Suriye ve Rojava’da kirli hesaplar

Fehim IŞIK yazdı —

  • Görünen o Esad, köşeye sıkışan Erdoğan’ın elini güçlendirmekten yana değil. Türkiye ile açık siyasal ilişki sürecini, en azından 2023 seçimlerine kadar yaymak istemesinin altında bu var. Artık Esad, Erdoğan’a gidici olarak bakıyor.

MİT Başkanı Hakan Fidan ile Suriye İstihbaratının başında yer alan Ali Memlük’ün geçtiğimiz hafta Moskova’da görüştükleri basına yansıdı. Bu görüşme ilk değil elbet. Erdoğan 2011’de Esad’ı hedefe koyduktan sonra iki devlet arasındaki ilk ilişki yine istihbarat örgütleri aracılığıyla kurulmuştu. Ali Memlük ile Hakan Fidan 2011’den sonra ilk kez Ocak 2020’de, yine Moskova’nın ev sahipliğinde buluşmuştu. Bu görüşmeyi Suriye resmi haber ajansı SANA duyurmuş, ardından adını vermeyen bir Türk yetkili Reuters’e konuşarak görüşmenin içeriğine ilişkin bilgiler vermişti.

Son iki buçuk yıldır iki devlet arasında yapılan istihbarat görüşmelerinden sızan bilgiler hiç değişmiyor. Konuşan Türk yetkililer “Suriye ile YPG’ye karşı işbirliği koşullarını konuştuk” der. Suriye kaynakları da, “Türkiye’den işgal ettikleri Suriye topraklarından çekilmesini istedik” açıklamasında bulunur.

Durum bu kadar basit değil tabi. Öyle ya! Her iki taraf birbirine kin beslese de onları şaşırtan nokta çok ortak. İşin özü, her iki taraf da Kürtler konusunda tutmayan hesaplarının şaşkınlığını yaşıyorlar.

Suriye krizinin başında hiçbir kesimin hesaba katmadığı, önemsemediği Kürtler, aradan geçen 11 yılda adeta destan yazdı. On binlerce şehit ve gazi pahasına kendi topraklarını korudular. Yetmedi bölgedeki diğer halkların da güvenliğini sağladılar. DAİŞ’e karşı yürütülen mücadele ile bu barbar örgütün alan hâkimiyetine son verdiler. DAİŞ’in ele geçirdiği tüm toprakları özgürleştirdiler. Bu, sadece bölgenin değil dünyanın güvenliği açısından da önemli bir kazanımdır. Tüm bu mücadelenin ardından ise bölgede tüm halkları ve inançları kapsayan özerk bir yönetim oluşturdular.

Suriye ile Türkiye şaşırmasın da kim şaşırsın? Hiç hesaba katmadıkları bir kesim şimdi bölgenin kaderini değiştirecek adımlara öncülük ediyor.

Bu bağlamıyla değerlendirdiğimizde iki devleti yan yana getiren temel etkenin altında özerk yönetimin oluşumunu güçlendiren gelişmelerin, bir diğer deyimle bölgedeki Kürt kazanımlarının olduğuna kuşku yok. Ancak bu, her iki devletin her şeyiyle uyumlu oldukları anlamına gelmiyor. Kürtlerin kazanımlarına ve dolayısıyla Kürt halkına karşı kin ve nefretlerini korusalar bile birbirlerinin kanını içecek kadar da birbirlerinden nefret ediyorlar. Bu nedenle de çok kolay uzlaşabilecek, istediklerini elde edebilecek durumda değiller. İki taraf arasında bir uzlaşı olacaksa bu ancak, birinin diğerine teslim olması ile mümkün olur. Mevcut koşullarda eli bir diğerine karşı güçlü olan, açık demek gerekirse Suriye’dir. O zaman kabul etmek gerekir ki Suriye’ye karşı yenilen Türk devletidir ve ancak Suriye’nin istediklerini yapar ise amaçlarına ulaşır. Rusya da bunu bildiğinden Türk devletini ısrarla Suriye’nin kucağına itiyor. Çünkü bu durumun NATO cephesinde bir gedik açacağını da biliyor ki nihayetinde öyle de oldu. ABD başta olmak üzere NATO üyelerinin bir kısmı Suriye ile Türkiye arasındaki görüşme trafiğinden memnun olmadığını açıkladı.

Bunlar bir yana. Suriye basınından, Suriye kaynaklarını iyi okuyan Arap basınından gelen haberlere bakılırsa, Esad işi hızlandırmaktan yana değil. Erdoğan çok acele ediyor. Bir an önce Esad’la direkt, hatta mümkünse yüz yüze görüşme koşullarının sağlanmasını istiyor. Ancak Esad’ın o kadar acelesi yok.

Erdoğan’ın 3 ay ömür biçtiği Esad 11 yıldır iktidarda. Üstelik dünyanın en ağır iç savaşlarının birinin yaşandığı bir ortamda iktidarını korudu. Tamam, bunda Rusya’nın payı büyük. İktidarını sadece kendi gücüyle korumadı. Putin’in Esad’ı kendi çıkarları için koruma altına alması, Suriye’de rejimi ayakta tuttu. Ayrıca 11 yıl sonra tablo da tersine döndü. Artık 3 gün sonrasına ne olacağı belli olmayan bir Erdoğan iktidarı var. Bakmayın Erdoğan’ın “Her an gelebiliriz, her yere gelebiliriz’ demesine. Bu güçlü olduğu için değil, köşeye sıkıştığı için kullandığı bir argümandır. Elinde onu iktidarda tutacak tek bir etken kalmış o da Kürtlere karşı yürüttüğü savaşı büyütmek, tüm Kürdistan’ı ağır bir savaş alanına döndürmektir.

Erdoğan savaşı büyütme isteğine şimdiye kadar onay alamadı. Rusya ve ABD, SİHA suikastlarına göz yumsalar bile sonuçta kapsamlı bir işgal saldırısına onay vermediler. Onay almadan başlatılacak bir saldırının sonuçlarını tahmin edemeyen Erdoğan, şimdilik hamasetle yetiniyor.

Görünen o Esad, köşeye sıkışan Erdoğan’ın elini güçlendirmekten yana değil. Türkiye ile açık siyasal ilişki sürecini, en azından 2023 seçimlerine kadar yaymak istemesinin altında bu var. Artık Esad, Erdoğan’a gidici olarak bakıyor. Bu nedenle onu seçimde güçlendirecek bir adım atmaya yanaşmıyor.

Neresinden bakarsanız bakın, ortada kirli hesaplar var. Esad, Erdoğan, Rusya, ABD ve diğerleri! Her biri kendi çıkarının, kendi kirli hesaplarının peşinde. Rojava ve Kuzey-Doğu Suriyeli Kürtler ile diğer halklar ise bir nefes özgürlük peşinde. Bu bir nefesin bedelini çok ağır ödediler, bundan sonra da bedel ödemekten çekinmeyeceklerini açıkça söylüyorlar.

Bunca kirliliğin yaşandığı bir alanı özgürlük vahasına dönüştürmek için ağır bedeller ödeyen ve ödemeye devam eden bu onurlu insanlar, desteği fazlasıyla hak ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.