Kızımı ve arkadaşlarını kutluyorum

Meryem Soylu

Meryem Soylu

  • Üç şehit annesi Meryem Soylu, 9 yıl da Türk cezaevlerinde kaldı. Bakırköy Cezaevi’ndeki kızı Amine Kaya ve yanındaki tutsakların kötü şartlara ve hastalıklarına rağmen açlık grevine girdiklerini belirten Meryem Soylu, şunları söyledi:
  • “Kızımı ve arkadaşlarını kutluyorum. Arkadaşları ne yaşayacaksa o da yaşayacak. Kızım üç şehidin kız kardeşidir. ‘Ben Kürt’üm’ diyen her Kürt, açlık grevine giren arkadaşların yanında, dışarıda ellerinden ne gelirse yapmalı.
  • Köyleri yakıldı, evleri talan edildi, tutuklamalar, işkenceler oldu. Kürt halkının başına gelmeyen şey kalmadı. Yine de ‘Senin karşındayım, bir kişiyi tutuklasan yerine 10 kişiyi koyarız, birini şehit düşürsen yerine 10 kişi koyarız’ dedi.”

Açlık grevine katılan tutsak Amine Kaya’nın annesi Meryem Soylu, “Onlar içeride biz dışarıda direnmeliyiz” dedi. 

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde mutlak tecrit altında rehin tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması amacıyla 10 Ekim’de “Abdullah Öcalan'a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” şiarıyla başlayan kampanya devam ediyor. Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsaklar da kampanya kapsamında 27 Kasım’da açılık grevi başlattı. 106 cezaevindeki açlık dönüşümlü açlık grevi, 3. haftasına giriyor. Tutsak yakınlarının Amed, Wan, Adana ve Mersin'deki Adalet Nöbeti eylemleri de devam ediyor.

Açlık grevine katılanlardan biri de yaklaşık üç yıldır İstanbul Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki hasta tutsak Amine Kaya. Annesi Meryem Soylu, “Önderlik için başlatmış oldukları eylem hem anlamlı hem değerli” dedi. Kürt halkının kötü şartlar altında ağır bedeller ödediğini belirten Soylua, şöyle devam etti: “Köyleri yakıldı, evleri talan edildi, tutuklamalar, işkenceler oldu. Kürt halkının başına gelmeyen şey kalmadı. Tüm bunlara rağmen Kürt halkı, ‘Senin karşındayım, bir kişiyi tutuklasan yerine 10 kişiyi koyarız, birini şehit düşürsen yerine 10 kişi koyarız’ dedi. Bu halk şu ana kadar bu sisteme, vahşete bu şekilde cevap verdi. Dünya tarihine baktığımızda da tutuklu birine tecrit üzerine tecrit uygulandığı görülmemiş. Demek ki Önderliğin iradesinden, felsefesinden korkuyorlar. Ne ailesinin ne de avukatlarının onunla görüşmesine izin veriyorlar. Bu kabul edilemez.”

Şimdi şartlar daha kötü

Kızı Amine’nin daha önce safra kesesinden ameliyat edildiğini, şimdi de gözlerinde sorun olduğunu fakat yapılan randevu taleplerinin kabul edilmediğini dile getiren Soylu, “Ben de 9 sene cezaevinde kaldım ve cezaevindeki şartları biliyorum ama şimdi daha kötü. Arkadaşlarımız hasta oluyor hastaneye götürmüyorlar, doğru düzgün yemek bile yemiyorlar. Her türlü vahşet ve baskı cezaevlerinde var” şeklinde konuştu.

 

 

Kızımı ve arkadaşlarını kutluyorum

Kızının ve yanındaki tutsakların kötü şartlara ve hastalıklarına rağmen açlık grevine girdiklerini hatırlatan Meryem Soylu, şunları söyledi: “Kızımı ve arkadaşlarını kutluyorum. Arkadaşları ne yaşayacaksa o da yaşayacak. Kızım üç şehidin kız kardeşidir. ‘Ben Kürt’üm’ diyen her Kürt açlık grevine giren arkadaşların yanında, dışarıda ellerinden ne gelirse yapmalı.”

Dışarıdan gelen moral

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2018’de tecride karşı başlatılan açlık grevi eylemine cezaevinde katılan Marmara Tutuklu ve Hükümlüleriyle Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER) 1. Bölge Eşsözcüsü Sebat Karul da açlık grevi eylemi eylemi ve tutsakların taleplerine ilişkin MA’dan Esra Solin Dal’a konuştu.

 

MATUHAY-DER 1. Bölge Eşsözcüsü Sebat Karul

 

86 gün açlık grevinde kaldı

O dönem Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde 86 gün açlık grevinde kalan Karul, 2017’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sancaktepe ilçesinde seçim çalışmaları yürüttüğünü ve ilçe binasına polis tarafından yapılan baskın sonucunda 16 arkadaşıyla birlikte gözaltına alındığını belirtti. “Örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan ve 1,5 yıl hapis cezası verilen Karul, 1 Mart 2018’de açlık grevine girdiğini ve Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla gönderdiği mesaj sonucu eylemlerini sonlandırdıklarını hatırlattı.

Açlık grevinde ilk süreçlerde şeker ve limon hiçbir şekilde verilmediğini belirten Karul, şöyle devam etti: “Tüzükleri gereği sabah akşam tansiyon ölçümleri, kilo kayıplarına dair periyodik olarak yapılması gereken kontroller yapılmadı. B12 vitaminleri verilmiyordu. Sabahları gelip şeker ölçümü yapıyor ve çekip gidiyorlardı. Ölüme terk ediyorlar. Bedenini açlık grevine yatıran bir kişinin mücadeleye inancı, umudu büyükse vücut fonksiyonlarının yavaşlaması çok da fazla etkilemiyor. Bu anlamda dışarda gelen en küçük bir ses, çok büyük önem taşıyor. Sivil toplum kuruluşları, hak örgütleri, ailelerin bu eylemlere güç ve destek olması, cezaevlerinde ciddi anlamda pozitif bir etki yaratıyor. Dışarda çıkan her ses içeriye moral, motivasyon ve umut oluyor.”

Başka alternatif yok

Cezaevinde başka bir alternatif olmadığını; orada yapılacak en büyük eylemin kendi bedenini açlığa yatırmak olduğunu kaydeden Karul, “Sağlığa, eğitime ve gıdaya ulaşmanın bu kadar sınırlı olduğu cezaevlerinde böyle bir eylem yapmak çok anlamlıdır. Duygu ve inanç büyüdükçe, kişinin bireysel kaygıları küçülüyor. Tecridi kırmak ancak topyekun bir mücadeleyle mümkündür” dedi. 

Kürtlerin iradesi tecritte

Tutsakların talebinin meşru olduğunun altını çizen Karul, tecridin bir insanlık suçu olduğunu belirterek, “İmralı'da tecrit altına alınan Kürt halkının iradesidir. Kürt halkının yıllardır verdiği mücadele, Sayın Öcalan şahsında İmralı'da bastırılmak isteniyor. Kürt halkı bu olaya böyle bakıyor” şeklinde konuştu. Karul, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve hak örgütlerini bu eyleme ses vermeye çağırdı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.