Sözleşme kanunla kaldırılır

Kadın Haberleri —

.

.

  • İzmir Barosu Kadın Haklarından Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Perihan Çağrışım Kayadelen, İstanbul Sözleşmesi’nin 3 ay daha yürürlükte olacağını belirtti, Danıştay başvurularıyla hukuki sürecin nasıl işleyeceğini anlattı. 

HABER MERKEZİ

Kadın düşmanı Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine yönelik tepkiler sürerken, birçok ilin barosu sözleşmeden çekilmenin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmenin iptali için Danıştay’a başvurdu. İzmir Barosu da, sözleşmenin imzalandığı 2011 yılından bu yana kendilerine yapılan başvuruların verilerini derleyerek, kararın geri çekilmesi için başvuranlardan. Baro Adli Yardım Servisi’ne 9 yılda 32 bin 870 kadının başvururken, başvurular kapsamında 5 bin 230 kadın için ise 6284 Sayılı yasa kapsamında koruma kararı alındı.

İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Perihan Çağrışım Kayadelen, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Semra Turan’a İstanbul Sözleşmesi geri çekilme kararını, Danıştay başvurularıyla hukuki sürecin nasıl işleyeceğini ve kadınların direnişini değerlendirdi.

Zehirli dille katliamlar arttı

Erdoğan’ın yetkisini aşarak, hukuksuz bir kararnameyle İstanbul Sözleşmesi’ni feshettiğini belirten Kayadelen, Danıştay’a hukuka aykırı gerekçesiyle başvurduklarını söyledi.  9 yılda baroya yapılan başvuru sayısının, kadınların haklarını arama konusunda bilinçlendiğinin, hukuki mekanizmalara ulaştığının göstergesi olduğunu kaydeden Kayadelen, sözleşme ile gelişen süreci şöyle aktardı: “Kadına yönelik şiddet, sözleşmenin imzalandığı 2011 yılında azaldı. Sonraki yıllarda artma başlıyor. İktidar bilinçli bir şekilde sözleşmeyi uygulamama noktasında bir irade gösterdi. Yaşanan demokrasi iklimi her geçen gün otokratik bir sisteme dönüşmeye başladığında kadına yönelik şiddet daha fazla arttı. Örneğin daha önce 8 Mart ve 25 Kasım tarihlerinde tutulan istatistiklerde o aylarda kadına yönelik şiddet ve cinayetler düşüşe geçmiş. Çünkü devlet yetkilileri bu tarihlerde dillerini biraz daha hassas kullanmaya ve düzgün cümleler kullanmaya özen göstermiş. Ancak bu tarihler dışında kadın bedeni üzerinde siyaset yaptıkları için veriler artışa geçiyor. Son 2 yıldır 8 Mart ve 25 Kasım’da kadın cinayetleri azalmıyor. Çünkü iktidarın dili artık tamamen zehirli bir dil haline geldi. Kadının var olduğu tüm alanlara müdahale eden sürekli annelik bakımı, aile hayatının içerisine hapsetme kadına yönelik şiddeti arttırıyor.  Failler, cesareti siyasi iktidardan alıyor. Arkalarındaki devlete güveniyorlar.”
 
Bundan sonra fail iktidardır

Sözleşmenin feshedilmesinin hemen ertesi gününde 6 kadının bir günde katledildiğini anımsatan Kayadelen, “Sözleşmeden el çekmek demek açıkça kadınları değil, failleri koruyorum demektir. Bu saatten sonra öldürülen her kadının faili iktidardır. Bunun başka bir açıklaması yoktur. İktidar kadına yönelik şiddetle mücadele etmeyeceğiz mesajını verdi. Bu kararın bir gün sonrasında 6 kadın öldürüldü. Türkiye’de kadınlar artık vahşice ve yakılarak öldürülüyor. İktidarın verdiği güç failleri daha da vahşileştiriyor, cesaretlendiriyor” ifadelerinde bulundu. 
 
Sözleşme kanunla kaldırılır

Sözleşmenin Anayasa ile eş değer olduğunu dile getiren Kayadelen, “Uluslararası sözleşmeler kanunların üzerinde olan bir hükümdür. Yerel kanunlar ile uluslararası sözleşme çatışırsa Anayasa uluslararası sözleşmeyi öncelikli kılar. Uluslararası Sözleşme kanunla kabul edildiği gibi kanunla kaldırılır. Ancak KHK ile Cumhurbaşkanı’na yetki verilerek, kaldırılabileceği gösterilmeye çalışılıyor. Hayır, Cumhurbaşkanı bu yetkiyi kullanamaz. Çünkü temel hak ve özgürlüklere getirilecek kısıtlamalar ancak ve ancak kanunlarla düzenlenir. Bu yürütmenin durdurulmasına bırakılacak bir iş değildir. Kadınların yaşamı bir kişinin vereceği bir karar değil” diye belirtti. 
 
Erdoğan’dan savunma alınacak

Danıştay’a yapılan başvuru ardından işleyecek sürece ilişkin de Kayadelen, şunları söyledi: “Danıştay bu başvurular sonucunda Cumhurbaşkanından önce savunma alacak. Daha sonra dava açan kurumlara cevap verecek. Sonrasında da karar verecek. Bu karara göre süreç işleyecek. Danıştay kararı olumsuz olursa tekrardan itirazlar yapılabilecek. Bu süre için 3 aylık bir zaman dilimi var. Cumhurbaşkanı 30 gün içerisinde savunmasını vermek zorunda. Aynı zamanda dava açan kurumlara da 30 gün içerisinde cevap verilmesi gerekiyor. Bu süreci uzatabilirler de. Çünkü Avrupa Konseyi’ne geri çekilmesi için bildiri yapıldı. Bu da 3 aylık bir zaman dilimi istiyor. Yani 3 ay boyunca sözleşmeyi yürürlükten kaldıramayacaklar. Ama süreci uzatabilirler. Onu da nasıl yapacaklar, açıkçası öngöremiyoruz. Taraflar iddia ve savunmalarını sunduktan sonra mahkemenin bir karar vermesi gerekecek. Danıştay, buna ne kadar sürede karar verir bilemeyiz.” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.