Savaşın diliyle barış kurulamaz

Mehmet Bekaroğlu
- Toplumun tüm kesimlerinin sürece dahil edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, "Barış bu ülkede yaşayan herkes için kazanım olacaktır. Bu işin toplumsallaştırılmasının önünde bir engel görüyorum; barış dili. Bu dil de yeniden kurulmalı. Savaşın diliyle barış kurulmaz, kurulamaz” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile PKK’nin 12. Kongre kararlarının yankıları sürüyor. Kürt sorununun demokratik çözümü ve ülkenin demokratikleşmesini hedefleyen sürecin toplumsallaşmasına dönük tartışmalar da devam ediyor. CHP eski İstanbul Milletvekilli Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, sürece dair MA'ya konuştu. Toplumun tamamının sürece dahil edilmesi gerektiğini belirten Bekaroğlu, barışın ülkede yaşayan herkes için kazanım olacağını vurguladı. Savaş ve çatışma döneminde yaşananların bedelini yine herkesin ödediğini dile getiren Bekaroğlu, “Diyarbakır, Muş ve Hakkari'de evladından haber alamayan, oğlu ölen anne ile Karadeniz'de oğlu ölüp üst geçitlere adları verilen anneler aynı acıları yaşadı. Mümkün olduğu kadar geniş kesimleri dahil etmek gerekiyor. Bu da gerçeğin ortaya konulması, nelerin yaşandığı, hangi bedellerin ödendiği ve bundan sonra barışla nelerin kazanılacağının anlatılmasıyla olur. Bunun bugüne kadar bütünüyle ya da gerektiği gibi yapılabildiği kanaatinde değilim. Bu nasıl sağlanır? Öncelikle bu işe inananların gayret göstermesiyle sağlanır. Bu işin toplumsallaştırılmasının önünde bir engel görüyorum; barış dili. Bu dil de yeniden kurulmalı. Savaşın diliyle barış kurulmaz, kurulamaz” şeklinde konuştu.
Terör bahanesi bitiyor
Var olan sürecin 2013-2015 sürecinden farklı bir noktada olduğunu dile getiren Bekaroğlu, şöyle devam etti: “Amaç, sorunlarımızın konuşularak, tartışılarak, müzakere edilerek, oylanarak çözülmesi. Silahlı bir ortamda demokratikleşme çok mümkün değil. Aktif siyasette de sürekli bir şekilde demokratikleşme adına, adalet adına bir takım talepler götürüyoruz ülkeyi yönetenlere. Siyasi partiler yasası, ‘Anayasa’da bunu düzenleyen maddeler demokratik bir ülkede serbest siyaset yapmanın önünde engeldir. Bunları kaldırın ya da bunları düzenleyin’ diye çok makul tekliflerle gittiğimizde karşımıza hep; ‘Terör var, bölücülük var’ denilerek, ertelendi. ‘Toplantı ve gösteriş yürüyüşü kanunu ile demokratik bir ülkede düşünceleri ifade etmek mümkün değil. Bunu değiştirelim’ diye teklif götürdüğümüzde, ‘Toplu sözleşmelerde bile iki kuruş daha fazla verin’ denildiğinde ‘terör var’ söylemi sürekli karşımıza çıktı. Dolayısıyla bahane kalkıyor. Şimdi ‘serbest siyasetin önünü bütünüyle açın’ diye talep edeceğiz.”
İkili hukuk uygulandı
Prof. Bekaroğlu, 40 yıldır ikili bir hukuk uygulandığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Resmen Olağanüstü Hal kalktı ama Terörle Mücadele Yasası ve iç güvenlik paketleri yerine konuldu. DEM Parti’nin kazandığı belediyelere yöneldik kayyum uygulaması bu durumun bir yansımasıdır. Diğer belediyelerle ilgili ayrı bir uygulama var. Başka bir yerde, başka bir sebepten dolayı belediye başkanı görevden atılınca belediye meclisi yerine bir insan seçiyor. Bunlar sürdürülebilir şeyler değil. Birlikte yaşayacaksak yapılacak bütün düzenlemeler herkes için olacak. Demokrasiyi isteyen herkes, aynı talepte bulunabilecek. Toplum olarak hak ettiğimiz demokratik, özgürleştirici düzenlemeler yapacağız.”
Silah bırakma için düzenleme
Silah bırakma süreci için birtakım yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğinin altını çizen Bekaroğlu, bunun silah bırakmanın realize edilmesi için gerekli olduğunu söyledi. Sürecin nasıl ilerleyeceği, süreci yürütenlerin akıbetinin ne olacağı sorularına bu şekilde yanıt olunabileceğini dile getiren Bekaroğlu, şunları ekledi: “Meclis’te bir komisyon kurulacak. 16 siyasi partinin temsilcisi var ve deniliyor ki bu komisyonda her partiden en azından bir kişi olacak. Demokratik siyasetin, serbest siyasetin önünün açılması için yapılacak düzenlemelerden toplumun bütün kesimleri haberdar olacak. Görüşmeler yapıldı, bu görüşmelere giden arkadaşlar bunları paylaşıyorlar, konuşuyorlar, tartışıyorlar. Muhalefeti de aktif bir şekilde dahil etmek için uğraşıyorlar. Bu çalışmaları yaparken aynı zamanda topluma nasıl anlatılacak? Bunun için bütün bilimsel yöntemleri, siyasal iletişim kurallarını, imkanlarını uygulayarak eş zamanlı olarak yapmalıyız.” ANKARA