Kürt kadın basınının hafızası: Kalemle direnenler

Kadın Haberleri —

Kürt kadınları ve basın

Kürt kadınları ve basın

  • Kürt kadın basın tarihi, baskı ve yasaklara rağmen bir halkın ve kadınların sesi olma ısrarıyla yazıldı. Rewşen Bedirxan’dan Gurbetelli Ersöz’e, JINHA’dan JIN TV’ye uzanan bu mücadele, kalem ve kamerayla hakikatin izini sürüyor.
  • Kürt kadın basını, yalnızca bir basın tarihi değil, aynı zamanda kadın bilincinin tarihidir. Yazının ardında bir halkın özgürlük talebi, bir kadının hakikat arayışı vardır. Kürt kadın gazetecileri, hem sözün hafızasını hem de halkının direnişini taşıyan tanıklardır.

FEYRUZ MUHAMMED

Kürt kadınlarının basın tarihi, tüm baskı ve yasaklara karşı bir halkın ve kadın topluluğunun sesi olma kararlılığıyla şekillendi. 1950’lerden bu yana dört parça Kürdistan ve diasporada yüzü aşkın gazete ve dergi, Kürt kadınlarının kaleminden doğdu. Her biri, susturulmak istenen bir halkın ve bastırılmak istenen bir cinsin direniş belleğine dönüştü. Katliamlara, sürgünlere, tutuklamalara ve sansüre rağmen medya alanında güçlü bir irade yaratan Kürt kadınları, yalnızca mesleki bir çaba sergilemedi; kadın kimliğini ulusal hafızayla birleştiren bir direniş biçimi ortaya koydu. Her gazete, her dergi, bir dönemin sessizliğini yırtan bir çığlık gibiydi.

 

Rewşen Bedirxan

 

Mes’adet Bedirxan

 

İlk izler: kadınlar dünyası

Kürt kadınlarının basındaki varlığı, Osmanlı’nın son dönemlerine uzanır. 1913’te yayımlanmaya başlayan Kadınlar Dünyası dergisi, 1921’e kadar süren yayın hayatıyla Osmanlı’nın ilk feminist dergisi olarak tarihe geçti. Meziyet Bedirxan, Fexriye Bedirxan, Mes’adet Bedirxan ve Fato Nalî, bu dergide sadece kalem tutmadı; erkek egemen bir dünyada Kürt kadınlarının entelektüel varlığını görünür kıldı. 1930’lar ve 1950’ler arasında Kürt kadınları, basında yazar, editör ve yönetici olarak sahneye çıktı. Rewşen Bedirxan, Hawar dergisinde köşe yazarlığı ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü yaptı. Kürt şairi Pîremêrd’in kızı Rahmexan, 1950’de babasının vefatından sonra Jîn dergisinin imtiyazını devralarak kadınların bu alandaki sürekliliğini sağladı. 1990’lara gelindiğinde Gurbetelli Ersöz, 1993’te Özgür Gündem gazetesinin ilk kadın genel yayın yönetmeni olarak özgür basının simgesi haline geldi. 1997’de şehit düştü, ancak ardında bir tarih bıraktı: Bugün her 7 Ekim, onun anısına Kürt Kadın Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor.

 

 

 

Yeni bir yüzyılın kadın sesi

1990’lı yıllar, Kürt kadın basın tarihinde bir eşiğin aşıldığı dönemdi. Savaş, baskı ve yasakların gölgesinde kadınlar, kendi kalemleriyle hakikatin yolunu açtı. Bu yıllarda yayımlanan her dergi ve gazete, hem bir direniş çağrısı hem de kadınların kendi sözünü kurduğu bir alan oldu. Kadınlar, yalnızca okuyucu değil, kendi hikâyelerinin anlatıcısı haline geldi. Türkiye ve Bakurê Kurdistan’da kadınların çıkardığı ilk dergi Roza, 8 Mart 1996’da yayımlandı. Ardından 1998’de Özgür Kadın Dergisi doğdu; zamanla Kadının Sesi, Özgür Kadının Sesi ve Heviya Jine adlarıyla yayın hayatını sürdürdü. Her biri, kadınların değişen politik ve toplumsal koşullara göre kendi dilini yeniden kurma çabasının aynasıydı. 2008’de Leyla Wali (Viyan Soran) öncülüğünde yayımlanan Trûska dergisi, Başurê Kurdistan’da bugüne kadar ayakta kalabilen en uzun soluklu kadın yayını oldu. Rojava Kürdistanı’nda 2001’de çıkan Dengê Jiyan (“Yaşamın Sesi”), bu parçadaki ilk kadın yayını olarak tarihe geçti. Rojhilat Kürdistanı’nda ise 2003’te yayımlanan Baharê Zen dergisi, üç yıl boyunca kadınların sesi oldu. Zamanla dört parça Kürdistan’da Jineoloji, Dengî Jinanî Kurdistan, Afretî Kurd, Jinê Rabe, Dengê Jinên Kurdistanê, Newaya Jin, Binevş Rewşen, Raperî, Asoya Jinê, KJA, YJA Star, YPJ Star, Şûjın, Jilemo gibi onlarca dergi doğdu. Her biri, kadın özgürlük hareketleriyle paralel ilerleyen bir fikrin ve toplumsal hafızanın sayfalara yansımasıydı.

