Serêkanîyê Papazı Vrej KEŞİŞYAN

Nubar OZANYAN yazdı —

Soykırım sonrası sınır hattında yaşamaya tutunan Ermeniler, inşa ettikleri her kilisenin yanına mutlaka bir Ermeni okulu da inşa etmiştir. Serêkanîyê, Grê Spi, Qamışlo, Derik’te her kilisenin yanında bir Ermeni okulu bulunur.

Bijîjk (Doktor) Ohannes, oto elektrikçi Anto, mazot pompalarını tamir eden Dacad, Eczacı Vartuhi, Ermenice öğretmeni Gohar-Madlen, Mirekis köyünden Xaço, Serop dayı Serêkan^yê’de kalan son Ermenilerdi. 

Silvanlı bir Ermeni babanın evladı olan Vrej Keşişyan, halkına ve inançlarına oldukça bağlı iyi bir Ermeni’dir. Serêkanîyê’de papazı olmayan Surp Agop kilisesi’nin “Derhay”ı idi.

Uzun yıllar El Nusra, Ehrar El Şam, DAEŞ çetelerinin saldırıları sonucu Serêkanîyê’den (Vaşukani) yaşanan yoğun Ermeni göçü nedeniyle kilise papazsız kalır.

Sayıları bir elin parmağını geçmeyen Hıristiyan Ermenilerin buluşma ve dertlerini paylaşma yeri Surp Agop Kilisesi’ydi. Ermeni kiliseleri, tarih boyunca bir inanç yeri olduğu kadar, bir kültür ve örgütlenme mekanı da olmuştur.

Ermeni halkı gittiği her yerde hem inançlarına bağlı hem de eğitime düşkün halk olduğunu her fırsat ve koşulda göstermiştir.

Soykırım sonrası sınır hattında yaşamaya tutunan Ermeniler, inşa ettikleri her kilisenin yanına mutlaka bir Ermeni okulu da inşa etmiştir. Serêkanîyê, Grê Spi, Qamışlo, Derik’te her kilisenin yanında bir Ermeni okulu bulunur.

Bijîjk (Doktor) Ohannes, oto elektrikçi Anto, mazot pompalarını tamir eden Dacad, Eczacı Vartuhi, Ermenice öğretmeni Gohar-Madlen, Mirekis köyünden Xaço, Serop dayı Serêkan^yê’de kalan son Ermenilerdi. Hemen her pazar günü gelip kilise avlusunda toplanırlardı. Bir yandan sohbet ederken diğer yandan acı kahvelerini yudumlarlardı.

Her pazar günü birçok Kürt-Arap genç kadın-erkek gelip kiliseyi ziyaret eder, tuttukları dileklerin gerçekleşmesi için mum yakar, iyi temennilerde bulunurlardı.

Güler yüzlü temiz ve düzgün giyimli Vrej Keşişyan, her gelen ziyaretçinin önünde ayağa kalkar, ceketinin önünü ilikleyerek saygı ve tebessümle gelenleri karşılardı. Bu resim beni oldukça etkilemişti.

Rojava Devrimi sadece bir kadın devrimi değildi. Bu tanımlama eksik olur. Aynı zamanda inançların hoşgörü ve saygıyla buluştukları, güzel dileklerin paylaşıldığı, aynı sofranın etrafında oturulduğu yerdi. Rojava farklı inanç ve dillerin cins ve renklerin kardeşçe buluştukları, birlikte yaşadıkları topraklardır.

9 Ekim günü bu kardeşlik ve hoşgörü sofrası, TC ordusu ve ona bağlı cihatçı çeteler tarafından Serêkanîyê’nin işgaliyle dağıtıldı.

Önce savaş uçaklarıyla şehrin belli yerleri bombalandı. Büyük bir korku ve panik yaratılarak, sivil halkın şehri terk etmesinin yolunu açtılar. Sınır boyunca içteki bazı hainlerin yardımıyla saldırılar yoğunlaştırıldı. Sınır hattı boyunca Grê Spî, Serêkanîyê köyleri rastgele topçu atışları ve bombalarla hedeflendi.

Soykırım ve imhayı gerçekleştirmek için işgal ordusu elindeki son model teknolojik silahları kullanarak korku ve ölüm imparatoru olduğunu bir kez daha ispatladı. Bir kez daha Kürt-Arap-Ermeni-Süryani-Asuri halkının yok edilmesi için çalışıldı. 

9 Ekim tarihi, TC devleti tarafından tesadüfi ve rastlantısal olarak seçilen bir gün değildi. İşgal saldırısının tarihinin, Kürt ulusal özgürlük hareketinin önderi A. Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen komployla tutsak edildiği güne denk getirilmesi bilinçli bir tercihti. Nasıl ki 12 Mart, 12 Eylül tarihleri rastlantısal günler değilse, 9 Ekim, 23-24 Nisan günleri de tesadüfi seçilmiş günler değildir.

İttihatçı-Kemalist hükümetler tarihinde soygun, talan ne kadar büyükse, mazlum halkların kanını dökmeler de o kadar çok acımasızdır. Yakma ve yıkımlar o kadar tahripkardır.

Çünkü ellerinde bulundurdukları sermaye kanlıdır. Elleri kirlidir. Elleri ne sanatı ne ziraatı tanır. Ne demiri dövmeyi, ne çeliğe su vermeyi bilir. Ne buğday ekmeyi ne de pirinç toplamayı bilir.

Serêkenîyê, TC ordusu ve DAEŞ çeteleri tarafından büyük bir yıkımla işgal edildi. Sakinleri göç ettirildi. Surp Agop Kilisesi’nde Silvanlı Derhay ise babasının kaydettiği Ermenice duaları kimsesiz sıralara dinletmeye devam etti.

Vrej Keşişyan bu süreçte annesini de kaybetti. Ancak soykırım sürecinde 70 bin Ermenin katledildiği Serêkanîyê’de kiliseyi ve yanındaki okulu terk etmedi.

Soykırımdan kurtulan, yaşama tutunmaya çalışan Ermeniler bir göz odalı evlerini yapmadan önce, kiliselerini önce kerpiçten, biraz durumları düzelince daha sağlam olan piriketten yaparak inanç ve eğitim ocaklarını inşa etmişler.  

Şu an kilisenin hemen yanındaki öğrencisiz okul sıralarında, daha önce çekilmiş, artık rengi solmuş çocuk fotoğrafları ve toz içinde yerlerde dolaşan Ermenice kitaplar kaldı…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.