İddianameyi Kürtçe çürüttü

Kadın Haberleri —

Öznur Değer

Öznur Değer

  • 7 aydır rehin tutulan JINNEWS muhabiri Öznur Değer, dünkü ilk duruşmada, Kürt, kadın ve gazeteci olarak Kürtçe savunma yaptı. JINNEWS'te çalıştığı için başının dik olduğunu belirten Değer, tüm haberlerini ve 'Kurdistan' dahil tüm yazdıklarını savundu, aynı doğrultuda haberler yapmaya devam edeceğini söyledi.

Gazetecilerin yargılandığı davanın duruşmasında savunma yapan gazeteci Öznur Değer, iddianamedeki çelişkilere dikkat çekerek, cezaevindeyken hesabına gönderilen 300 TL'yi dışarı çıkıp çekmekle suçlandığını söyledi. 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 20 Ekim’de gözaltına alınıp 29 Ekim’de tutuklanan JINNEWS muhabirleri Habibe Eren, Öznur Değer, Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever ve MA muhabirleri Selman Gözelyüz, Deniz Nazlım, Berivan Altan, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli, tutuksuz yargılanan Zemo Ağgöz, Mehmet Günhan ve 20 Mart'‘ta tutuklanan Yeni Yaşam muhabiri Hamdullah Bayram’ın yargılandığı davanın ilk duruşması, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya, tutuksuz yargılanan Zemo Ağgöz ve Mehmet Günhan ile tutuklu gazeteciler katıldı.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Özgür Öğret, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Yöneticisi Cuma Daş, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Ankara Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MGKP), Polen Ekoloji Kolektifi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni ve tutuklu gazetecilerin aileleri ve çok sayıda avukat ve gazeteci duruşmayı izledi.

Duruşma kimlik tespiti ile başladı. Duruşma, mahkeme başkanı Kerim Coşgun’un, iddianameyi okumasıyla devam etti. 

Kürtçe savunma yaptı

İlk olarak söz alan Öznur Değer, Kürtçe savunmasına, “Kadınım, gazeteciyim ve Kürt'üm. Bu üç kimliğimden dolayı buradayım, bu üç kimlik üzerinden savunma Kürtçe yapacağım" dedi. Mahkeme başkanı, yarıda keserek, “Türkçe biliyor musun? Kendi isteğinle mi Kürt savunma yapıyorsun" diye sordu. Değer, elbette Türkçe bildiğini ama kendi ana diliyle kendisini savunacağını belirterek, tepki gösterdi.

Gazetecilik, sorgulamaktır

Yeniden savunmasına devam eden Değer, kadın, çocuk ve ekoloji üzerine haberler yaptığını; araştırma haberlerinden dolayı Musa Anter ve Özgür Basın Şehitleri Gazetecilik ödülü de aldığını hatırlatan Değer, bir yaşam tarzı olarak da gördüğü gazeteciliğin, kendini, haklarını, evreni, yaşamın tamamını sorguladığını söyledi. Değer, şöyle devam etti: "2016’dan bu yana yapılan baskılar hem hayatımda hem de hayat içerisinde devam ediyor. 2016’dan bu yana herkesin üzerinden baskılar var. Eğitim, sağlık, ifade, en başta da yaşam hakkı çiğneniyor. 2 binin üzerinden kadın katledildi, binlerce çocuk istismar edildi ve binlerce insan hakları ihlal edildi. Bu tablo karşısında insan kendini nasıl iyi hisseder? Ben de vicdanım ve kalemimle hareket edip gazetecilik yapıyorum. Ezilen halkların, kadınların, çocukların sesleri duyulmuyor. Ayrımcılığa uğrayanların, ötekileştirilenlerin sesleri duyulmuyor. Seslerini duyurmak için gazeteci oldum ve bu vicdani bir gerekliliktir.”

AKP'nin sicilini özetledi

“Kürt bir kadın gazeteci olarak buradayım” diyen Değer, “21 yılda on binlerce kadın öldürüldü. Çocuklar tarikatlarda, okullarda, vakıflarda tacize ve tecavüze maruz kalıyor. Küçücük çocuklar istismar edilip evlendirilir. İnsanım diyen bunu nasıl kabul eder?” sözlerinin ardından mahkeme heyeti yeniden savunmasını bölerek, “Üzerinize atılan suçlamalar üzerine konuşun” dedi. Değer, suçlamalara geleceğini ama öncesinde neden kadın ve çocuk haberleri yaptığının anlaşılması gerektiğini söyledi. 

