Savaşın yol açtığı savaş

Selim FERAT yazdı —

  • 45’inci yıl kutlamalarına damgasını vuran iki hedef öne çıkmış oluyor: Almanya’daki PKK yasağının son bulması; Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması… Ve savaşın kendisinin, yol açtığı savaşın son bulması belki de yeni nesillerin önde gelen hedefi.

Beş yıl sonra, PKK’nin kuruluşundan sonra  yarım asır geçmiş olacak.

PKK’nin varoluş ömrü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ömrünün neredeyse yarısına denk düşüyor.

Kuruluşlarının ilan edilişi arasında 2023 baz alınırsa 55 yıl fark var.

Türk devleti bir savaşın sonunda (1919-22 Türk-Yunan savaşı) kuruldu.

Sonrasında Türkiye baş eğmeyenlere karşı yüz yıllık bir savaş tüneline girdi.

Her yirmibeş yılı bir nesil ölçeği alırsak, Türkiye’de beş nesil "Türkoğlu Türk“ devletin işlediği suçlara ortak edildi.

Lazlar’ın neden başkaldırmaktan vazgeçtikleri ve neden bir Laz kenti olan Trabzon’un, devletin ırkçı pilot bölgelerinden biri haline getirildiği başlı başına bir araştırma konusu.

Kuzey Kurdistan sürekli bir başkaldırı merkezi oldu.

İşgal ve savaşın kırıldığı ilk adım, Mustafa Kemal’in Samsun’a 19 Mayıs 1919’da çıkması dönemine denk düşmektedir.

Aynı dönemde Kürt Teali Cemiyeti üyesi olan Alişan Bey, kardeşi Haydar Bey ve Nurî Dersîmî, 1919’da Koçgiri’de Kürt Teali Cemiyeti’nin bir bürosunu açarak fiili mücadeleye başlamış oluyorlardı.

“Koçgiri başladı harba/Sesi gitti şarka garba/ İki ordu asker geldi/Dayanamadı bu darba…” dizeleri, dönemin askeri komutanı şair Alişer’e ait.

Koçgiri askeri başkaldırısının başlangıcı genelde 6 Mart 1921 olarak yazılı tarihe geçmiş.

İlk “Özerk Kurdistan“ ultimatomunun yılı 1920’dir ve bu ultimatom Ankara’ya Koçgiri aşiretleri tarafından Hozat’ta verilmiştir.

İşgali durdurma ve savaşa son vermek için başkaldırı, 1925'de Şeyh Said, Ağrı-Zilan, Sason, 1937-38 Dersim’e kadar devam etti.

Sonrasında sessiz kalmadı Kurdistan.

Mahabad Cumhuriyeti’nin kurulması ve akabinde Güney Kurdistan’daki mücadele, Kuzey Kurdistan’da uyumayan mücadele hücrelerini ve özellikle de üniversite öğrencilerini etkiledi.

Cemal Gürsel darbesi (1960) Türkiye’ye demokrasi, Kurdistan’a politik ve sosyal dejenerasyon getirdi.

Bu dejenerasyon Kürtler için tarihi bir inişe, Türklük pazarından yararlanmak isteyen Kürtler açısından bir yükselişe işaret ediyordu.

Cemal Gürsel’li politika, “Kendinden utanan Kürtler“ için sahne açtı.

Sistematik kültür kıyımı da bundan sonra başladı.

Türkçe konuşanın maaşı, sosyal ve politik güvencesi vardı.

Kürtçe konuşanın “güvencesi“, Kürtlerin ehlileştirilmesi gerektiğine inandırılan karakol meskünu Türklerin insafına bırakıldı.

Ve giderek yükselen, politikleşen bireyleri, toplulukları hedef alan savaş, PKK’nin kurulmasına yol açtı.

Ve böylece de devam edegelen savaş, yeni bir savaşı başlattı.

Ortalama beş nesil Türk, boyun eğmeyenler karşısında, giderek Türk olmaktan feragat etmeye başladı.

Kurdistan’daki beş nesil Kürt, giderek Türkiye’yi terkederek, Kurdistan ve Kurdistan ötesi dünyada politikleşti.

Bu gelişmede pay, 1919’da verilen “Özerk Kurdistan“ ultimatomu ve 1984’ten sonra başlayan, “vur Gerilla vur, Kurdistan’ı kur!“ olarak özetleyebileceğimiz harekete ait.

Ve son resim karesinde 45’inci yıl kutlamalarına damgasını vuran iki hedef öne çıkmış oluyor:

Almanya’daki PKK yasağının son bulması;

Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması…

Ve savaşın kendisinin, yol açtığı savaşın son bulması belki de yeni nesillerin önde gelen hedefi.

Kurdistan’da öldü, bitti sandıkları Kurdistan’lıların yeniden dirilişiyle ilgili, Harold Pinter’in “Savaş“ broşüründeki şiirini anlamlı buluyor ve aktarıyorum:

“Neden ölen adamın öldüğünü ilan ediyorsunuz?

Ölen adamın öldüğünü mü ilan ediyorsunuz?

Ölen adamı ne kadar iyi tanıyordunuz?

Ölen adamın öldüğünü nasıl anladınız?“

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.