Bize büyük bir onur bıraktı

Dosya Haberleri —

Gulistan Tara

Gulistan Tara

11 Mayıs’ta geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren Mustafa Mesut Tekik ile hayatını kaybetmeden önce ailesinin hikayesini ve kızkardeşi Gülistan Tara'yı ve daha fazlasını konuşmuştuk…

  • Rojava, Bakur ve Silêmanî’nin o müthiş sahiplenmesi deyim yerindeyse acımızı aldı götürdü. Bize hem büyük bir onur, hem büyük bir sorumluluk verdi. Akrabalarımız döndüklerinde “Ona sakın Gülistan Tekik demeyin. Orada Gülistan Tara kişiliği var” dediler.

MIHEME PORGEBOL

Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn, 23 Ağustos 2024 tarihinde Güney Kürdistan’ın Silêmanî kentine bağlı Seyîdsadiq ilçesinde Türk devleti tarafından gerçekleştirilen saldırıda katledildi. Gazetecilerin katledilmesi dünya basınında yer almasına ve birçok basın kurumu tarafından kınanmasına rağmen Türkiye hakkında ne bir dava ne de yargılama oldu. Gülistan’ın şehadetinden 9 ay sonra ise abisi Mustafa Mesut Tekik, kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.

Gülistan Tara’nın, o kuşağın birçok gencinin hayatında 15 Şubat Komplosu belirleyici olur. Komplo’ya karşı öfke ve özgürlük mücadelesinin bitmediğini göstermek için Komplo sonrası yüzlerce genç mücadeleye katılır. Abisi Mustafa Mesut Tekik, yaşama veda etmeden önce “ailemizin yıldızı” dediği kardeşi Gülistan Tara’yı anlatmıştı. Söyleşimin ikinci bölümünü paylaşıyoruz:

 

 

Biraz Gülistan’dan bahseder misin? Tüm bu süreçler onu nasıl etkiliyordu?

 1999’da Uluslararası Komplo’dan iki ay sonra Gülistan, mücadeleye katıldı. Tabii biz şok olduk. “Daha çocuk” diyoruz; gitti mi, gitmedi mi diye cevaplar arıyoruz, eşyalarını falan karıştırıyoruz. Derken, bir okul kitabının arasında bir mektup gördük. Ama ben şaşırdım yani; bakıyorum mektuptaki el yazısı onun, sen onu çocuk olarak görüyorsun ama büyümüş demek… Güzel bir mektuptu. Mektubunu “Oxir be” diye bitirmişti. Çok sonraları ona da söyledim: “Bi xatirê we” denir, sen “oxir be” yazmışsın.

Gülistan yok, Fatma da cezaevinde, 15 Şubat 1999 sabahı biz ailecek görüşteyiz. Sivas Cezaevi, Erzincan yolunda olduğu için ve sabah daha çok erken olduğu için hiçbir şeyden haberimiz yok. Hatta yurtsever bir kadın bana üç beş parça giysi vermişti, cezaevindeki kadın arkadaşlara vermem için. O eşyalar aranırken bir tane uzman çavuşun üzerinde “Forza İtalya” yazan bir tişörtü sinirle kaldırıp fırlattığını gördüm. Tabii ben o zaman anlam veremedim. Biz iki, üç aile girdik görüşe. Bekledik, kimse yok. Tutsaklar görüşe çıkmamış. Tutsak bir kadın arkadaş geldi. “Hevalno, bütün televizyonlar altyazı geçiyor. Yayın akışları kesilmiş. Serok’un Türkiye’ye getirildiği söyleniyor. Kimse görüşe çıkmayacak” dedi ve gitti. Biz de orada birbirimize bakıyoruz ne yapacağız diye. Asker ve gardiyanlar etrafımızda gidip gelmeye başladı. Hemen ardından cezaevi içerisinden sloganlar duyulmaya başladı: Bijî Serok Apo. Bağırışlar, sloganlar, saldırı ve darp sesleri geliyor. Bizi de tartaklayarak attılar cezaevinin dışına. Hiç unutmuyorum o günü, kendimizi zor bela Sivas’ın içine attık, Batman’a sabaha doğru vardık.

