STÖ’ler devreye girmeli

  • İmralı Cezaevi’nin Türkiye’nin infaz hukukunun temel uygulamaları haline geldiğine dikkat çeken İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Öcalan’ı katı koşullarda tuttuğunuz sürece, Kürt sorununu çözemezsiniz” dedi. Türkdoğan, sivil toplum örgütleri ve hukukçuların ‘Ölünceye kadar ağırlaştırılmış infaza’ karşı çıkmalarını istedi.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), 22 yıldır cezaevinde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tutuklu Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği ihlal kararlarını gündemine alması için 29 Temmuz’da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvuruda bulundu.

 Hukuk ve insan hakları örgütleri, Öcalan, Kaytan, Gurban ve Boltan hakkında verilen “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına ilişkin AİHM’in verdiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) üçüncü maddesinin ihlal edildiği yönündeki kararının uygulanması için AK Bakanlar Komitesi’ne “3. Taraf Görüşü” bildirdi. 

 İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Öcalan’ın yargılama sürecinde verilen idam cezasının, AİHM tarafından verilen tedbir kararıyla 2004 yılında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yapılan değişiklikle kaldırıldığını hatırlatarak, bu süreçten sonra Türkiye’de yapılan mevzuat değişikliğiyle “ağırlaştırılmış müebbet hapis (ömür boyu hapis)” biçiminde bir ceza usulünün devreye konulduğunu belirtti. 

Bu ceza yöntemini “uzatılmış ölüm cezası ve işkence yöntemi” olarak tanımlayan Türkdoğan, bu cezalandırma biçimine karşı AİHM’e başvuru yapıldığını ve AİHS’in üçüncü maddesinde yer alan “İşkence ve kötü muamele yasağı” ihlali yönünden karar verildiğini anımsattı. Bunun aynı zamanda “Umut hakkını” da ortadan kaldırdığını vurgulayan Türkdoğan, “Bir insan cezalandırıldığı vakit, tahliye edileceği zamanı bilmesi gerekir” dedi.

 Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan’ın konuştuğu Türkdoğan, “Yüksek yargıçların olduğu ve bizzat katıldığım bir toplantı da bu sorunun AİHM kararları çerçevesinde giderilmesi gerektiğini ifade ettim. Bakanlık bürokratları, Türkiye’deki üst düzey yargıçlar, bu sorunu gayet iyi bilmektedirler” diye belirtti. 

 Türkiye’de, 15 Nisan 2020’de çıkarılan “İnfaz Yasası” ile AİHM’in verdiği kararlarının tam tersi istikamete doğru bir gidiş olduğunu dile getiren Türkdoğan, AİHM’in Öcalan, Kaytan, Boltan ve Gurban hakkında verdiği kararın uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesi ve AK Bakanlar Komitesi’nin kendi gündemine alması için başvuru yaptıklarını söyledi.

STÖ’ler devreye girmeli 

Avrupa Konseyi ülkelerini bir arada tutan temel etkenin AİHS olduğunu ve sözleşme uyarınca kurulan mahkemenin verdiği kararların da uygulanmasının sağlanması gerektiğinin altını çizen Türkdoğan, “Konseyin siyasi organı bunu yerine getiremeyecekse, bu durum, insan hakları değerlerinde ve sözleşmeye bağlılıkta aşınma olduğunu gösterir. Bu nedenle STÖ’lerin başvuruları oldukça önemli, çünkü devletlere bırakırsak; devletler ekonomik ve siyasi çıkarlarını önemseyerek, bu tarz ağır insan hakları ihlallerinin giderilmesi noktasında adım atmayacaktır. Tamda bu noktada; Konseyde yer alan ülkelerin STÖ’lerinin etkili bir şekilde devreye girmesi gerekiyor” diye konuştu.

Türkiye tavizler kopardı 

AİHM kararlarının uygulanmaması konusunda Türkiye’nin bugüne kadar Kürt sorununda çatışma ortamını bahane ederek “terörle mücadele” söylemi altında Avrupa Konseyi ülkelerine yanlış politikalarını dayattığını ve tavizler aldığını söyleyen Türkdoğan, şöyle devam etti: “Kürt sorunu Osmanlı’dan beri çözülemeyen, Cumhuriyet’in çözmeyip, daha da derinleştirdiği, askeri darbe dönemlerinde sorunun daha da ağırlaştığı ama AKP-MHP gibi partilerin kendi siyasi çıkarlarını önceleyip, temel insan hakları meselelerini çözmekten uzaklaştığı kangrenlenmiş bir sorun. Suriye, İran ve Irak’ı da esas alırsak bize göre dünyanın en büyük sorunu. Çünkü 40 milyonluk bir halkın kimlik ve kültür hakları hiçbir şekilde güvence altında değil.”

Öcalan’ın pozisyonu 

Birleşmiş Milletler, Avrupa ve diğer bölgesel sistemlerin de Türkiye’nin politikalarını izlemekle yetindiğini vurgulayan Türkdoğan, “Türkiye ise Kürt meselesini çatışmayla, yok ederek, cezaevine atarak çözeceğini düşünüyor. Tam da burada Abdullah Öcalan’ın pozisyonu öne çıkıyor. Sonuç itibariyle Türkiye’de 8 kez ateşkes dönemi yaşanmıştır. Her ateşkes döneminde de Türkiye’deki siyasi iktidarlar ve devlet, Abdullah Öcalan ile hep diyaloga girmiştir. Diyaloglardan sonuç alınamadığı için çatışmalar ağırlaşarak, devam etmiştir” diye belirtti.

