Serasına yerleşti

Ata Durğun

Ata Durğun

  • Hasar gören evinden çıkararak seranın içine yerleştirdiği ranzada yaşayan Ata Durğun, “Umudumuzu tüketmiyoruz. En azından toprağımızın kokusunu alıyoruz” dedi.  

Hatay/Samandağ’da çadıra ulaşamayan birçok yurttaş da seraları mesken edindi. Durğun Ailesi de depremin ilk gününden bu yana serada yaşayanlardan. Serada kalanların nüfusu depremin ilk günlerinde 300’ü bulmuş. Zamanla bazı depremzedelerin farklı kentlerdeki yakınlarının yanlarına ve kendi seralarına gitmesiyle birlikte bu sayı 28’e düşmüş. Yaşadıkları seranın kapısını MA'dan Azad Altay ve Müjdat Can'a açan Ata Durğun, depremde 11 yakınını kaybettiğini söyledi. Durğun, “Çocuklarımızı tedavi amacıyla İstanbul'a gönderdik. Burada gönüllüler ve hayırseverlerin yardımlarıyla ayakta durabiliyoruz. Çiftçi olarak üretimimiz daha olmadı. Yavaş yavaş olacak. Ürettiğimiz mal, sebzeyi satıyoruz ama değerinin 3'te 1'i fiyata gidiyor. Piyasayı takip etme şansımız yok. Bu bizim ciddi sorunlardan biri” sözleriyle fırsatçılığa tepki gösterdi. 

Kar ve yağışlı hava olması halinde insanların çadır ya da seralarda kalamayacağının ifade eden Durğun, olası bir fırtınada kurulan çadırların da uçtuğuna işaret etti. İlk etapta prefabrik evlerle depremzedelerin yaralarının sarılabileceğini söyleyen Durğun, “Uzun vadede bu iş nasıl olacak hep beraber göreceğiz. Yiyecek konusunda sorun yok ama su ihtiyacı kendini hissettiriyor” dedi.

Toprağı terk etmeyeceğiz

Tüm zorluklara rağmen toprağını terk etmeyi düşünmediğini vurgulayan Durğun, şunları söyledi: "Gidenlerin bir kısmı da geldi. Şu ana kadar görüştüğüm insanlar ‘çadır gelse de gelmese de konteynerlar kurulsa da kurulmasa da biz bu toprağı terk etmeyeceğiz, yerimizden yurdumuzdan olmayacağız’ diyor. Biz bu toprağa bağlıyız. Bölgenin yüzde 95’i seralara taşındı. Aileler, komşularının seralarına yerleşmiş. Bu çok ciddi bir dayanışma. Yaşanabiliyor. Şartlar ne kadar ağır olursa olsun bu dükkanlarda, bu sokaklarda kalacağız. Seramızı evimize çeviririz, yaşam alanlarımızın birinci konumuna oturturuz ama toprağımızı terk etmek, bırakmak gibi bir hayalimiz ve düşüncemiz olmadı, olmayacak. En azından toprağımızın kokusunu alıyoruz. Umudumuzu tüketmiyoruz, tüketmeyeceğiz. Geleceğe umutlu bakıyorum.”HATAY

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.