Kentin yaşayan ölüleri: Mülteciler

Dosya Haberleri —

Suriyeli mülteciler/foto: Erdoğan ALAYUMAT/Hatay

Suriyeli mülteciler/foto: Erdoğan ALAYUMAT/Hatay

  • Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ'ın hedef göstermesi sonucu Suriyeli mültecileriler ırkçı saldırılara maruz kaldı. Depremden ağır bir şekilde etkilenen mültecilere neredeyse hiçbir yardım gitmiyor.
  • Görüştüğümüz mülteci depremzedeler, çok fazla mültecinin yaşamını yitirdiğini aktarıyor. Cenazelerinin ise kamyon kasalarında Cilvegözü Sınır Kapısı'ndan Suriye’ye gönderildiğini belirtiyor.
  • Mustafa Talip El Hamud, “Benim komşum Türk, deprem olduğunda biz gidip onlara yardım ettik. Eşi ve kızını binadan çıkardıktan sonra kendisi enkaz altında kaldı. Ben ve ailem ellerimizle toprağı kazarak onu enkaz altında sağ çıkardık" dedi.

ERDOĞAN ALAYUMAT/HATAY

Maraş merkezli 7.7 ve 7.6'lık depremler, Türkiye'de yaşayan mültecileri de vurdu. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, depremin etkilediği 10 ilde 15 milyonluk nüfusun 1.7 milyonunu Suriyeli mülteciler oluşturuyor. BM raporları, Kilis'te yaşayan her iki kişiden birinin mülteci olduğunu aktarıyor. Antep, Urfa, Hatay'da ise her 4 ya da 5 kişiden biri mülteci. Hatay’da depremin ardından kentte yaşanan hırsızlık olaylarından mülteciler sorumlu gösterildi ve hemen ardından Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ'ın hedef göstermesi sonucu Suriyeli mültecileriler ırkçı saldırılara maruz kaldı. Kentte yaşayan mülteciler ise olayların kendileri ile alakası olmadığını söylüyor. Depremden ağır bir şekilde etkilenen mültecilere neredeyse hiçbir yardım gitmiyor. Kentte yaşanan hak ihlallerini raporlaştırmak isteyen avukatlar ise tehdit ediliyor. Avukatlar, iktidarın kendi beceriksizliğini mültecileri hedef haline getirerek örtmenin peşinde olduğunu söylüyor.

Kentte 356 bin mülteci yaşıyor

İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye’de 3 milyon 535 bin 898 Suriyeli mülteci var. 356 bin 361 Suriyeli ise Hatay’da yaşıyor. Kentte ırkçı, faşist çevrelerin ve iktidarın ırkçı politikalarından kaynaklı Suriyeli mülteciler her dönem hedef olurken, Suriyeli mültecilere dönük toplu linç girişimleri gerçekleşiyor. Kentte yaşayan Suriyeli mültecilerin çoğu Antakya, Reyhanlı, Altınözü, Kırıkhan, Hassa, Yayladağ, İskenderun, Erzin, Dörtyol ve Payas ilçelerinde yaşıyor.

Mahallerin tümü yıkıldı

Kentteki mülteciler yoksulluk içinde yaşıyor. Daha çok geri dönüşüm ya da tarım işçiliği yapan mülteciler çok düşük ücretler karşılığında büyük sömürüye maruz kalıyor. Savaştan kaçan mültecilerin, yaşanan depremden sonra kurdukları yaşamları da yerle bir oldu. Deprem, Antakya ilçesini nerdeyse tamamen yerle bir ederken, ilçeye bağlı Emek, Elektrik, Affan gibi mahallerinin yüzde 80’i yıkıldı, geriye kalan kısmı ise ağır hasarlı.

