Nîsko macera peşinde

Kültür/Sanat Haberleri —

.

.

  • Kürtçe çocuk tiyatrosu “Nîsko” minik seyircileriyle buluşmaya hazırlanıyor. Oyunun yönetmeni Rewşan Apaydın, “Oyunu izlemeye gelecek olan çocukların, bir maceranın içine dalan Nîsko’nun hikayesini izlerken eğlenip keyif almalarını hedefledik’’ dedi.

MİHEME PORGEBOL

Çocukların tiyatroyla ilk etkileşimi paha biçilmezdir. Kendi kuralsız oyunlarından sıyrılıp daha önce hiç görmedikleri evrenlerde hiç tanımadıkları karakterlerle iletişime girerler. O evrendeki kahramanlarla hiç tecrübe etmedikleri serüvenlere atılırlar. Artık kurallı bir oyunun içine girdikleri için özdeşim ile yorumlamanın iç içe geçtiği bir idrak sürecine “merhaba” derler. Üstelik bunu bir ekran, geçmiş zaman rivayetleriyle anlatılan masallar veya iki boyutlu resim kağıtlarıyla değil, kanlı canlı bir şekilde tecrübe ederler. Hikayedeki kahramanların seslerini, duygularını, hareketlerini, aldıkları kararları vb. bizzat kendi gözleri ve kulaklarıyla algılarlar. Bu onların büyüme sürecindeki davranışlarına etki etmesi itibariyle oldukça önemli bir tecrübedir. Sadece büyüme sürecinde değil, çoğu zaman ömürlerinin sonuna kadar hafızalarında diri tuttukları anılara dönüştürürler bunu. Sorulursa, etrafımızın çocukken izlediği ilk tiyatro oyununu unutmayan, hâlâ o oyunun tadını hiçbir gösteride bulamayan insanlarla kaynadığını görebiliriz. Bu yüzden de çocuk tiyatrosu en hassas sanat kollarından biri kabul edilir. Çünkü çocuğun bütün hayatına etki eden bir büyüsü vardır. Tiyatro toplulukları da çocuk oyunlarını çalışırken özellikle bu hususlara dikkat etmeye çalışırlar. 

Tarlada kaybolan Nîsko’nun maceraları

İstanbul’da tiyatro faaliyetleri yürüten Teatra Sî, geçtiğimiz günlerde yaptığı duyuruyla Kasım ayında sahnelemeye başlayacakları yeni oyunun müjdesini verdi. Bu bir çocuk oyunu. Oyunun adı ise “Nîsko”. Nîsko, yine aynı topluluğun daha önce yürüttüğü “Çîrok Mîrok” adlı masal projesinde seslendirilmiş bir masal. Masaldan uyarlanan oyunun hem uyarlamasını hem de yönetmenliğini yapan Rewşan Apaydın, “Nîsko, nîsk sözcüğünden geliyor. Türkçe anlamı mercimek tanesi. Yani Nîsko mercimek tanesi kadar küçük bir çocuk. Babası ile tarlaya gittiği bir gün kayboluyor. Bu kayboluş ile tek başına kalan Nîsko’nun başına bazı şeyler geliyor. Doğada tek başına bir gün geçiren Nîsko burada küçük olmanın hem avantajları hem de dezavantajlarını deneyimleyerek öğreniyor” diyerek oyunun içeriğini özetliyor. 

 

Teatra Sî

 

Çocuklarla buluşuyor

Halihazırda provaları devam eden eserin oyuncu kadrosunda Hasan Yavuz, Rabia Keskin, Mustafa Alördek, Gulan Tura, Kaddafi Ünal, Fatma Erden ve Reber Aydın yer alırken teknik işlerle Umut Şahin, dekor tasarımı ve çizimleriyle de Esra Enis ilgileniyor. Oyunun yönetmeni Rewşan Apaydın, “Bu ekibin dışında oyunun müziklerini yapan arkadaşlarımız da var” diyor ve oyunu çıkarma sürecinde çocuk tiyatrosu alanındaki bilgisiyle desteklerini esirgemeyen Tülin Sağlam’a teşekkür etmeyi de unutmuyor. Apaydın, oyunun gösterimi için heyecanlı olduklarını ve Kasım’da çocuk seyircileriyle buluşmayı iple çektiklerini söylüyor. 

Masaldan tiyatro oyununa

Apaydın, çocuk oyunu fikrinin nasıl oluştuğunu şöyle anlatıyor: “İlk filizlerin Çîrok Mîrok adlı projemizden çıktığını anlatmıştım. Masalları seslendirdiğimiz Çîrok Mîrok adlı çalışmamızda bu yaptığımızı canlı bir şekilde çocuklarla buluşturmanın daha verimli olabileceğini düşündük ekip olarak. Önce canlı bir masal okuması günü yaptık. Çocukların ana dillerinde masalları canlı olarak dinlerken daha da dikkat kesildiğini gördük. Teatra Sî ekibi olarak ‘Tu Ne Gara Yî’ adlı oyunun sürecinden de bahsetmem gerekecek, çünkü bu süreç bizi Kürtçe çocuk oyunu yapmaya götürdü diyebiliriz. Yetişkin oyunu olmasına rağmen çocukların da gösterimlere yoğun bir katılımı oluyordu. Kendilerine hitap etmeyen bir oyun izlemek durumunda kalmaları bize ‘çocuk oyunu da sahnelemeliyiz’ dedirtmişti. Bunlardan yola çıkarak Nîsko masalını oyunlaştırdık. Şimdi ise heyecanla sahnelemeyi bekliyoruz.”