 “Abdullah Öcalan’ı bu kadar katı koşullarda tuttuğunuz sürece, Kürt sorununu çözemezsiniz” diyen Türkdoğan, şöyle devam etti: “Bu nedenle infaz şartlarını ağırlaştıramazsınız. İnfaz şartlarında bunu önünü açacak uygulamalar içerisine girmeniz, her hükümlü bakımından cezanın gözden geçirilmesini sağlayacak düzenlemeler gerekir. Bazı hükümlüler hapishanede tekrar sosyal hayata katılma noktasında kendilerini eğitebilir, görüşlerini değiştirebilirler. Sosyal hayata tekrar dönmek isteyebilirler veya pozisyonu öyle güçlüdür ki bırakın onun topluma karışmasını, toplumun ona ihtiyacı olabilir. Politik siyasi mahpuslar da böyledir. Bunun önünü açmanız gerekir. ” 

 

 

‘Ölünceye kadar ağırlaştırılmış infaz’ olmaz

Türkiye’nin Abdullah Öcalan ile başlattığı “Ölünceye kadar ağırlaştırılmış infaz” meselesinin artık çözülmesi gerektiğinin önemini vurgulayan Türkdoğan, devamında şunları söyledi: “Çünkü binlerce insan bundan etkileniyor. Darbe davalarını düşündüğünüz zaman bu sayı daha çok artacaktır. Türkiye üzerinde AİHM ve AK’nin baskısı da artacaktır. Dolayısıyla Türkiye’nin artık bunu gündemine alması gerekir. AK Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye talepte bulunacak ama bir yandan da Türkiye dış basınç yerine kendi içinde oturup bu sorunu konuşacağı bir zemin oluşturması gerekir. Bakanlar Komitesi 3’er aylık dönemlerde izlemeyi yapacaktır. Belli bir süre Türkiye’nin adım atmasını bekleyecektir, eğer Türkiye adım atmazsa bu sefer yaptırımların dozu artacaktır. Bu iş nihai olarak Türkiye’nin üyeliğinin askıya alınmasına kadar gidecektir. Osman Kavala konusunda o prosedür başlatıldı. Azerbaycan içinde o prosedür başlatılmıştı. Azerbaycan kurtulmak için AİHM kararını uygulamak zorunda kalmıştı. Türkiye de bunu yapacak ama o noktaya gelmeden bence meselenin hukuki, siyasi, ahlaki, kültürel, politik olarak tartışılması ve çözülmesi gerekiyor.” 

Hukukun uygulanmasını istiyoruz

Bakanlar Komitesi’nin başvuru üzerine Türkiye’den geri dönüş isteyeceğini dile getiren Türkdoğan, sürecin yakından izleyicisi olacaklarını ve daha etkili çalışmasını sağlamaya çalışacaklarını aktardı. AK Bakanlar Komitesi’nin mekanizmasını harekete geçirmenin STÖ’lerin, hukukçuların, hukuk örgütlerinin görevi olduğunu kaydeden Türkdoğan, “Hukukun uygulanmasını istiyoruz. Bu durum binlerce insanı etkilediği için Türkiye’deki tüm hukuk kurumlarının, baroların, hukuktan ve insan haklarından yanayım diyenlerin de buna sahip çıkması gerekir” dedi.

7242 sayılı kanun tam bir faciadır

Türkdoğan, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ndeki uygulamaların Türkiye’nin infaz hukukunun temel uygulamaları haline geldiğine dikkat çekerek, şunları ekledi: “İmralı’daki ihlallere zamanında Türkiye demokratik kamuoyu ve muhalefet partileri karşı çıksaydı, itiraz etseydi, infaz uygulamamız bu kadar ağır olmayacaktı. Geçen yılki 7242 sayılı kanun tam bir faciadır. MHP’nin dayatmasıyla sırf Alaattin Çakıcı çıkarılsın diye ‘özel af’ niteliğinde bir uygulamadır. TMK kapsamında olan insanların durumunu daha ağırlaştırılmıştır. 

 Türkiye öyle bir ülke ki kimin başına ne zaman ne geleceği belli değil. Bugün iktidarda olanlar yarın kendini cezaevinde bulabilir. Bu nedenle hukukun genel ilkeleri herkes için gereklidir. Fethullah Gülen cemaatine mensup insanlar zamanında yargı, bürokrasi içerisindeydi. Hukukun onlara da lazım olacağını söylemiştik. Hukuk şimdi en fazla onlara hukuk lazım. Bizi yeni anlıyorlar. O nedenle bugün iktidarda olanlara sesleniyoruz; hukuk kuralları, hukuki usuller herkes içindir. Bunu ihlal etmeyin. AİHM bir karar vermişse, bunu uygulayın. Türkiye içerisinde yargı kararları üretin, bu herkes için gereklidir.”  ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.