Önce savaş yıktı şimdi de deprem

Savaşın yarattığı yıkımdan kaçarak kendilerine yeni bir yaşam inşa etmeye çalışan mülteciler depremle birlikte yeni bir yıkım daha yaşadı. Yaşadıkları yıkımın şokunu henüz atlatamadan kentte yaşanan hırsızlık gibi asayiş olaylarından sorumlu tutuldular. Yakalanan bazı faillerin Suriyeli olması mültecilere dönük kışkırtmaları arttırırken, ırkçı siyasetçilerin “Yağma yapanlar Suriyelidir” gibi açıklamaları bu kışkırtmalara çanak tutuyor.

Mülteci ölümleri bilinmiyor

Görüştüğümüz mülteci depremzedeler, depremde çok fazla mültecinin de yaşamını yitirdiğini aktarıyor. Cenazelerinin ise kamyon kasalarında Cilvegözü Sınır Kapısı'ndan Suriye’ye gönderildiğini belirtiyor. Görüştüğümüz alileler, 7 Şubat günü Cilvegözü sınırına, kamyon kasaları arkasında en az 85 cenaze getirilip Suriye’ye gönderildiğini kaydediyor.

Avukatlar tehdit ediliyor

Kentteki hak ihlallerini raporlaştırmak için Hatay’da bulunan ve aldıkları tehditler yüzünden isimlerini açıklamadığımız Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar, kentte faşist yapılar ve devlet güçlerinin gelmesiyle birlikte adeta mültecilerin depremin sorumlusuymuş gibi hedef alındığını söylüyor. Depremin olduğu ilk anda insanların ilaç ve gıda ihtiyaçlarını karşılamak için market ve eczanelere girdiğini dile getiren avukatlar, devletin bu yaşananları “yağma” olarak yansıtmaya çalıştığını belirtiyor. Bunun üzerine kentte toplu linçler, sokak ortasında işkence vakalarının yaşanmaya başladığına dikkat çekiyorlar.

Mülteciler günah keçisi mi?

Hatay’da devlet otoritesine dair hiçbir şey kalmadığını belirten avukatlar, devletin otoritesini sağlamak için yardım etmek yerine yaşanan kaosu derinleştirdiğini kaydediyor. Avukatlar, “Burada herhangi bir kişiye Suriyeli demek çok kolay, çünkü burada yaşayan yerel halkın Suriye’de yaşayan insanlarla akrabalıkları var. Devlet kendi beceriksizliğini mültecileri günah keçisi ilan ederek örtmenin peşinde” diyor. Avukatlar, “Devletin mültecilere dönük yaklaşımı ise özetle ‘kendi başınızın çaresine bakın’ oldu. Yıllardır devam eden bir mülteci düşmanlığı var. Yıllardır, ‘Suriyeliler gelecek sizin topraklarınızı alacak’ şeklinde bir anlayış hakimdi. Bu da devletin mültecilere nasıl yaklaştığını gözler önüne seriyor” diyor.

Kaç mülteci hayatını kaybetti?

Depremin yaşandığı on kenti kapsayan Olağanüstü Hal ilanından sonra ise kentte mültecilere dönük ırkçı saldırılar arttı. Sanal medya platformlarında nerdeyse her gün mültecilere dönük işkence görüntüleri yayınlanıyor. Bu durum da Hatay’da yaşayan mültecileri tedirgin ederken, bu ırkçı yaklaşım mültecilere giden yardımları da etkiliyor. Hatay’da depremden sonra kaç mültecinin yaşamını yitirdiğine dair de sağlıklı bir bilgi yok. Ancak mültecilerin yaşadığı mahallere baktığımızda yıkımın boyutu çok ağır. Bazı mahaller tamamen yıkılmış durumda. Bazı mahallerin yarısı yıkılmış, geri kalan kısmı ise ağır hasar almış durumda.