Eğlenip keyif almalarını hedefledik

Oyunu izlemeye gelen çocuklara ne vaat ettiklerini sorduğumuz Apaydın, “Bu durumu kendi içimizde de oyunu seçerken dahi tartıştığımızı söyleyebilirim. Çünkü genelde yapılan çocuk oyunlarındaki bazı hatalara düşmemek gerekiyordu. Bu yüzden Nîsko’yu didaktik bir dil kullanmadan tasarlamaya çalıştık. Oyunu izlemeye gelecek olan çocukların, bir maceranın içine dalan Nîsko’nun hikayesini izlerken eğlenip keyif almalarını hedefledik. Ancak bizim için kıymetli olan birkaç unsur daha var. Kürt çocukların ana dillerini kullanabildiği sınırlı bir alan var. Ne yazık ki burası da ev. Burada da ağırlıklı olarak dijital uzamla bir bağları var. Televizyon ve internet gibi. Dolayısıyla çocukların kamusal bir mekân olarak tiyatro sahnesinde kendi ana dillerinde tiyatro oyunu izleyecek olması bizim için oldukça kıymetli” diyor. 

Kürtçe çocuk oyunlarının sayısı çok az

Apaydın’dan bu kıymeti biraz daha açmasını istediğimizde de Kürt çocuklarına dönük eşitsiz uygulamalara dikkat çekerek şöyle devam ediyor: “Tarihsel olarak ele aldığımızda bireyin kültürel ve sosyolojik gelişiminde çocuk tiyatrosu çok temel bir yerde duruyor. Bu her toplum için geçerli. Çocuğun dili yaş ve içinde bulunduğu çevreye bağımlı olarak evrilir. Bu süreç ne yazık ki Kürt çocuklar için oldukça sancılı geçiyor. Ana dilinde eğitim görememek yine kültürel etkinliklerin de ana dilinde olmaması gibi dezavantajları var Kürt çocukların. Tiyatroya gelecek olursak; örneğin 1960’lardan beri ‘Çocuk Tiyatrosu Konferansları’ yapılıyor. Burada çocuk tiyatrosunun repertuar sorunları, tiyatroda masal-gerçek tartışmaları veya ideal dünya mı yoksa gerçek dünya mı gösterilmeli gibi başlıklar tartışılıyor. Buradan doğru Kürtçe çocuk oyunlarına baktığımızda sayı olarak çok az olduklarını görüyoruz. Elbette bu sorun tiyatro üretmenin dışında politik nedenlerle de ilişkili. Yani oyunların yasaklanması, sahneleyecek sahne bulamamak vb. nedenler de bu sürecin birer parçası oluyor. Kürtçe çocuk oyunları bazı dönemlerde belli tiyatro ekipleri tarafından sahneliyor ancak yeterli sayıda olmadıklarını söyleyebiliriz.”

Piyasalaşan çocuk oyunlarının tehlikeleri

Çocuk oyunları her ne kadar yoğun bir hassasiyetle icra edilmek zorunda olsalar bile ne yazık ki gerçeklik böyle işlemiyor. Çocukların tüm ihtiyaçları gibi oyun ihtiyaçları da istisnalar haricinde tamamen ticarileştirilmiş durumda. Çocuk oyunları tiyatro toplulukları için bir para kapısı, resmi ideoloji için bir propaganda alanına dönüşmüş durumda. Kimi oyunların çocuklara kattıklarına oranla çocuklardan söküp aldıkları daha fazla. Rengarenk kostüm ve dekorların ardından çocuklara birer kobay veya para kaynağı olarak bakılıyor. Sahnede renkli ve cıvıl cıvıl bir evren yaratılıp çocuklara olur olmaz şeyler empoze (deyim yerindeyse dikte) ediliyor. Apaydın da aynı görüşte. Apaydın, “Ne yazık ki dediğiniz gibi Türkiye ve benzer ülkelerde günümüzde oyunların büyük bir kısmı ticari bir bakış açısıyla yapılıyor. Ama bunun da ötesinde çocuk oyunları içerik sorunu barındırıyor. Sabah uyanınca yüzünü yıkamak, ellerini temiz tutmak çocuğun asli ve tek görevi gibi aktarılıyor. Sahneler böyle oyunlarla dolu. Kuralları uygulamanın doğru olduğu, kuralların dışına çıkılırsa dışlanan veya başına kötü işler gelen kimselerin öyküleri sahneleniyor. Bizler de bu oyunu seçerken özellikle bu anlatımdan uzak bir metin yaratmak için çabaladık” ifadeleriyle çocuk oyunlarının piyasalaşmasının tehlikelerine dikkat çekiyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.