Roza Şiyaye'yi tanıkları anlattı

  •  Türk Bakanlar Kurulu’nun 4 Mayıs 1937’de “Dersim Tenkil Kararları” adıyla çıkardığı özel kararnameyle başlatılan Dersim Katliamı'nın üzerinden 84 yıl geçti. Türk ordusu, bugün olduğu gibi o dönemde de zehirli gazlar kullandı. Kürtler, 4 Mayıs’ı “Roza Şiyaye (Kara Gün)” olarak karşılıyor. Katliamın tanıklarından Hayri Pilav ve Yemuş Bakıray, bitmeyen katliam siyasetini anlattı.

“Kara Gün” olarak nitelendirilen Dersim Katliamı'nın tanıklarından Hayri Pilav, sürgünden sonra sadece annesiyle birlikte köye dönebildiklerini aktararak, 84 yıldır benzer uygulamaların devam ettiğini söyledi. 101 yaşındaki Dersim Katliamı tanığı Yemuş Bakıray ise üzerinden yıllar geçmesine rağmen katliamı bir an bile olsun unutmadıklarını söyledi. “İnsanların dilini, dinini ve kültürlerini yok etmeye çalıştılar” diyen Bakıray "Katliamı gerçekleştirenler hala yargılanmadı mı?" diye sordu.

Türk Bakanlar Kurulu’nun 4 Mayıs 1937’de “Dersim Tenkil Kararları” adıyla çıkardığı özel kararnameyle katliama başlandı. Katliamda, kentin önde gelen birçok ismi idam edildi. Binlerce kişi toplu olarak evlerde ve mağaralarda ya yakıldı ya da kurşuna dizildi. Türk devletinin rakamlarına göre; 1937’de bin 737 kişi, 1938’de 6 bin 868 kişi katledildi. Ancak resmi olmayan rakamlara göre katliamın sürdüğü iki yıl içerisinde en az 70 bin insan bombalanarak, kimyasal silahlar kullanılarak, yakılarak, uçurumlardan atılarak katledildi. Katliamdan kurtulan on binlerce kişi ise kara vagonlarla İç Anadolu’ya sürgün edildi. Ailelerinden alınan kız çocukları da askerlere “ganimet” olarak verildi. 

Anlatamam, korkarım

Dersim Katliamı tanığı olan ve o dönem Elazığ 4. Umum Müfettişliği’nde görevli olan Mehmet Ali Doğaner’in yıllar sonra “Ben görmedim ama biliyorum. Yalan söyleyecek halimiz yok. Kadın çoluk çocuk ölmüştür yalan değil. Hem de öyle öldürme de değil. Kurşuna dizildiler hepsi. Miktarını veremem. Kaçanlar, kurtulanlar kurtuldu. Bir kısmı, Konya, Kayseri gibi Orta Anadolu'nun köylerine sürgün edildi. Sonra devlet af çıkardı, isteyenler memleketlerine döndü" diyebildi. Aynı kişinin, yaşananları kastederek başkaca bilgi veremeyeceğini söyleyerek “Anlatamam, çünkü çekinirim, korkarım” ifadesi ise Dersim Katliamı’nda yaşananların boyutunu ortaya koyar nitelikteydi. 

Ordu zehirli gaz kullandı

Türk Özel Harp Dairesi'nin önemli isimlerinden dönemin Malatya Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil, ölmeden önce kendisini Çavit Çağlar aracılığıyla ziyaret eden Kemal Kılıçdaroğlu'nu hem katliamı hem de Seyid Rıza'nın idamını anlattı. Kılıçdaroğlu'nun aldığı ses kaydının bazı bölümleri, 2011'de yayınlandı. Çağlayangil, devlet içindeki eğilimler, Kürtlere bakış, Dersim'deki durumu anlattıktan sonra neticiye şöyle bağlıyordu: "Abdullah Alpdoğan Paşa, Kastamonulu; ona emir veriliyor. ‘Bütün ordu iştirak etsin bu Dersim’i temizleyin’ diyorlar... Neticeyi söylüyorum. Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu..."

84 yıl geçti yüzleşilmedi

Katliamın yaşandığı tarihten bu yana Kürtler, 4 Mayıs’ı “Roza Şiyaye (Kara Gün)” olarak karşılıyor. Katledilenlerin anısına her yıl bu tarihte Munzur suyuna kırmızı karanfiller bırakılıp lokma dağıtılıyor. Katliamın üzerinden 84 yıl geçmesine rağmen yaşanan acılara, travmalara karşın devlet nezdinde katliama ilişkin tek bir yüzleşme adımı atılmadı. Katliamın canlı tanıklarının birçoğu yaşamını yitirirken, katliamdan geriye kalan sayılı tanıklar ise belleklerinde yer edinen acıyla yaşamını sürdürüyor. 

Katliamın yaşandığı tarihlerde henüz 2 yaşında olan Hayri Pilav (86), o dönem annesinden duyduklarını ve katliam sonrası yaşadıklarını MA'dan Cengiz Özbasar'a anlattı.

Hayri Pilav

Ağlarsa suya atarız

Hozat’ın Ağzunîk köyünde yaşayan Pilav, katliamın yaşanacağının önceden bilindiği ve bunun üzerine ailelerin köyden çıktıklarını ifade etti. Ailesinin bölgede yaşayan çok sayıda kişiyle birlikte Hozat’tan Çemişgezek’e akan Tahar Vadisi’nde bulunan derin bir mağaraya saklandıklarını kaydeden Pilav, “Askerler baskın yapıp katliam gerçekleştirecek diye mağaraya gittik” dedi. Pilav, annesinin o dönem yaşananlara dair anlatımlarına değinerek, “Bir gece yarısı aileler mağaradan vadide bulunan Tahar Çayı'nın kenarına gelmişler. Karşıya geçmek istemişler. Çemişgezek’in Aqirek köyünde askerler onları buluyor. Sonrasında askerler bizim de etrafımızı sarmış ve bizi toplayıp Eskişehir'in Seyitgazi ilçesine trenlerle sürgüne yollamışlar” diye aktardı.