Talip ailesinin hikayesi

Evleri yıkılan bazı mülteciler AFAD ve Kızılay ekiplerinin kurduğu çadırlarda kalıyor. Bu ailelerden birine Hatay’ın en eski parklarından biri Büyük Antakya Parkı’nda denk geldik. Görüştüğümüz Talip El Hamud ailesi, 10 yıl önce İdlib’ten Hatay’a gelmek zorunda kalmış. 9 kişilik Talip ailesi, bir yıl boyunca Altınözü ilçesinde bulunan mülteci kampında kaldıktan sonra geçici kimlik alarak Antakya merkeze taşınmış. 45 yaşındaki Mustafa Talip El Hamud, depremde evini kaybetmiş. Kendini son anda dışarıya atmayı başaran Hamud’un tüm ailesi sağ kurtulmuş.

Talip El Hamud

Bazı akrabalarını kaybeden, bazılarının ise hala enkaz altında olduğunu söyleyen Hamud, herkes gibi kendilerinin de mağdur olduğunu ekliyor. Kentte yaşanan hırsızlık olaylarından Suriyelilerin sorumlu tutulmasına tepkiyle yaklaşan Hamud, “Benim komşum Türk, deprem olduğunda biz gidip onlara yardım ettik. Eşi ve kızını binadan çıkardıktan sonra kendisi enkaz altında kaldı. Ben ve ailem ellerimizle toprağı kazarak onu enkaz altından sağ çıkardık. Hırsızlık yapsak neden gidip kurtaralım” diyor.

Depremi biz mi yaptık?!

Hamud'un eşi Meryem Talip El Hamud’un iki kuzeni, eşi ve kuzeninin iki çocuğu enkaz altında kalmış. Kuzenlerinin iki çocuğunu da kendi çabaları ile enkaz altından çıkaran Meryem'in kuzenini ise arama kurtarma ekipleri çıkarmış. Enkazdan çıkarılan kuzeni ambulansa götürülene kadar görevlilerin elinde can verirken, kuzeninin eşi ise hala enkaz altında. Kuzeninin eşinden umudu kesen Meryem, sadece cenazesini almak için enkazın kaldırılmasını bekliyor. Suriyeli mültecilere dönük ırkçı yaklaşımlara tepki gösteren Meryem, şöyle diyor: “Depremi biz yapmadık. Neden bizi suçluyorlar. Biz Türklerle hiçbir sorun yaşamıyoruz ama bazı Türkler bizi düşman gibi görüyor. Savaştan kaçıp buraya geldiğimizden bu yana ne olursa bizi suçluyorlar.”

Meryem Talip El Hamud

Son olarak devletten hiçbir yardım talebinde bulunmadıklarını dile getiren Meryem, Hatay’da kalıp kentin yeniden inşası için yardım etmek istediklerini dile getiriyor.

Çadır kent pislik içinde

Hatay stadyumu çevresinde kurulan çadır kentte yerleştirilen mültecilerin durumu ise içler acısı. Evleri yıkılan ve gidecek hiçbir yeri olmayan mülteciler bu çadır kampta çöplerin içinde yaşamak zorunda bırakılmış. Devlet desteğinin yetersiz olduğu, ilaç, gıda, su ve ısınma sorunun yaşandığı çadır kentte, yaşlı ve çocukların yalın ayak olduğu görülüyor. Çadır kentte karşılaştığımız İzmir’den gelen temizlik ekiplerine kentin çöp sorunu sorduğumuzda ise, “Kentte sadece 3 kişi çöpleri temizliyoruz. Tek bir çöp arabası var ve bu da çok yetersiz. Biz her yere yetişmekte zorlanıyoruz” yanıtını alıyoruz.

Kamptan çıkıp yönümüzü Suriyeli mültecilerin yaşadığı Emek Mahallesi'ne çeviriyorum. Yıkımın çok ağır olduğu mahalleye bina enkazlarından kaynaklı girişler kapanmış. Mahalle dışında az sayıda İBB ekipleri ve diğer gönüllülerin arama kurtarma çalışmaları yaptığı görülürken, deprem olduğu günden bu yana Emek Mahallesi’ne herhangi bir arama kurtarma ekibinin henüz girmediğini öğreniyoruz.

