Münih savaş konferansı
Selahattin IŞILDAK Haberleri —
- Savaşın devam etmesinin Avrupa’daki ülkelerin sırtındaki yükü daha da arttırdığını, bu savaştan iktisadi anlamda en çok kazançlı çıkan ülkenin de ABD olduğunu görmek için teleskoba ya da mikroskoba ihtiyaç yoktur.
16-18 Şubat tarihleri arasında 60.sı gerçekleştirilen Münih Güvenlik Konferansı’nın bu seneki başlığı “Diyalog Yolu İle Barış” idi. Ancak genel olarak konuşmacıların verdiği mesajlar barıştan daha çok savaş çığırtkanlığı dolu idi. Dünya çapında bir çok siyasi lider ve temsilcinin yanı sıra, diplomatların, akademisyenlerin de katıldığı bu konferansa bu sene eski Almanya şansölyesi Angela Merkel’in danışmanı ve Almanya’nın BM Daimi Temsilcisi olan Christoph Heusgen başkanlık etti.
İktidara gelmeden önce; “devlet başkanı olursam Rusya ile sorunları diyalogla çözeceğim” vaadinde bulunan Ukrayna Devlet Başkanı Vlodimir Zelensky’nin hali içler acısıydı. ABD liderliğindeki Batı güçlerine güvenerek Rusya’ya kafa tutan komedyen Zelensky, bu konferansa Avdiivka cephesindeki yenilgisini kabullenmiş olarak katıldı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, Ukrayna'ya “sürdürülebilir desteğin” önemli olduğunu söyleseler de, özellikle AB ülkelerinin Ukrayna’yı daha fazla sırtlarında taşıyamayacaklarını görmüş gibi gözüküyor. Batı güçlerinin bu konferanstaki ortak yaklaşımının, Rusya ile savaş halinde olan Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğini, savaşın bitimine ertelemek olduğu anlaşılıyor.
***
Öte yandan; Kasım ayında başkanlık seçimlerinin yapılacağı ABD’nin Devlet Başkan Yardımcısı Kamala Devi Harris yaptığı konuşmasında savaş çığırtkanlığını daha da yükselterek, Rusya’nın yanı sıra Çin’i de hedef göstermekten geri durmadı. Harris konuşmasında Ukrayna örneğini işaret ederek, Çin’in Tayvan’a yönelik bir saldırı geliştirebileceğini iddia etti ve böylesi bir durumda Tayvan’ı destekleyeceklerinin mesajını verdi. (Muhtemeldir ki Zelensky bu mesajı duyduğunda, ABD’den gelmesi Kongre tarafından engellenen mali ve askeri destekleri düşünerek, içten içe nasıl bir tezgahın içine düştüğünü de kara kara düşünmüştür.)
Harris’in konuşmasına cevap niteliğinde diye tanımlayabileceğimiz Çin’in yanıtı ise oldukça kesin ve net idi. Çin Halk Cumhuriyeti Dış İlişkiler Komisyonu Direktörü sıfatı ile konferansa katılan ve daha önce Dışişleri Bakanlığı görevini de yürütmüş olan deneyimli diplomat Wang Yi; “Tayvan, bir Çin toprağıdır, asla ayrı bir ülke olarak görülemez ve gelecekte de ayrı bir ülke olmayacaktır” diyerek, “bu sorun bizim iç meselemizdir” mesajını verdi.
Avrupa merkezli batılı ülkeler, ABD’nin başını çektiği Rusya’yı güçsüzleştirme amacı ile sürdürülen Ukrayna savaşının ekonomik yükünü daha da derinden hisseder bir hale gelmiş durumda. NATO’nun, kendisine üye ülkelerin depolarındaki mühimmatın tükenmesi uyarısı sonrası, ekonominin askeri alanda da (başta Almanya olmak üzere) preslenmesi, yaşanmakta olan mevcut ekonomik krizi daha da arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Savaşın devam etmesinin Avrupa’daki ülkelerin sırtındaki yükü daha da arttırdığını, bu savaştan iktisadi anlamda en çok kazançlı çıkan ülkenin de ABD olduğunu görmek için teleskoba ya da mikroskoba ihtiyaç yoktur. Savaş devam ettiği sürece, AB ülkeleri hem ABD hem de Rusya karşısında daha da güçsüz ve zayıf bir duruma doğru sürüklemeye devam edecektir.
***
(Muhtemelen) konferanstaki tartışmaları Kremlin’de çekirdek çitleyerek izleyen Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, geçen hafta yaptığı röportajda, “yenilgiyi kabul edin ve savaşı sona erdirerek bir anlaşmayı kabul edin” mesajının kısmen de olsa alındığını bu konferansta görmüş oldu. Şimdiden kulislerde Eylül sonuna doğru Zelensky’yi de “ikna” ederek, bir barış masası kurulması için diplomatik faaliyetler yürütüldüğüne dair dedikodular yapılıyor. Bu türden söylentiler, havada uçuşmaya devam ediyor. Ne tesadüf ki(!); Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü tarafından aynı dönemde gerçekleştirilen bir kamuoyu yoklaması sonucunda, Ukraynalıların yüzde 72’sinin savaşın sonlanması için diplomatik çözümü desteklediği de kimi haber ajansları tarafından duyuruldu. Bu gelişmeler, esasen kulislerdeki söylentilerin doğru olma ihtimalini de yükseltmektedir.
***
Elbette bir de bu konferansın kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeleri vardı. Başure Kurdistan Bölgesel Yönetimi başkanı Neçirvan Barzani, bir çok farklı siyasi katılımcı ile yaptığı temasların yanı sıra, Türk dışişleri bakanlığı görevini yürüten Hakan Fidan’la da bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmeye ilişkin olarak basına; “güvenlik ve istikrarın korunması, her iki ülkenin güvenlik ve istikrarına yönelik tehditlerle mücadele, Kurdistan Bölgesi'nden petrol ihracatına yönelik çabalar ve terör tehdidiyle mücadele, bölgede barış ve istikrarın korunması için birlikte çalışma ve iki ülkeyi ilgilendiren diğer ortak çıkarlar ele alındı” açıklaması yapıldı. Ancak 2022 yılındaki Münih Konferansı’ndaki görüşmeler sonrası yapılan açıklamalarda bizle Başure Kurdistan topraklarında sürdürülen savaşın yeni bir evreye girebileceğini görmüş ve ruhu şad olsun Necmettin Salaz ile Ukrayna savaşının başladığı ilk hafta bir programda da konuşmuştuk. O dönem (2022 bahar ve yazı) savaşın yükseltildiği aşama, uluslararası alanda uzmanların raporları ile de desteklenen savaş suçları kapsamına girebilecek bir vahşete evrilişinin adımlarının atıldığı dönemdi. Bu yapılan son konferanstaki görüşmede de, önümüzdeki günlerde görme ihtimalimizin yüksek olduğu yeni savaş planları üzerine konuşulmuş, tartışılmıştır diye düşünüyorum. Keza Fidan’la beraber, savaş bakanı Yaşar Güler ve (konferansa da katılan) MİT başkanı İbrahim Kalın’ın yakın zamanda hem Bağdat hem de Hewler’in kapısını aşındırdığını unutmamakta fayda vardır. İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ve Irak’daki Haşdi Şabi yetkililerinin de yakın zaman içerisinde Ankara’da ağırlandığını da aklımızın bir köşesinde not olarak tutmalı.