Kentimizi birlikte yöneteceğiz
Dosya Haberleri —
DEM Parti Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan adayı Serra Bucak gazetemize konuştu:
- Uzun süre düşündüm. Ama birilerinin bunu devam ettirmesi gerekiyor. Birilerinin bu görev alanına da gelmesi, eşbaşkanlık sistemine sahip çıkması gerekiyor. Yani inadına tutunmak, inadına var olmak zorundayız. Başka çaremiz yok. Üstelik bu şehir için, Amed halkı için hizmet etmek ve güzel projeler hayata geçirmek çok onur verici olacak.
- Bizim yerel yönetimler paradigmamızda katılımcılık esastır. Halkın muhakkak bu süreçlerde yer alması gerekiyor. Bunu gerçekleştirmek için yenilikçi yöntemler bulabilmeliyiz. Ayda bir defa halka açık gün yapma fikri var. Halk toplantılarında bütün önerileri, ihtiyaçları, şikayetleri birebir dinlemek. Bu aslında çok da yeni bir fikir değil.
- Biz de artık bu saatten sonra bu alanları sonuna kadar savunacağız. Sağlam politikalarla, sağlam bir anlayışla, sağlam bir belediyecilik, bir hizmet iddiasıyla geleceğiz. 31 Mart'ta seçime gittiğimizde bu halkın en yüksek oranda desteğini alacağız. Bu Ankara'ya da, yeniden böyle bir yöntemi denemek isteyenlere de bir cevap olacak.
BİRCAN DEĞİRMENCİ
Yerel seçimlere az bir zaman kalmışken Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) merakla beklenen Amed Büyükşehir Belediyesi adaylarını yaptığı ön seçimle belirledi. 12 kişinin aday adayı olduğu ön seçimde delegasyonun oylarıyla Doğan Hatun ve Serra Bucak eşbaşkan adayı olarak seçildi. Serra Bucak 2006 yılından kayyum atamaları öncesine kadar belediye çalışmalarında yer aldığı için kenti iyi tanıyor; siyasetle ilgilenen bir aileden geliyor. Bucak, 1966’da öldürülen Kurdistan Demokrat Partisi-Türkiye'nin (KDP-T) ilk genel başkanı, hukukçu Faik Bucak'ın torunu. Babası ise HEP, DEP, HADEP içerisinde yer almış, haftalık Yeni Ülke Gazetesi’nin İmtiyaz Sahibi, hukukçu Serhat Bucak. Yüklendiği ağır sorumluluğun bilinciyle, deneyimlerini kente hizmet için aktaracağını ifade eden Serra Bucak ile adaylık serüvenini, kayyum politikalarını ve projelerini konuştuk.
Öncelikle hayırlı olsun diyerek başlayalım. Sizi tanımayanlar için Serra Bucak kimdir?
Aslen Siverekliyim. 1976 Amed doğumluyum. 1979’da ailem İstanbul'a göç ettiği için orada büyüdüm. İlk, orta ve lise eğitimimi İstanbul’da tamamladım. Siyasetle iç içe olan yurtsever bir ailede yetiştim. 90’lı yıllar yurtsever hareketin de Türkiye metropollerinde örgütlenmesinin güçlü olduğu yıllardı. Her akşam “Bugün bize kim gelecek? Gazeteden kim gelecek? Partiden kim bizi ziyaret edecek? Hangi arkadaş bizim evde kalacak?” diye beklerdik. Kurdistan'da da öyledir ya; “90'larda evlerimizde hep partili arkadaşlar oluyordu” derler. Bizim de öyleydi. 1991’de babam yine politik faaliyetleri sebebiyle sürgün edildi. Almanya’ya gitti. Hakkında açılmış davalar vardı ve bir daha dönemedi. 2006 yılında ben buraya dönmeye karar verdim. O yıllar belediyelerimizin hem çocuk çalışmalarının hem kadın çalışmalarının çok güzel olduğu yıllardı. Uzaktan takip edip gururlanıp mutlu oluyorduk ve bu sürecin bir parçası olmak istedim.
Hangi alanlarda çalıştınız?
Burada da uzun yıllar çocuk alanındaydım. Bağlar Belediyesi’nde eğitim destek evlerinde çalıştım. 2009-2010 yılları arasında Sabahat Tuncel’le birlikte Ankara’da çalıştım. 2014'te Kayapınar ve Büyükşehir’de meclis üyesi oldum. Büyükşehir'de eşbaşkanlarla çok yakın çalışma arkadaşı olduk. 2 buçuk yıl kadar kaldık ve ilk kayyum atandı. Sonra ben de en iyi bildiğim çocuklarla ilgili alana döndüm. Çocuk çalışmaları yürüten Sûr’da hala aktif olan bir dernek kurduk. Kadın diplomasi komisyonundaydım. Son bir yıl da Yeşil Sol Parti İl Yönetiminde yer aldım.