Ben aynı zamanda Amed’de üniversite öğrencisiydim. Kardeşim Ahmet de orada. Kız kardeşim Mizgîn, Uludağ’da tıp okuyordu. Fatma içeride, Gülistan uzaklarda, babam burada… 

Bir gün ben işten çıkmış, eve gelmiş televizyon izliyordum. 2005 yılının 15 Ağustos’u. O güne dek Gülistan’dan hiçbir haber alamamıştık. Yaşıyor mu, ne yapıyor bilmiyorduk. ROJ TV izliyorum. Bir baktım Gülistan televizyonda. Hemen annemleri aradım, geldiler. Sevindiler, ağladılar. Ertesi gün babam yola koyuldu, Erbil’e gitti. 10-15 gün kadar gelmedi. Gitmiş, Gülistan’ı Xinêrê’de bulmuş. 10 gün boyunca arkadaşlarla Xinêrê’de kalmış. Çok etkilenmişti döndüğünde. Heval Cemal ona “Gittiğinde bir kurumda görev al” diyor, babam da takılarak “Sizinkiler beni kabul etmiyor” diyor. Heval Cemal ikna etmiş onu. Babam geldikten sonra bir, iki ay geçmeden görev aldı. Tabii durmadı ondan sonra, 6-7 ayda bir Güney’e gidiyor ama her gittiğinde de çok etkilenmiş olarak dönüyordu. Çok saygı duyuyordu onlara.

 

 

Gülistan nasıl bir çocukluk geçirdi?

 Gülistan, 10 kardeşten sekizincisi. 7 kız kardeşim var, 3 erkeğiz. 1983’te Batman’ın Raman Mahallesi’nde doğdu. Bir aile binamız vardı, oradaki evimizde doğdu. Tam bir kara kızdı Gülistan. Esmer bir bebekti. Çocukluğu 206 Evler’de geçti. Biz 1987’nin Aralık ayında 206 Evler’e taşındık. İlkokulu Vakıf İlkokulu’nda okudu. Liseyi Batman Lisesi’nde okudu. Gülistan hep güleçti. Güleç bir çocuktu. Hani her gidenin ardından güzel konuşulur ya... Bir arkadaş yazmıştı, Zozan Sima’ydı sanırım, “Ben şehit düştüğü için bunları yazmıyorum” demişti Gülistan’la ilgili yazdıkları için. Gerçekten de öyle. Gerçekten naifti, güleç ve mütevazıydı. Hiçbir ortamda göz önünde olmayı sevmezdi. Sessiz sakin duran biriydi. Mahalleden ve okuldan arkadaşlarını özenle seçerdi. Mesela Koçero Batman. Koçero Batman, 2022 sonunda Kobanê’de şehit düşen bir arkadaş. Bizim komşumuzdu, Gülistan onunla arkadaştı.

Gülistan başarılıydı. Hitabeti ve edebi yönü iyiydi. Mesela Fatma’ya gönderdiği mektuplarından birkaçını okudum ve şaşırıp sordum “sen mi yazdın” diye. O zaman daha 14-15 yaşında bir çocuktu. Gülmüştü, “Evet, ben yazdım” demişti. Yazdıkları, yaşından beklenemeyecek şeylerdi. Ama işin acı tarafı -düzelteyim, bizler açısından acı tarafı, çünkü biz ailesiyiz. Aslında acı da değil gurur verici- bizimle çok fazla yaşayamadı. 16 yıl. Bizimle yaşadığı ömrün daha fazlasını mücadelede yaşadı. Ama tabii gidip 14 yıl sonra gördüm onu.

Mücadeleye katılım süreci nasıl oldu?

Ondan dinlediğimi aktarayım mı sana?

 

 

Lütfen, çok daha iyi.

2013 sonuydu, gidip gördüm. “Hele bir anlat, sen ne yaptın, nasıl yaptın?” diye sordum. Evden çıktıktan sonraki 2-3 gün Batman’da kalıyor. 7-8 kişilik gruplar, 2-3 gün sonra direkt Botan’a gidiyorlar. Bana ya Gabar dedi ya da Cudi dedi, ilk geri çekilme ne zaman, hatırlamıyorum ama ilk geri çekilmeye kadar orada kalıyorlar. Geri çekilmede bütün gruplar yürüyerek geçiyorlar sınırı. Hatta sordum “Nasıl geçtiniz?” dedim. Dedi ki “Gündüz sabittik, gece yol alıyorduk.” Nasıl duygular olduğunu sordum “Karışık” demişti, “İşte bir yandan yaşam devam ediyor. Bir yandan yerleşik hayat vs. Biz yol alıyoruz bir yandan. Hayvanlar, köylüler vs. her şeyle karşılaşıyoruz gece.” Yaklaşık yirmi otuz kişilik gruplarla Güney’e gitmişler. O sınır hattında bir süre kaldıktan sonra direkt Xinêrê’ye geçiyorlar. Sonraki 13 yıl boyunca orada kalıyor. Şengal’de, Silêmanî’de Germiyan’da çalışmış. Garê’de de kalmış. Sonra Rojava’ya geçmiş, sanırım 2021’in sonuna kadar orada kalmış. 2023’ün başında Medya Savunma Alanları’na döndüğünü anladık. Ama Gülistan bunları bizlere hiç anlatmadı. Yaptığı işten hiç bahsetmezdi. Onun hakkında bazı şeyleri ben de internetteki bazı paylaşımlardan öğrendim. Tabii bu, bizler açısından gurur verici. Ben mesela öldüğünü, kendi içimde hala kabul edemedim. Yas tutmadım, hala yaşıyor gibi davranıyorum. Ama hep şeyi düşündüm, yani o roket o arabaya değdiği an can vermiştir inşallah, yanmanın acısını hissetmemiştir diye… Bazen mezarına gidiyorum, Hozan Comert açıp dinletiyorum ona, sohbet ediyorum. “Ez şehîd im” parçasını açıyorum.

