Tecridin 7 penceresini yazdı

Zeki Bayhan

Zeki Bayhan

  • 27 yıllık tutsak Zeki Bayhan, tecridin, gerçekte insanın dört duvar arasına alınmasıyla sınırlı bir uygulama olmadığını belirterek, şunların altını çizdi: “Tecritte amaç, insan zihninin bedenine hapsedilmesidir. Yıkıcı olan budur.
  • Tutsağın bütün dikkati, duyarlılığı, kaygıları, korkuları, kendisine, kendi bedenine yönlendirilir. Tutsak bu tuzağa düştüğü anda kendi kendisini oymaya başlar, tüketir. Tecrit, kişiyi kişinin kendi eliyle yıkıma sürükleme siyasetidir.”

Buca Kırıklar 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan Zeki Bayhan, cezaevinde "Soykırımcı Devlet Paradigmasından Çıkış-Demokratik Ulus", "Demokratik, Ekolojik, Cinsiyet Özgürlükçü Paradigma", "Sıfıra yükselmek" ile "21. Yüzyılda Özgürlük İdeolojisi-Demokratik Sosyalizm" kitaplarını yazdı. Bayhan, tecridin amaç ve hedeflerini yazarak, avukatları aracılığıyla MA’ya ulaştırdı.

27 yıllık tutsak Bayhan’ın yazısından bazı bölümler şöyle: "Biliyorum siz de özgür değilsiniz ve korkarım ki böylesi duyarlılıklarınız devam ederse sizin de tecridiniz koyulaşabilir. Tecrit, penceresiz olmaktır. Tecritte bütün pencereler içeriye bakar. İnsanın içine... Bir tür kendi kendini tahribe zorlanmasıdır. İnsanın baktığı her yerde sadece kendisini görmeye, kendisini duymaya, kendisini hissetmeye zorlanması korkunç bir işkencedir. İnsan bir girdaba kapılmışçasına döne döne dibe çekiliyor, un ufak olup kendi üzerine çöküyor gibi hissediyor. Evet tecridin dışarıya bakan penceresi yoktur fakat direnen insan tecrit duvarlarında küçük delikler yaratmasının yollarını bulur.

Tecridi 7 pencereye benzetiyorum

* İlki insanı dört duvar arasına alıp fiziksel olarak yalıtılmasıdır. Olgusal yanı var. Tecrit, gerçekte insanın dört duvar arasına alınmasıyla sınırlı bir uygulama değildir. Tecritte amaç, insan zihninin bedenine hapsedilmesidir. Yıkıcı olan budur. Tutsağın bütün dikkati, duyarlılığı, kaygıları, korkuları, kendisine, kendi bedenine yönlendirilir. Tutsak bu tuzağa düştüğü anda kendi kendisini oymaya başlar, tüketir. Tecrit kişiyi kişinin kendi eliyle yıkıma sürükleme siyasetidir.

* İkinci pencere; tecrit ile insanı psikolojik, duygusal ve düşünsel manada çökertme amaçlanıyor. Tecrit koşullarında tek başına veya bir iki farklı kişiyle kalmak elbette fark eder fakat zamana yayılmış tecrit koşullarında birlikte kalınan kişiler de birbirileri için canlılığını, farklılığını adım adım kaybeder. Farklılıklarını yitirdikleri oranda tecrit sisteminin birer parçasına dönüşürler. Bazen üç kişilik tecrit daha da zorlu haller alır.

* Pencere üç; tecrit insanın, insanla da insansızlıkla da cezalandırıldığı bir yıkım sistematiğidir. Tek kişilik tecrit insanı insansızlıkla cezalandırır. Diğer taraftan üçlü-beşli tecritte de insanla cezalandırılırsınız. Yıllarca ama yıllarca yalnız kalabileceğiniz, kendinize ait tek bir ana sahip olamamanın ne kadar korkunç bir eziyet olduğunu anlayabilir misiniz bilmiyorum.

* Pencere dört; tecritte yaşam sonsuz bir tekrara dayanır. Her gün bir diğer günün aynısıdır. 10-20-30 yıl boyunca hep aynı günü yaşadığınızı düşünün. Zaman algınızın silindiğini duyumsarsınız.

* Pencere beş; sonsuz tekrara dayalı tecrit yaşamı zamanla düşünce ediminin yerini alışkanlığa bırakmasına yol açar. Zihnin hapsedildiği ağ da alışkanlıklardır.

* Pencere altı; tecrit bir sistemdir, uygulamalar bütünüdür. Tek tek uygulamalar da bu bağlam içinde anlamını bulur. Sözgelimi; her gün, günde iki kez sayım alınır. Tutuklular sayılır. Devlete sorarsanız 'Güvenlik nedeniyle saymak zorundayım' der. Dışarıdaki insana sorsanız 'Bu anlaşılırdır, zararı yok' der. Tutsak algısında ise sayım ona bir demirbaş olduğunu günde iki kez hatırlatılması, hiçlik bilincinin canlı tutulması uygulamasıdır.

* Pencere yedi; tecrit gardiyanların da psikolojisini bozar. İnsanlık dışı uygulamaların yürütücülerinin normal kalması düşünülemez.

Yine de direnmek mümkündür

Bu pencereler aydınlık taşıyan pencereler değil, dışarıya karanlık taşıyan pencereler. Madalyonun diğer yüzüne dair bir iki şey belirterek bitirmek istiyorum; evet tecrit koyu karanlıktır. İnsanı sayısız ağla kuşatır ama tüm bunlara rağmen direnmek mümkündür. Tecride karşı direnmek zordur, karanlığın içindeki ışığı yakalayıp büyütmeniz gerekir. Politik tutsaklar bunu başarırlar. 20 yıl tecrit edilmiş bir tutsağın güncel politik bir makale yazması, tecridin insan iradesiyle aşılabileceğini gösteren bir direniş örneğidir.

Mağdur insana geçiş yıkımdır

Politik tutsaklar, hapiste de tecritte de olsa mücadele eden politik öznelerdir. Hapislik veya tecrit koşulları dolayısıyla mücadele eden politik özne konumundan mağdur insan konumuna geçiş, politik tutsak için yıkımın başladığı noktadır. Bu bir tuzaktır. Kurgulanmıştır. Ne yazık ki bu tuzağa düşenlerimiz oluyor. Politik tutsaklar politik kimlik ve mücadelelerinden yalıtıldığında geriye mağdur insan kalır. Tecrit rejiminin amacı da budur.

Nefes olabilirsiniz

Hapishanede tecridi en koyu haliyle yaşayanlar ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen politik tutsaklardır. Bulunduğum cezaevinde 9 kişi, bulunduğumuz kampüsteki 3 cezaevinde toplam 20 civarıdır sayıları. Yurtsever, devrimci, demokrat avukatlardan her biri bu arkadaşlardan birinin vekaletini alsa ve sadece 3 ayda 1 saatlik bir görüşme yapsa bile bu arkadaşlara bir nefes aldırabilirler. Yine avukat olmayıp görüşemeyen duyarlı insanlardan her biri bu arkadaşlardan biriyle mektup arkadaşı olsa, birkaç ayda bir iki kitap yollayabilse bu arkadaşlara nefes olur. Böyle dokunuşlar çok mu zor? Takdir sizlerin. Ben önerdim. Tecrit soğuk olabilir ama direniş ruhu sıcaktır." İZMİR

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.