Ne yazık ki Kürt illerinde belediye başkanı olmak ateşten gömlek gibi. Kayyum atamaları, görevden alınmalar, tutuklanmalar, sürgün.. Ve siz bütün bunların bilinciyle aday oldunuz. Nasıl karar verdiniz?
Yani tabi kolay bir karar değil. Uzun süre düşündüm. Ama birilerinin bunu devam ettirmesi gerekiyor. Birilerinin bu görev alanına da gelmesi, eşbaşkanlık sistemine sahip çıkması gerekiyor. Yani inadına tutunmak, inadına var olmak zorundayız. Başka çaremiz yok. Üstelik bu şehir için, Amed halkı için hizmet etmek ve güzel projeler hayata geçirmek çok onur verici olacak. Bu sorumluluk bilinciyle başvuru yaptım.
Bu sene adaylıklar ön seçimle belirlendi. Biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz? Nasıl geçti?
Partimiz özellikle genel seçimler sonrasında açığa çıkan eleştiriler, tartışmalar sonucunda “Nasıl daha katılımcı ve çoğulcu bir demokratik anlayışla seçilmişlerimizi belirleriz” diye bir yol haritası çizdi. Geniş katılımlı delegasyonla ve bir ön seçimle bu işi yapmaya karar verdi. Aday adayı olan arkadaşlar ön seçim tarihine kadar 3-4 hafta Amed il ve ilçelerinde kendi çalışmalarını yürüteceklerdi. Tabii o çalışmanın da belli kriterleri vardı. Parti ve kurum yöneticilerinin eşlik etmediği bir çalışma oldu. Gerçekten çok verimli bir süreçti. Çünkü Türkiye siyasetinde olmamış bir şeyi hayata geçirdik. Bu kadar geniş bir delegasyonla bir ön seçime gitmek, insanlarla temas etmek, onlardan fikir almak, eleştirilerini dinlemek ve ihtiyaçları onların tespit etmesi çok önemliydi. “Bizim tespitlerimiz, olması gerekenler bunlardır” şeklinde çok net mesajlar aldık.
Belediyecilik anlamında en çok neden şikayetçilerdi? Hangi ihtiyaçlar öne çıktı?
Aslında çok olması gereken tespitler, ihtiyaçlar. Mesela Çarıklı'ya gittik. “Biz Mardin'den gelirken şehrin girişiyiz, bir nevi kentin aynasıyız. Çarıklı'nın çehresinin güzel olması, kanalizasyonun bu şekilde akmaması gerek” diyerek, bir takım güzelleştirme, bakım onarım çalışmaları istiyorlar. Ya da kadınların, çocukların gidebileceği, nefes alabileceği, yaz akşamları oturabileceği yeşil alan talepleri oldu. “Neden bizim genç kızlara istihdam alanı yaratmak için atölyelerimiz yok? Neden yerel ekonomiyi canlandırmak için kendi yerel ekonomi politikalarımız yok?” soruları açığa çıktı. Son sekiz yıldır bir kayyum gerçeği var. “Biz o kayyumla bir araya bile gelmiyoruz. Belediye binasından içeri bile giremiyoruz. Biz hangi ihtiyacımızı belirtelim ki?” diyorlar. Hep birlikte oturup kafa yorduk, tartıştık. En çok istedikleri şey bilgi paylaşımı. Yapılan ve yapılacak işlerden haberdar olmak. Aslında kent hizmeti, belediyecilik dediğin şeyin aslı bu. Olabildiğince yurttaşa enformasyon vermek. Daha katılımcı, şeffaf ve dürüst bir çalışma istiyorlar. Bu da beni çok heyecanlandırdı. Çünkü onlardan aldığımız bu heyecanla, bu önerilerle çalışmamak mümkün değil.
Kayyumlar belediye çalışanları içerisinde de büyük bir tahribat yarattı…
Gerçekten ciddi bir yıpranmışlık var. Mesele sadece borçlanmalar değil; oraya yerleştirilen bu kentle, bu halkla bir duygu, fikir, düşünce bağı olmayan insanların orada olması da değil. Belediye çalışanları arasında da bir deformasyon var. Bu da bize şimdiden yansıyor. Yani bir sürü kırılmışlıklar var, haklının, haksızın, yaşın-kurunun bir arada yandığı durumlar var. Bir toplumun dokusuyla oynadılar, iç barışı bozdular. O yüzden o iç barışı, o çalışma barışını tahribatların içine gömülmeden tekrar ve gecikmeden yakalamalıyız. Yönümüzü de halka, sivil topluma, kurumlara dönerek yapmalıyız. Sivil toplum ve kurumlar da bu yönüyle çok önemli bir yerde duruyorlar. Amed her zaman katılımcılığı esas alan bir kent. Sonuçta biz, bizden öncekilerin yarattığı bir mirasa geliyoruz. Dolayısıyla böyle kıymetli bir deneyim var. Bunun üzerine inşa etmemiz, koymamız gerekenler var.