oylara bağlı olarak şekillenmiştir. MHP öyle sanıldığı gibi dev bir sarsıntıya uğramamıştır. Önde duran, bir bakanlık ya da üst düzey yetkili olma durumunda bulunmayan MHP, AKP için her zaman gerekli bir dayanaktır. Evet MHP ciddi sorunlar yarattı. Ateş’in katledilmesi ve diğer basına yansıyan meseleler ciddi sorunlardır. Ancak Erdoğan’a göre, iktidarın ayakta durması için MHP’nin sağladığı imkanlar çok önemlidir. Erdoğan bu konuyu örgüt toplantılarında açıkça savundu ve “yolumuza aynen böyle devam edeceğiz” diyerek de noktaladı.

Erdoğan, ortamın Akşener’le ilgili olmasını, güncel siyasal basını meşgul etmesini isterken hayati öneme sahip olan başka bir geçeği halka yutturmaya çalışmaktadır. O da Milli Eğitin Bakanlığı’nın ortaya koyduğu müfredatı, maarif programını onaylatma derdindedir. İşte Türkiye’nin en güncel sorunu da budur. Bu soruna eklenecek “Kayyum” olayı var ki ne Akşener görüşmesi ne de başka bir şeyin önemi vardır.

Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı yeni müfredat program taslağında hangi derslere ne kadar, kaç sayfa ayırdı, bunu görelim;

“Hayat bilgisi 84, İlkokul Türkçe 228, Fen Bilimleri 234, İnsan Hakları ve vatandaşlık 30, İnk. Tarihi ve Atatürkçülük 77, Biyoloji 88, Fizik 114, Kimya 113, Felsefe 67, Tarih 76, Din Eğitimi Toplam 512”

Akıl almaz bir tarzda din dersleri 512 sayfa ile diğer tüm derslerden öne geçmiş bulunmaktadır. Din dersleri denilen gerçek bundan 1445 yıl geriye gitmek demektir. Hiçbir kaidesi yenilenmeyen, hiçbir kuralı dokunulmayan din dersleri bugün için sadece Erdoğan’ı iktidarında tutmak demektir. Dünyanın ilerlemesi, sanal zekaların egemen olma eğiliminin gündeme gelmesi, tüm ülkeler ve milletler için ders olarak okutulmaktadır. 1445 yıl önceki din kuralları inanç olarak kişinin kendisi ve Allah’ı arasında bir bağ olarak kabullenilse de bunun fen kitabelerinden daha fazla sayfalarla öğrencilere okutulması cinayettir. Bu din derslerinde en önemli kural egemen olanın her deyişine, her yaptığına evet demek zorunluluğu bulunmaktadır. Şu an 31 Mart’ta ikinci parti düzeyine düşen AKP, demokrasilerde ikincil olanın yönetememesi kuralınca artık iktidar olamayacağını göstermektedir. Ancak dinen bu kural geçersiz sayılacak ve iktidarda olanın egemenliği sürdürülecektir. Yani demokrasi hak ve hukuku böylece lağvedilecektir.

Buna kadın haklarını ekleyelim, burada akılların durmasına yol açacak sonuçlar görülecektir. Kadın hakları diye bir bahis söz konusu olmayacaktır, erkek karısını dövecek ve kimseyle yüz göz olmasına olanak tanımayacaktır. Miras olayı ise hiçbir adalete sığmayan paylaşımlara götürecektir. Kadın mirastan yarım hisse sahibidir. Mirastan yarım hisseyle ayrılan kadın mahkemede şahit olarak bile dinlenemez. Bunun gibi binlerce olayda haksız ve pervasız süren algılarla, öğrencilerin beyni yıkanacaktır.

Erdoğan’ın Cumhuriyeti yıkmak üzere giriştiği bu hareket, tüm tehlikesiyle ayan beyan ortadadır. O, geliştirdiği müfredatla Cumhuriyeti yıkarken kurmaya çalıştığı İslam düzeni Türkiye halkları tarafından, elinin tersiyle, 31 Mart seçimlerinde atıldı. Erdoğan, son oyunlarını oynamaktadır. Bunlardan sonuç alamayacağını görmektedir. Bu gidiş onu MHP’ye daha da tutsak kılmakta, Akşener gibi mevta güçlerden de örtü almaktadır.

Bu arada üzerine durduğu ve “arkası gelecek” diye vurguladığı Kayyum hiçbir yasaya dayanmayan haliyle, Kürt halkının önderliğinde tüm ülkede yasal kapılar zorlanarak kayyum belasına karşı durulmaktadır. Kürt halkı kayyuma karşı parlamentoda gösterdiği direniş, hala Hakkari’de devam eden direnişle boyutlanıyor. Erdoğan, bin bir yolla dikkatleri başka yöne çevirse de kayyum, demokrasi düşmanı bir uygulamadır. Bu ister Hakkari’de olsun istere başka bir yerde olsun tüm ülkeyi bağlayan bir anti-demokratik, karşı çıkılması zorunlu olan bir yaptırımdır. Kürt halkı kayyuma karşı tüm halklar adına onların öncüsü olarak öne atılmaktadır. Bizlerin de bu sürece katılmamız zorunlu ve gereklidir.

Bugün ülkede geçerli olan sorunların başında iki sorun vardır. Bir tarafta Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenciler için yayınladığı din müfredatlı yaklaşımı, diğeri deErdoğan’ın azgınca dile getirdiği kayyum çabalarıdır. Bu iki sorun, başka sorunlarla örtülmek istense de örtülemez. AKP iktidarının ülkede yok edilmesi gereken rejimi, güncel sorunların çözümüyle gerçekleşecektir. Ülkenin güncel olduğu kadar önemle çözümlenmesi gereken sorunu da budur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.