Tecrite karşı çıkmamak da suçtur!
Fehim IŞIK yazdı —
- Kürt iseniz, Kürt dostu iseniz öncelikli görevlerinizden biri de Sayın Öcalan’a dönük haksız ve hukuksuz uygulamalara kesin ifadelerle karşı olmak ve bunu dile getirmektir.
Merdan Yanardağ’ın söyledikleri ve ardından tutuklanarak hapse konulması, Kürt mahallesinde, okuduklarımızdan ve dinlediklerimizden de biliyoruz ki, özellikle PKK ve periferindeki yapılanmalarda bir şaşkınlığa yol açmadı. İktidarın tutumuna dönük ilk andan itibaren gelen yorumlar, daha çok Kürtlerin haricinde birinin konuşmasına dönük ‘devlet refleksi’ biçiminde değerlendirildi. Doğru değerlendirme de budur. Devlet hukuk dışına çıkarak, daha doğrusu kendi hukukuna bile uymayarak İmralı’da geliştirdiği tecrit politikasıyla bir konsensüs oluşturmuş ve kendi cenahında yer alan birinin konuşmasını bu konsensüse aykırı görerek kendince tedbir almıştı. Özü itibariyle suç konusu bile olmayacak bir meseleye tutuklama ile yanıt verilmesi bundandır.
Hepimiz biliyoruz ki Kürtlerden veya bazı Kürt dostu çevrelerden tecritle ilgili Merdan Yanardağ’dan çok daha sert söylemlerde bulunanlar oldu. Bunların hiçbirine doğrudan tecrit nedeniyle söyledikleri üzerinden Merdan Yanardağ’a gösterilen kadar tepki gösterilmedi. Başka uyduruk gerekçeler buldular, gizli tanıklar oluşturup ucube suçlamalarla hapsettiler ama tecrit karşıtlığı, yalnız başına bir gerekçe olmadı. Belli ki Merdan Yanardağ devlet sathı mailindeydi ve devlet, konsensüsü bozan bir tutumun gelişmesini, taraftar bulmasını istemedi. Yani Merdan Yanardağ’ı tutuklayarak bir yandan da devlet sathı mailindeki herkese direkt, diğerlerine ise endirekt ‘susun’ mesajını verdi.
Merdan Yanardağ’ın tecrit hukuksuzluğunu dile getirirken amacı neydi? Niye birden böyle bir değerlendirme yapma gereği duydu? Bunların nedenleri üzerine çokça şey söylenebilir. Niyet okumak değil derdim, ama belli ki Merdan Yanardağ, AKP’nin İmralı’da Sayın Öcalan ile pazarlık yaptığı üzerinden yayılan algılara inanmış ve kendince bunun önüne geçmek istemiş. Bu algıyı seçim döneminde CHP ve diğer 6’lı Masa bileşenleri de yaydı. Eğer Merdan Yanardağ tutuklanmasaydı devamını getirecek ve belki ‘başka bazı şeyleri ifşa etme’ adımları da atacaktı. İşin özeti Merdan Yanardağ hesapsız, kitapsız konuşmadı. O, AKP karşıtlığı üzerinden sistem içi muhalefeti yönlendirmeyi ve mümkünse bu kesimi AKP karşıtlığı üzerinden yeniden konsolide etmeyi amaçlayan bir adım attı. Bu adımı atarken başına ne geleceğini tahmin ettiğinden olsa gerek çok net ifadelerle Türk hukuk sisteminin yazılı metinlerini esas aldı. Nitekim dedikleri mevcut hukuk sisteminin yazılı metinlerine göre suç değil. Tam aksine Türk hukuk sisteminde işkence olarak tanımlanan tecride karşı çıktığı için onu hapiste tutmak suçtur.
Bunlar bir yana ama Merdan Yanardağ, bir hakikati daha açığa çıkardı. Devletin tecrit siyasetine karşı çıkmanın sadece PKK ve periferindeki yapılanmalar ile HDP, DTK, DBP, TJA ile bunlara yakın duran kesimlere ‘hak olduğunu’ görüyorduk. Merdan Yanardağ sayesinde bu durumu somut olarak bir kez daha teyit ettik. Durum bu ise biraz da devletin tutumunu takmayan muhaliflere bakmakta yarar var. Çünkü bu kesimde de tecrit konusunda bir bütünlük yok. Hatta çoğu devletin kırmızı çizgisinin dışına hiç çıkmıyor, çıkma gereği duymuyor.
Altını çizmekte yarar var; temel sorun da bu zaten. Tecrit karşıtlığı sadece bir kesime bırakılmış. Bu kesim dışındaki sistem dışı muhalifler ise sadece izleyici durumuna dönüşmüş. Bunu da sessiz kalarak yapıyorlar. Hukuksuzluğa karşı durmayı gündemlerine bile almıyorlar. Bir taraf tecrit karşıtlığını temel gündem yapmış. Devlet tecridi en ağır biçimiyle, en sert özel savaş yöntemleriyle sürdürüyor. Sözünü ettiğimiz bu sistem dışı muhalefet ise tek söz etmiyor. İzliyor. Bir diğer deyimle tecride karşı çıkmayı sadece PKK ve periferindeki yapılar ile demokratik zeminde mücadele veren HDP, DTK, DBP, TJA ve bunların bileşeni olan kurumlara, yapılara bırakmışlar.
Oysa tecrit, 25 yıldır hapiste olan ve neredeyse 29 aydır tek bir kişiyle bile görüşemeyen Sayın Öcalan’ın görüşlerinden bağımsız bir şeydir. Görüşlerini savunursunuz savunmazsınız, bu hiç önemli değil. Ancak hukuka inanıyorsanız dünyanın en bariz hukuksuzluğuna karşı mutlaka bir sözünüz olmalı. Türk hukuk sisteminde bile olmayan bir uygulama ile sesi toplumdan izole edilmek istenen birine dönük hukuksuzluğa karşı çıkmak, aynı zamanda insanidir. Kurdistanlı veya Türkiyeli olsun hiç fark etmez; eğer bir sol, sosyalist, liberal, demokrat, ilerici, dindar, yurtsever bir yapı, bir insan devlete muhalif ise ve tecride karşı çıkmıyorsa, oturup başını bir kez daha ellerinin arasına alıp yeniden düşünmelidir. Çünkü bu tutum aynı zamanda devletin, iktidarın elini güçlendiren, savaşı körükleyen bir tutumdur.
Kimsenin hukuksuzluğa prim verme hakkı yoktur. Kırmızı çizgi var ise o devletin kırmızı çizgisidir. Bırakın onu Kürt düşmanları, Türkiye düşmanları savunsun. Kürt iseniz, Kürt dostu iseniz öncelikli görevlerinizden biri de Sayın Öcalan’a dönük haksız ve hukuksuz uygulamalara kesin ifadelerle karşı olmak ve bunu dile getirmektir.