JINNEWS iyi ki var

Değer, savunmasını şöyle sürdürdü: "Kadınların ve çocukların yaşadığı tüm sorunlara karşı JINNEWS’te çalışıyorum.   Hatırlarsanız, Batman’da ipek Er, uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze maruz kalarak yaşamını yitirdi. İpek Er, genç bir Kürt kadındı ve karşısında bir asker vardı. Musa Orhan’ın zulmünden dolayı yaşamına son verdi. İpek Er yaşamına son verdiğinde, 'yaşadıklarım unutulmasın, kadınlar yaşadıklarımın mücadelesini versin ve hesabını sorsun' dedi. İpek Er’in sesini, mektubunu JINNEWS duyurdu ve bu yüzden JINNEWS’te çalışıyorum. İpek Er bir örnekti, öldürülen, hakları gasp edilen, tecavüze maruz kalan kadınların örneğiydi. JINNEWS, kadınların haykırışlarını tüm dünyaya duyurmak için çalışıyor. Duyulmak istenmeyen çocuk seslerini JINNEWS duyuruyor. Bunun için bugün JINNEWS’te çalışıyorum. JINNEWS, onlarca ödül aldı, özellikle kadın hakları, Türkiye’de ve Ortadoğu’daki zulme uğrayan tüm kadınların seslerini duyuruyor. İyi ki JINNEWS var. JINNEWS’teyim, başımda diktir.”

Ankara TEM’in işkenceleri

Ankara Emniyeti’nin işkencelerine değinmek isteyen Değer'in sözünü yeniden kesen mahkeme heyeti, “çok uzatma” dedi. Sözüne devam eden Değer, "Ankara TEM’in bize yaşattıklarının kayıt altına alınmasını istiyorum. Bizler gözaltına alınana kadar TEM bir mizansen ayarlamıştı. TEM, bizim de bu mizansende oynamamızı istedi ama bizim tepkilerimizle bu mizansen boşa çıktı. Arkadaşlarımız gözaltına alındığında başlarını öne eğmeye çalıştılar, bayrakların önünde elleri kelepçeli bir şekilde fotoğraf çekmek, bu fotoğraflarla bizleri ‘terörize’ etmek istediler. Ben de üç gün tekli hücrede ve işkenceye maruz kaldım. Rapor almak istedim, vermediler. Tutanak tutmuşlar, ‘ellerim kelepçeli iken onlara saldırmışım ve vurmuşum' diye. Bu mümkün mü? Ellerim kelepçi, 100’ün üzerinde polisin arasındayım. İşkenceye maruz kaldığım yerde kamere vardı. Bu kameraların kayıtları nerede? İddianameye de giren bu sağlık raporu sahtedir. Üç gün boyunca gözaltında kaldık, bir yere çıkarılmadık nasıl imzam olur” diye sordu.

Sadece polis fezlekesiyle

İddianamenin sadece TEM’in fezlekesiyle hazırlandığını vurgulayan Değer, “Bu iddianameyi hazırlayan TEM’dir. Eğer hukuk normlarına göre hazırlansaydı, bu sahte rapor nasıl iddianameye girdi. MASAK raporları, Öznur Değer banka hesapları kullanmıyor, o yüzden yaşamını gizli tutuyor, diyor. Bende İş Bankası kartı var ve aktif kullanıyorum. Dosyanın başından bu yana benim Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri olduğumu belirtmişler. Bu doğru değil, ben MA’nın muhabiri değil, JINNEWS’in muhabiriyim. MRNS adresi yanlış veriyor, gizlilik diyorlar ama zaten verdiğim adreste gözaltına alındım.

Paralel evrende mi uçtum?

Dosyayı kabartmak için gözaltına alındığım evde birçok yasaklı kitap bulunduğu belirtildi. Kızıltepe TEM’in tutanağında belirtildiği gibi sadece telefonum alındı o kadar. MASAK raporunda cepten bana 300 TL gönderilmiş. Zaten görülüyor ki, 2018'de tutukluydum. Paralel evreden ben uçup gidip oradan paramı aldım. Yoksa bulunduğum cezaevi teknoloji olarak çok mu gelişmiş?”

Savunma yapma gereği yok

Dosyada bulunan gizli tanık beyanlarını reddeden Değer, “Gizli tanığın beyanları itibarımı zedelemeye yöneliktir. Bunu asla kabul etmiyorum. Kadın kimliğim karşısında da ırkçı bir saldırı olarak görüyorum. Bunların hepsi yalan olduğu için bunlara dair savunma vermeye gerek görmüyorum. Bir örnekle gizli tanığın beyanlarının ne kadar yalan olduğunu anlatmak istiyorum. 8 Nisan 2023’te Birgün gazetesinde, 'Muhbirlik işi' haberi vardı. Haber başlığında da anlaşıldığı gibi muhbirliğin nasıl bu hale geldiğini ve iş olarak yapıldığını gösteriyor. Bu rapor GİB raporu üzerinden düzenlendi. Bu rapor 2022'de hazırlandı. Binlerce ihbar için para ödenmiş. Muhbirliğin nasıl iş haline geldiğini gösteriyor” şeklinde konuştu.

'Kurdistan' demek suç mu?

