Kayıpların gölgesinde barış olmaz

İkbal Eren
- Kayıp ailelerinden İkbal Eren süreçten beklentilerini 30 yıllık mücadelenin taleplerinden ayırmıyor: “Faillere dönük cezasızlık zırhı ve zaman aşımı kavramı kaldırılsın.”
12 Eylül darbesi ardından başlayan faili meçhuller ve zorla kaybetmeler 90’lı yıllara gelindiğinde artık devletin ‘rutinine’ dönüştü. Gazi Katliamı sürecinde kaybedilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak 1995 yılında Galatasaray Meydanı’nda “Ben Hasan’ın annesiyim” diyerek oturmaya başladığında karanlık bir tarihin aydınlatılması mücadelesine de öncülük edecekti. Emine Ana’nın 27 Mayıs’ta oturduğu meydan kayıp mücadelesiyle özdeşleşti. Cumartesi anneleri/insanları olarak bilinen kayıp ailelerinin mücadelesi 30 yıldır devam ediyor.
Bin 61 hafta
Bin 61 haftadır meydanda seslerini duyurmaya çalışan ailelerden biri de Eren ailesi. 12 Eylül darbesinin hemen ardından, 21 Kasım 1980’de İstanbul Saraçhane’de bulunan Haşim İşçan Geçidi’nde gözaltına alınan Hayrettin Eren’den bir daha haber alınamadı. Eren ailesi, “Bu davadan vazgeç” tehditleri aldı ama vazgeçmedi. 1995 yılından itibaren Galatasaray’da yükselen sesin aynı zamanda kendi sesleri olduğu inancıyla eyleme dahil oldular.
Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren tüm kayıplar bulunana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini vurgulayarak, “Ne yıldık, ne vazgeçtik. Emine Anne ve annelerimiz bize bunu öğrettiler" dedi.
Emine ananın açtığı yol
İkbal Eren, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Emine Ocak’ı da anarak, Cumartesi eylemlerinin devletin unutma ve unutturulma politikalarını boşa çıkardığını vurguladı. Eren şöyle konuştu: "Kaybedilen insanlar hiç konuşulmadı. Çünkü kalanlara verilen gözdağı onların konuşulmasına da engel oldu. Cumartesi Anneleri’nin, 1995'te Emine Ocak'ın oğlunun kaybedilmesiyle başlayan çığlıkları, devletin bu unutma ve unutturma politikasını boşa çıkardı. Emine Ocak, devletin gözaltında kaybetme politikasını Türkiye gündemine taşıdı. Gözaltında kaybedilenlerin konuşulmaması, faillerin yargılanmaması, faillerin iştahını kabarttı. Bunun da önüne geçilmiş oldu. Emine Ocak, 95'te Galatasaray Meydanı'na oturduğunda faillerin de karanlık yüzünü ortaya çıkardı."
Ne yıldık ne vazgeçtik
Cumartesi Anneleri’nin eylemleriyle gözaltında kayıpların önüne geçildiğini vurgulayan İkbal Eren, bu oturma eyleminin bir nedeninin de başka annelerin ağlamaması olduğunu söyledi. Tüm kayıplar bulunana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini belirten İkbal Eren, "Biz 30 yıldır zaten bunları söylüyoruz. Devlet nasıl adım atacak? 30 yıldır bizi duymadı, görmedi. Basın açıklaması yaptığımız, kayıplarımızla buluşma mekanımız olarak seçilen Galatasaray Meydanı'nı kapattı. Ki bütün annelerimizin o meydandaki taşlarda ayak izleri var, sesleri yükseliyor orada. Bu da bir yıldırma politikasıydı. Ama ne yıldık, ne vazgeçtik. Emine Anne ve annelerimiz bize bunu öğrettiler" ifadelerini kullandı.
Taleplerimiz çok net
İkbal Eren, “Barış ve Demokratik Toplum Süreci”yle ilgili beklentilerini de 30 yıllık mücadelenin taleplerinden ayırmıyor. Devletin demokratikleşmesinin bir koşulunun da kayıpların faillerinin ortaya çıkarılması, sevdiklerinin mezarlarına ulaşılması, kayıplar gerçeğiyle yüzleşilmesi olduğunu vurguluyor:
"Faillerin cezasızlık zırhıyla korunduğunu biliyoruz, cezasızlığa son verilmeli. Zaman aşımı kavramı kaldırılmalı. Uluslararası sözleşmelere, insanlık suçlarına-zorla kaybetmelere karşı sözleşmelere imza atılmalı ve uygulanmalı. Bizim taleplerimiz o kadar net ve 30 yıldır söylüyoruz.” MA / YEŞİM TÜKEL