 

 

JIN TV ekranlarda

Basılı yayınların sınırlarını aşan kadınlar, kendi ekranlarını da kurdu. 8 Mart 2018’de yayın hayatına başlayan JIN TV, tüm çalışanları kadın olan ilk televizyon kanalı oldu. Kadın gözüyle dünyaya bakmak, kadın diliyle haber yapmak ve kadın sesiyle anlatmak misyonuyla kurulan bu kanal, yalnızca bir medya projesi değil, sınırların ötesinde kadın bilincinin yankısıydı.

 

 

 

Kadın ajanslarının doğuşu

8 Mart 2012’de Amed’te on kadın bir araya gelerek JIN Haber Ajansı’nı (JINHA) kurdu. JINHA, Kürtçe, Türkçe, Arapça ve İngilizce dört dilde yayın yaparak kadının sesini evrensel bir yankıya dönüştürdü. JINHA, 30 Ekim 2016’da bir KHK ile kapatıldı. Kadınlar susmadı; 25 Eylül 2017’de JINNEWS ajansını kurdu. JINNEWS, Kürtçe, Türkçe, Arapça, İngilizce ve Zazakî dillerinde yayın yaparak “hakikatin kadın yüzü” olmayı sürdürdü. Devlet sansürleri ve erişim engellerine rağmen her yasaktan sonra yeniden doğdu. Bu zincirin son halkası, 6 Ocak 2021’de İsveç merkezli Kadın Medya Kültür Vakfı öncülüğünde kurulan NuJINHA oldu. Arapça, Farsça, Kürtçe, Türkçe ve İngilizce beş dilde yayın yapan ajans, Ortadoğulu kadınların sesi olma iddiasıyla sınırları aşan bir dayanışmanın ajansı haline geldi.

Kalemden sokağa uzanan direniş

Kadın gazeteciler, ajansların yanı sıra gazetelerde de kendi sözlerini kurdu. 8 Mart 1998’de Meysa Baki (Şilan Kobane) öncülüğünde Silêmanî’de  yayımlanmaya başlayan Jiyana Azad, Başurê Kurdistan’ın ilk kadın gazetesi oldu. 19 Aralık 2016’da Gazete Şûjin kuruldu. Türkçe, Kürtçe (Kurmancî ve Soranî), Arapça ve İngilizce yayın yapan bu gazete, bir yıl geçmeden KHK ile kapatıldı. Avrupa’da yayımlanan Newaya Jin gazetesi ise 4 Nisan 2005’te yayın hayatına başladı. Kadın kimliğini yadsıyan, cinsiyetçi kodlarla örülü ataerkil sisteme karşı “kadın uyanışının sesi” olma iddiasıyla çıkan bu gazete, bugün hâlâ kadın, doğa ve toplum kırımına karşı enternasyonal kadın haberciliğinin önemli bir mecrası.

2000’li yıllarda Kürt kadınları, medya örgütlenmesini ajanslara ve televizyonlara taşıdı. Dicle Haber Ajansı (DİHA), Rojnews, ANF, Sterk TV, Medya Haber gibi kurumlar, haber merkezlerinde kadınların eşit temsiline öncülük etti. Kadın bültenleri, kadın servisleri ve kadın aktüel programlarla kadınların sesi ve rengi görünür kılındı.