Verilen aranın ardından savunmasına devam eden Değer, şöyle sürdürdü: “Kurdistan kelimesi kullanmam bir bağımsız devlet kurma amacıyla yaptığım belirtiliyor. Kurdistan bir ülkedir, devlet değildir. Ben de Kurdistan’da büyüdüm. Neden Kurdistan ismini söylediğimde suçlu olarak görülüyorum? Dijital medyamda Kürtçe yazdığım twitlerden dolayı da suçlanıyorum. Burada savunmamı Kürtçe yapabiliyorken, dijital medyadan nasıl suç sayılıyor? Bu da Kürtçenin inkar edilmesidir. 'Anadil günü kutlu olsun' dediğimiz için suç sayılıyor. PKK ile bağlantı kurmuşlar. Anadil gününü PKK mi ilan etti? Sanki PKK, Kürtçeyi yaratmış. Yine dijital medya hesabımdan Wan ve Gever ile ilgili paylaşımlarımda kentlerin isimlerini Kürtçe yazdığım için suçlanıyorum. Kürtçe konuşmak suç mu? Çıplak aramayla ilgili yaptığım haberlerle yargılanıyorum ama bugün cezaevinde çıplak aramayla yüz yüze kaldım. Şikayette de bulundum. İdare ve Gözlem Kurulu (İGK) raporlarından dolayı onlarca insan cezaevinden çıkamıyor. Bunun nedeni ise pişmanlık dayatmalarının kabul etmemeleri. Bunları hepsini gördük.”

Konya'daki katliam haberi

Konya’da katledilen Dedeoğulları’na dönük onlarca haber yaptığına dikkat çeken Değer, Dedeoğulları’na dönük tüm haberlerinde belgelerin olduğunu ifade etti. Değer, “Dedeoğulları katliamından sonra sanık cezaevinde telefon görüşmesinde, ‘Kürtler usandı mı’ haberini yaptım. Bugün ben ırkçılıkla yargılanıyorum. Ankara/Altındağ’da 30 Ağustos 2021'de Suriyeli mültecilere dönük ırkçı bir saldırı oldu ve bunun haberini yaptım. Bugün ben onları kışkırtmışım gibi yargılanıyorum ama oraya gittiğimde ırkçılığı kendi gözlerimle gördüm. Irkçı baskılar yüzünden Suriyeli aileler evlerine, iş yerlerine bayraklar asmıştı. Hatta Türkler bile yanlış anlaşılmasın diye evlerine bayrak asmıştı. Burada çok büyük bir ırkçılık ve ayrımcılık var. Orada bir çocuk yaralandı. Bu çocuğun ailesinin yaşadıkları ile ilgili haber yaptım ama yaptığım haber suçlanma sebebi olarak dosyaya konulmuş. Yaptığım haberde çocuğun ailesi: ‘çocuğumun suçu nedir?’ diye sormuş. Bir aile evlerini terk etmek zorunda kaldı. İddianamede ‘Öznur mülteci ailelere ev ayarlamak istiyor’ deniliyor. Bir diğer haberim ise Suriyeli ailelere ev vermeyen emlakçılarla görüşmem suç sayılmış. Altındağ’daki yaptığım şey gazeteciliktir" şeklinde konuştu.

Her yerde kalemimiz yanımızda

İddianamede, kendisinin eylemlere katıldığını ve eylemleri hazırladığına yönelik bir ibare geçtiğine işaret eden Değer, buna dair somut bir şey bulunmadığını kaydetti. MASAK raporlarına işaret eden Değer, şunları dile getirdi: “Benim iki yıl içerisinde 60 bilet aldığım söyleniyor. Ben gazeteciyim, elbette gezeceğim. Türkiye’nin birçok şehrinde haberler yaptığımı göreceksiniz. Gittiğim şehirlerde haber yapmak için gittim. JINNEWS’in sitesinde gezdiğim şehirlerde yaptığım haberler de yer alıyor. Bunun iddianameye konulması çok akıllıca değil. Tüm arkadaşlarım çok iyi biliyor ki; gazetecinin görevi gezmek ve haber yapmasıdır. Bir gazetecinin evi sırtındaki çantadır. İstediğim kadar yolculuk yapabilirim, bu da benim seyahat özgürlüğümdür. Gazeteci olmasam bile ben seyahat edemeyecek miyim? Benim yaptığım tek faaliyet gazeteciliktir. Gazetecilik yaptığım için yargılanamam. Cezaevinde olabiliriz ama yine haber yapıyoruz. Gazetecilik yer ve mekan tanımaz. Biz nerede olursak olalım kalemimiz yanımızdadır.”

11 ayda 33 gazeteci

Demokrasinin ayaklar altına alındığına dikkat çeken Değer, “Son 11 ayda 33 gazeteci tutuklandı. Şu an burada 12 kişi yargılanıyoruz, bu da demokrasinin ayaklar altına nasıl alındığını gösteriyor. Gazeteciler iktidarın söylemi ile hareket etmez. Arkadaşlarımın da yaptığı tek şey gazeteciliktir. Bundan dolayı kanunlarınızı gözden geçirerek tahliye edilmemiz gerekiyor” dedi.

Mahkeme heyeti, gizli tanık beyanlarını okudu. Haber hazırlanırken duruşmaya bir saat ara verildi. ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.