Sürgünde bırakılanlar

Eskişehir’de 9 yıl sürgünde kaldıklarını ve orada aile üyelerinden 7 kişinin yaşamını yitirdiğini aktaran Pilav, “Eskişehir’de 7 tane mezarımız var. Babam, iki ağabeyim, üç ablam ve bir kardeşimi kaybettim. Ben sadece ikisinin yaşamını yitirdiğini hatırlıyorum” dedi. 9 yıllık sürgünün ardından sadece kendisi ve annesinin sağ olarak Dersim’e geri dönebildiğini söyleyen Pilav, “O sürgünlük devam ediyor. Bu sefer 1994’te köylerimizi boşaltıp yaktılar. Sürgün bitti, geldik ama değişen bir şey olmadı. O günden bu güne köyümüz yasak, 28 yıldır köyümü görmedim. İçimden gelmiyor gideyim” diye konuştu.

Bitmeyen katliam 

Kürt Aleviler üzerindeki baskı ve katliamların uzun yıllardır devam ettiğine dikkat çeken Pilav, şunları ekledi: “Yaşananlar sona ermedi ve halen devam ediyor. Sonuç olmaz, bu devam eder. Bizim köyümüzde o dönem akrabalarımı tutup evin içine kapatıp yaktılar. Taner’den tut Segedige kadar çoluk çocuğu topladılar ve evlerin içinde yaktılar. 38 öncesinde olduğu gibi ihbarcılık yaptılar ve insanlar o yüzden katledildiler. Seyit Rıza’nın o duruma düşürülmesinin en büyük sebebi olan öz yeğeni Rêber’in ihbarı gibi. O dönemde yapılan ihbarcılık halen devam ediyor. O geçmişteki kafa halen devam ediyor. ‘Sen değil, ben olacam’ diye nefislerine düşmüşler. Ne fayda gördüler ki. Kökleri geldi ama yandaş olmaya devam ediyorlar.”

Yemuş Bakıray

Yok etmek istediler

Katliam tanıklardan biri de Dersim’in Hozat ilçesine bağlı Baxtarin köyünde doğan 101 yaşındaki Yemuş Bakıray. Sayılı tanıklarından biri olan ve katliam sırasında 10 yaşında olan Bakıray, ailesinden 4 kişinin yaşamını yitirdiğini dile getiren Yemuş, “Ben bu 38 katliamını kaç defa anlattım. Katliamı gerçekleştirenler hala yargılanmadı mı” diye sordu. Jinnews'ten Şirin Çınar'a konuşan Bakıray, “Düşmanlar ata yüklediği tüfeklerle buraya gelerek çadır kurdu. Çadırlarını kurduktan sonra 3 gün 3 gece katliam yaptılar. Topladıkları insanların bazılarını idam ederek katlettiler. Topladıkları kadın ve çocukları da tecavüz ederek öldürdüler. Bazılarını da sürgüne gönderdiler. Küçükleri bir yere, büyükleri de başka yere sürgün ettiler. Bu şekilde insanların dilini, dinini ve kültürünü yok etmek istediler” dedi.

Zincirleyip götürdüler

“Katliam yapacaklarını kimse anlamadı” diyen Bakıray, buna karşı düşmanın ise katliam yapacağı yerleri önceden belirleyerek hazırlıklı geldiğini dile getirdi. Katliam öncesi evlere yapılan baskınlarla bütün kesici aletlerin toplandığını anlatan Bakıray, “İnsanlar korkudan ‘Neden eşyalarımızı aldılar’ dahi diyemedi. Sonra bize ‘Her şeyinizi toplayın! Sizi güzel bir yere göndereceğiz’ dediler. Bu şekilde insanları kandırarak ellerine ve ayaklarını zincir vurup Beyaz Dağ’a doğru götürdüler. Götürdükleri bütün insanları orada katlettiler. Bazılarını da Robariya Koni’ye götürerek katlettiler” şeklinde konuştu.

Kayalıklardan atılar

Bakıray, birçok insanın ağır makineli tüfeklerle, bazılarının ise kayalıklardan dereye atılarak katledildiğini söyledi. Katliamdan okul okumak için şehirlere giden çocukların kurtulduğunu kaydeden Bakıray, çok sayıda insanın da kurtulmak için mağaralara ve derelere sığındığını ifade etti. “Katliamdan kurtulmak için gündüzleri ormana, geceleri ise eve gidiyorduk” diyen Bakıray, kendilerinin de ormana sığınarak katliamdan kurtulabildiklerini belirtti. Bakıray, şöyle devam etti: “Askerler ormana girmeye korkuyordu. Katliamdan kurtulmak isteyen insanlar da dereye girerek saklanmaya çalışıyordu. Dereye giren insanlar geri dönemeyince aileler dereye gidenleri merak etmeye başladı. İnsanlar dereye bakmaya gidince dereye saklanan bütün insanların katledildiğini gördüler. Derelaş’ta olan insanlar ise zehirli bombalarla katledildi.”

Üzerinden yıllar geçmesine rağmen katliamı bir an olsun unutmadıklarını söyleyen Bakıray, faillerin yargılanmamasına ilişkin ise “Gözümüz açık gidiyoruz bu dünyadan” diye ekledi.   DERSİM

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.