 

 

Hakikatin izinde olanlar

Kürt kadın basınının tarihi, bedellerle örülü bir tarihtir. Son otuz yılda onlarca kadın gazeteci, erkek egemen ulus-devletlerin ve onlara bağlı çete örgütlerin saldırılarında yaşamını yitirdi. Rojava’da 2011’den bu yana 25 gazeteci şehit düştü; bunlardan altısı kadındı: Agirî Yılmaz, Arîn Cûdî, Eylûl Nûhilat, Şîlan Botan, Rûhenda Efrîn, Dilîşan Îbiş, Dilovan Gever… Her biri kamerasıyla, kalemiyle hakikatin izinde yürüyen birer tanıktı. Güney Kürdistan’da, KDP’nin 32 yıllık iktidarı boyunca 11 kadın gazeteci Türk devleti-KDP ortaklığında katledildi. 1996’da Hewlêr’de Roj ve Welatê Roj gazeteleri ile Med TV bürolarına yapılan saldırılarda Gelawej Kemal Hasan (Rewşen), Gelawej Arif Mahmud (Berxwedan), Roza Yusuf (Roza Cudî), Günay Geçilmez (Ronahî), Nahide Hemesalih (Ruken) ve Peri Osman Mihemed (Peyam) katledildi. Deniz Fırat, 2014’te Mexmur’a yönelik DAİŞ saldırısını takip ederken; Nujiyan Erhan (Tuba Akyılmaz), 2017’de Şengal’de Êzidî kadınların sesi olurken; Nagihan Akarsel, 2022’de Silêmanî’de  MİT’in saldırısıyla; Gulistan Tara ve Hêro Behadîn ise 2024’te Türk devletinin Silêmanî’de  basın aracına düzenlediği hava saldırısında şehit düştü. Onlar yalnızca gazeteci değildi; Kürt kadınlarının hafızası, halkların sesi ve hakikatin izini süren öncülerdi.

 

 

Kadın kalemlerin direnişi

1990’larla birlikte Kürt basını, yalnızca haberin diliyle değil, özgürlüğün sesiyle yeniden doğdu. Savaş, yasaklar ve faili meçhullerin gölgesinde geçen bu dönemde kadın gazeteciler, kalemlerini susturulmuş kadınların sesi olarak kuşandılar. Cezaevlerinden, sürgünden, dağlardan, köylerden ve şehirlerin dar sokaklarından haber taşıdılar. Bu kuşağın kadın gazetecileri, çoğu zaman erkek meslektaşlarından daha ağır bedeller ödedi. Baskınlarda gözaltına alındılar, yazdıkları için yargılandılar, kimileri kaybedildi, kimileri sürgüne gitmek zorunda kaldı.

1990-2000’ler, kadın dergiciliğinin yükseliş yıllarıydı. Jujîn, Jinên Azad, Rojîn, Nûjîn, Zin, Trûska, Payîz, Rewan, Jiyan gibi dergiler, yalnızca kadın haberlerinin yayımlandığı mecralar değil, aynı zamanda kadın bilincinin, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin ideolojik zeminleriydi. Bu dergilerde yazan kadınlar, gazeteci olmanın ötesinde “toplumsal tanıklık” görevi üstlendiler. Yazıları; ev içinden, köyden, göç yolundan, eylem alanından sesleniyordu. Yani yalnızca haber değil, bir kadın toplumu anlatısı kuruyorlardı. 1990’ların ortasından itibaren bu dergilerin çoğu yasaklandı, çalışanları gözaltına alındı, tutuklandı, ağır işkencelerden geçti veya sürgüne zorlandı. Ancak bu baskılar, kadınların söz üretimini durduramadı; aksine, yazının daha örgütlü bir biçime evrilmesine yol açtı.

Kalemin hafızası kadındır

Bugün Kürt kadın basını, dijital çağda yeni biçimlerle yoluna devam ediyor. Gazetelerden çevrimiçi platformlara, dergilerden podcast’lere uzanan bu dönüşümde yine kadınlar öncülük ediyor. Genel ajansların kadın servisleri, kadın ajansların dijital mirasçıları, kadın editörler ve bağımsız gazeteciler, haberi bir hakikat mücadelesi olarak sürdürüyor. Her dijital sayfa, geçmişteki dergilerin, cezaevi mektuplarının, yasaklanmış köşe yazılarının bir yankısı gibi. Bir ulusun kadınları, hâlâ kalemleriyle direniyor; hem tarihe hem de bugüne karşı.

Kürt kadın basını, yalnızca bir basın tarihi değil, aynı zamanda kadın bilincinin tarihidir. Yazının ardında bir halkın özgürlük talebi, bir kadının hakikat arayışı vardır. Kürt kadın gazetecileri, hem sözün hafızasını hem de halkının direnişini taşıyan tanıklardır. Onların her satırı, tarih boyunca “sus payı” biçilen kadınların sesidir. Bugün bu ses, hem geçmişin tanığı hem geleceğin sözü olarak yankılanıyor: Jin Jiyan Azadî felsefesiyle direnen tüm basın emekçisi kadınların 7 Ekim Kadın Gazeteciler Günü kutlu olsun.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.