Hırsızı yakaladığı için hedef alındı

Mahalle girişinde karşılaştığımız Hacı Ömer adlı mülteciyle de yaşanan hırsızlık olayları ve mültecilerin hedef haline getirilmesine ilişkin sohbet ediyoruz. 2011 yılında Halep’ten gelen Hacı Ömer, 10 yıldan fazla bir süredir Hatay’da yaşadığını söylüyor. Yaşadığı mahallede bir hırsızlık olayına tanıklık ettiğini anlatan Ömer, yıkılan evinin karşısında komşusunun hasarlı evine hırsız girdiğini bunu fark ettiklerinde polis ve jandarmaya haber verdiğini belirtiyor. Jandarmanın gelip hırsızı alıp gittiğini anlatan Ömer, şöyle devam ediyor: “Biz hırsızı yakalayıp jandarmaya teslim ettikten bir gün sonra tanımadığımız bazı kişiler gelip bizi göstererek, ‘Bunlar burada yağma yapıyor. Bunlar burada hırsızlık yapıyor’ diyerek bizi hedef gösterdi. Ben Suriye’de mimardım. Hayatımda kimsenin malında gözüm olmadı. Böyle bir suçlamaya maruz kalmam benim için utanç verici.”

Kendilerini güvende hissedip hissetmediğini soruyorum, Ömer, şöyle yanıtlıyor: “Biz Suriye’de güvenli alanımız kalmadığı için buralara göç ettik. Ama aradan 12 yıl geçti hiçbir şekilde güvende olmadık. Esad rejiminin zulmünden kaçıp geldik ama burada Esad rejiminin zulmünden farklı bir muamele görmedik.”

Mülteciler: Bizi istemiyorlar

Hacı Ömer’le vedalaştıktan sonra Emek Mahallesi'nin dar sokaklarından ilerlerken, Suriyeli mültecilerin yaşadığı çadırlara denk geliyoruz. Çadırlara gittiğimizde etrafımızı yalın ayak çocuklar sarıyor. Yardım geldiğinin sevinciyle isteklerini sıralayan çocuklara çantamızda şeker ve çikolata dışında pek bir şey veremediğimiz için üzülerek çalışmamıza devam ediyoruz. Gazeteci olduğumuz söyleyince yanımıza gelen bir erkek grubu, “Bizi burada istemiyorlar. Bizi kovmak istiyorlar” şeklinde isyan ederken, gözüme mezarlık takılıyor.

Kentin yaşayan ölüleri

Mülteciler kendi çabaları ile yaptıkları derme çatma çadırları, duvarları yıkılan mezarlığın hemen yanına kurmuşlar. Çadırlarını neden burada kurduklarını sorduğumda, “Bize sadece mezarlığın yanını layık gördüler. Bir ölünün bile yatacak yeri varken (çadırları göstererek) biz yaşayanlara yatacak bir yer bile vermediler" diyor. Mültecilere dönük ırkçı saldırıları sorduğum bir mülteci isminin yayınlanmaması şartı ile şunları aktarıyor: “Burada hepimizin evi yıkıldı. Bazı Türk komşularımız her şeylerini bırakıp gittiler. İstesek onların evlerine girer, içerde ne var ne yok alırdık. Ama biz bunu yapmak yerine evlere kimse girmesin diye komşularımızın evlerine göz kulak oluyoruz.”

İsim benzerliğine işkence

İki gün önce yaşadığı bir olayı anlatan mülteci, “İki gün önce asker ve polis çadırlarımızı bastı. Hırsızlık yaptıkları iddiası ile iki oğlumu çırılçıplak soyup yerlerde sürükleyip, döve döve gözaltına aldılar. Karakolda bir saat boyunca hortumlarla dövmüşler, daha sonra ‘isim benzerliği oldu’ diyerek, kimliklerine bile bakmadan serbest bıraktılar” diyor. AFAD bu bölgelere çadır ya da başka bir yardımda bulunmazken, mahallede yaşayan mültecilerin tek talebi ise çadır yardımında bulunulması oluyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.