 

 

Çocukluğunda nasıl biriydi? Onunla ilgili paylaşmak istediğin bir hikaye, anı var mı?

Esmerdi, biz ona lakap takmıştık, “zencefil” diyorduk ona. Tatlı bir çocuktu. Onunla çok şey yaşayamadık, çünkü 16 yaşında gitti.

 

 

Peki şehadeti üzerine?

Ailemizde apolitik insanlar da var, siyasetle ilgisi olmayanlar. Gülistan’ın şehadetinden sonra onlarda da bir bilenme, bir öfke oluştu. Görüyordum. Ben açıkça söyleyeyim, aile olarak KDP ihanetini asla unutmayacağız, asla. Yüzyıl da geçse, bir ulusal birlik de olsa o ihanet şerhi hep duracak. Benim ismim Mustafa Mesut’tur. 71 doğumluyum. O ihaneti asla unutmam. Kürt halkından özür dilenir, hele hele bu son 15 yıldaki pratikle ilgili özeleştiri verilir ve Kürt halkından helallik istenirse, o ayrı.

Gülistan’ın şehadetinde KDP’yi nerede görüyorsun?

KDP’yi failin ortağı, katledenin ortağı olarak görüyorum. Düşmana minnet yok, düşman düşmandır. Ama öbürü haindir, bana göre hainin cezası daha büyüktür. Bizim cenazemize ilk hakaret Habur Sınır Kapısı’nda yapıldı.

 

 

Ne oldu?

 Cenazeye Ahmet eşlik ediyordu. Biz de yaklaşık 200 kişi bekliyorduk. Morali bozuktu Ahmet’in. Zırhlı araç kesti hemen yolu, sözde otopsi için direkt hastaneye götürdüler. Ama Habur’da kefeni açıyorlar. Hatta kardeşime “sen aç” diyorlar. Arkadaşlar rica etmişti, “mümkün mertebe cenazeyi görmeyin” diye. Ahmet, “ben açmıyorum, siz de açmayın” diyor. Kendileri açıp fotoğraf falan çekiyorlar, sonra da “siz kapatın” diyorlar. Kefeni açıp “Allah devletimize zeval vermesin” diyorlar. Böyle bir tartışma da yaşanıyor. Gece yarısına kadar vermediler cenazeyi. Ondan sonra hastaneye getirdik. Bir milletvekilimiz, annesiyle gelip yıkadı cenazeyi, kefenlediler. O gün bizdeki duygu şuydu, tabut zaten 15 kg bile yoktu. Ben bir an önce defnedilmesi için can atıyordum, çünkü kız kardeşlerim bilmiyorlardı cenazenin durumunu. Birkaç arkadaşla iş bölümü yaptım, kıyamet bile kopsa cenazeyi kimse görmemeli diye anlaşmışız. Cenazeyi Batman’a getirirken, daha biz yoldayken Tilmerç komple ablukaya alınmış. Siirt’ten takviye kolluk gelmiş. Saat sabaha karşı üç buçuk, binden fazla asker ve polis köyü ve mezarlığı sarmış, millet korkup gelmesin diye. Gelenler de gözetim altında olsun diye 4-5 drone havada, mezarlık ve köyün üstünde. Gördünüz zaten görüntüleri. Sabah 6’ya doğru defnettik cenazemizi. Köye kepçe girilmesine izin verilmedi, 2 kürekle mezarı kapatabildik. Mezarlığın içine 30-40 kişi dışında girişlere izin verilmedi. Ama Gülistan’ın ailesi ve sevenleri bakımından söyleyebilirim ki Kürdistan halkının, Kürt Özgürlük Hareketi’nin, kadın ve basın hareketinin; Rojava, Bakur ve Silêmanî’nin o müthiş sahiplenmesi deyim yerindeyse acımızı aldı götürdü. Bize hem büyük bir onur, hem büyük bir sorumluluk verdi. Ahmet ve onunla beraber giden akrabalarımız döndüklerinde “Ona sakın Gülistan Tekik demeyin. Orada Gülistan Tara kişiliği, karakteri var” dediler.

 BİTTİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.